enflasyonemeklilikötvdövizcovid19kktc
DOLAR
32,3863
EURO
34,7722
ALTIN
2.405,67
BIST
10.195,10
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
19°C
İstanbul
19°C
Az Bulutlu
Cuma Yağmurlu
17°C
Cumartesi Az Bulutlu
19°C
Pazar Açık
20°C
Pazartesi Az Bulutlu
22°C

78. Venedik Film Festivali’nden notlar: Savaş biter, acıları sürer

Neden çıktı, cephede neler yaşandı, nasıl gelişip sonuçlandı gibi sorulara yanıt arayarak savaşı anlatmaya ya da yer yer şiddetin görsel …

78. Venedik Film Festivali’nden notlar: Savaş biter, acıları sürer
10.09.2021 06:06
A+
A-

Neden çıktı, cephede neler yaşandı, nasıl gelişip sonuçlandı gibi sorulara yanıt arayarak savaşı anlatmaya ya da yer yer şiddetin görsel çekiciliğiyle estetize ederek sahneye koymaya çalışan filmlerin en iyileri belgesel öğreticilikle yetinirken; en kötüleri, duygu ve heyecan sömürüsü yaparak izleyicisinin hastalıklı eğilimlerini kolay reçetelerle gıdıklayan ticari sinemanın en zararlı örnekleridir.

Yaşanan vahşeti tüm çıplaklığıyla görüntüleyerek empati yaratıyor izlenimi gerisinde, aslında korku, tiksinti, kin, ezilmişlik, hınç gibi duyguları, hatta öç alma ve sadizm gibi olumsuz dürtüleri uyaran bu tür kolay yaklaşımların çok ötesinde, savaş acılarının sürekliliğine farklı biçemler eşliğinde eğilen iki yönetmen, Altın Aslan adayları arasında özellikle dikkat çekti.

Paul Schrader (1946), savaşlara karar ve yön verenlerin değil, savaşlarda yaşananların ve yaşatılanların ağır yükü altında, savaş bittikten sonra da hep ezilen, acıları hiç dinmeyen çaresiz eski muhariplerin onulmaz yaralarını etkileyici bir dille deşiyor.

Geniş kitle Amerikan sinemasının en güzel örneklerinden biri olan “The Card Counter” klasik bir kumarbaz öyküsü gibi başlıyor.

Birçok poker tutkunu gibi çabuk para kazanmak ve gerçek yaşamı unutmak için oynadığını söyleyen gizemli William Tell karakterini alacakaranlık yorumuyla daha da yoğunlaştıran Oscar Isaac’in yalın oyunculuğunun altını ayrıca çizmeliyiz. Paul Schrader’in senaryosunu da kaleme aldığı filmin karakterine yüklediği karmaşık ve karşıt ruh halleri arasında inandırıcı köprüler kurmayı başaran Oscar Isaac, en iyi oyuncu ödülünü alacak bütünlükte bir yorum sergiliyor.

O kumarhaneden bu kumarhaneye gidip geliyoruz önce… Ta ki içine düştüğü onulmaz bunalımı intiharla noktalayan Irak savaşı ve Ebu Garib kâbusu mağduru bir silah arkadaşının oğlu, William Tell’in izini bulup gelene kadar…

Ancak bu genç adam, kartları saymakta usta, son derece soğukkanlı “oyuncu”, eski komando William Tell’in öğütlerine kulak aşmayı, öç alma dürtüsünden vazgeçemeyince, babasının eski komutanı karşısında kolayca etkisiz hale getirilecektir…

Kanı beynine çıkan William Tell, temelde hiçbir şeyi değiştiremeyeceğini çok iyi bilse de kendisini ve silah arkadaşlarını “başarılı eleman” yaparak bu pisliklere bulaştıran eski komutanını, o çok iyi uyguladığı ve çok da iyi öğrettiği özel metodlarla yüzleştirip cezalandıracaktır… Adaletin gerçekleşmesinin olanaksız olduğunu bile bile cezalandıracaktır… Gizli hapishane hücrelerinde emir/komuta zinciri içinde gerçekleştirilen o korkunç işkence gerçeğinin derin izlerini, barış ortamında silmeye hiç ama hiç yetmeyeceği bilinciyle kavrulsa bile çoktandır yargılayıp verdiği ve unutmaya çabaladığı cezayı, güvenmediği devlet adalet sistemi dışına çıkmak pahasına, kendi eliyle infaz edecek; böylece üstü kapalı tutulan dosyasındaki kabarık savaş suçlarına, yeni bir insanlık suçu hem de barış zamanı cinayet suçu ekleyecektir…

Paul Schrader, Ebu Garib gerçeğini kısaca canlandırıp, vahşetin boyutlarının altını fazla çizmeden duyumsatmayı tercih ederken Ukraynalı yönetmen Valentyn Vasyanovych (1971) Altın Aslan adayı filmi “Reflection” ile 2014 yılında ülkesini işgal eden Rus ordusunun uyguladığı benzer sistematik işkence yöntemlerine, sabit kamerasıyla kaydettiği orta mesafeli planlar eşliğinde uzun uzun eğiliyor…

Schrader ve Vasyanovych, farklı yaklaşımları ve anlatım dilleri gerisinde, temelde buluşuyorlar; ciddi konuları sorumlulukla ele alarak özenle irdeleyen yaratıcı sinemasının özünde birleşiyorlar…

Bilek gücüyle kazanılan mert savaşlar efsanesinin, uzun ömürlü büyük bir tarihsel yalan olduğuna inanmak istemeyenler kaldıysa hâlâ, bu iki filmi de izlemeleri iyi olur…

ETİKETLER: , , ,
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

escort izmit bursa escort şişli escort mecidiyeköy escort avcılar escort beylikdüzü escort şirinevler escort avrupa yakası escort istanbul escort beşiktaş escort ataşehir escort ligobet güvenilir mi antalya eskort antalya eskort bursa escort escort istanbul betvino giriş beylikdüzü escort mecidiyeköy escort sex hikaye milanobet giriş bakırköy escort istanbul escort roketbet yeni giris roketbet üyelik roketbet bonuslari roketbahis yeni giris