Kadın ile dostluğun harmanlandığı ve dünyayı yönetenlerin aslında kim olduğunu, sınıfsal farklılıklara rağmen göstermeye çalışan bir film …
Kadın ile dostluğun harmanlandığı ve dünyayı yönetenlerin aslında kim olduğunu, sınıfsal farklılıklara rağmen göstermeye çalışan bir film: “Between The Worlds / Ayrı Dünyalar”; birkaç pencere açarak solunması gereken bir film. İlki bir kadın yazarın, üstelik tek başına, yaşama bakışı, cesareti. İkincisi, çoğunluğu kadın olup, üretim çarkında, kendilerine ait dünyalarının içinde, kocaman kara deliği olarak. Üçüncüsü, sosyal adaletsizlik. Dördüncüsü, dünya kaynaklarının tükenişinin son eşiğinde, nüfus ve işsizliğe karşı, var olan meslekleri, bürokrasi kaldıracı ile kırk yamalı bohça gibi sunmak. Mesela, temizlik teknisyeni. Beşincisi ise ötekileştirerek, toplumsal sınıf farklılıkları yaratmak.
İş, eğer yapay zekâ ise tam ona göre robot işi, ama kadının duygu dünyasından bu kadar ağır tempoyu sunmak, gerçekten izlerken bile yıpratıcı ve yorucu. Kendi yatağınızı bile toplamadan çıktığınız günlerde, birileri ekmek parası için ortalama bir buçuk dakikada bir yatak düzeltip, çarşaf, nevresim ve yastık kılıfı değiştiriyor. AVM, otel, kısaca insana hizmet sunan her yerde temizlik işinde ve sokakta çöp toplayanlar da dâhil olmak üzere var ama olmayan, görülmeyen, sayılmayan, insanların yaşamı. Yaşama tutunma halleri. Ve bir gün birini, parası yok diye çantanızı karıştırırken görürseniz, direkt hırsız demeyin, belki size bir başka şeyi söylemek istiyordur. Ya da sabahın beşinde, çöp toplarken türkü söyleyen birini sokakta duyarsanız, kulak verin ve bir günaydın deyin. İnsan olmanın yolu önce kendinin, insan olabilmesinden geçmekte.
EMPATİ YAPMAK İÇİN
CANNES’DA GÖSTERİLDİ
Her zaman büyüleyici olan Juliette Binoche’un başrolde oynadığı filmde, kendisine Helene Lambert, Lea Carne ve Emily Madeleine eşlik ediyor. Yönetmen koltuğunda, Emmanuel Carrere oturuyor. Cannes’da Yönetmenlerin Onbeş Günü bölümünde gösterilen Ayrı Dünyalar filmi, gazeteci Florence Aubenas’nın kimliğini gizleyerek çalıştığı günleri anlattığı kitabı Le Quai de Ouistreham’dan sinemaya aktarıldı.
Ve filmin finali, sözleri Melih Cevdet Anday’a ait Sezen Aksu’nun, “Şinanay” adlı şarkısındaki gibi “Ada vapuru, yandan çarklı. Lüküs kamarada kimler oturur”gibi, filmi beklenmedik biçimde tamamlıyor.