Yönetmen Kubilay Erkan Yazıcı’nın ilk uzun metrajlı filmi “Uzak Ülke”, İspanya’da düzenlenen Saraqusta Uluslararası Film Festivali’nde “En İyi …
Yönetmen Kubilay Erkan Yazıcı’nın ilk uzun metrajlı filmi “Uzak Ülke”, İspanya’da düzenlenen Saraqusta Uluslararası Film Festivali’nde “En İyi Yönetmen” ödülünü aldı. Filmde “Binbaşı Osman” karakterini canlandıran başrol oyuncusu Haydar Şişman da festivalde “En İyi Erkek Oyuncu” ödülüne değer görüldü.
7. İzmir, Buca Uluslararası Balkan Film Festivali’nde karşılaştığımız, yönetmen, oyuncu, öğretmen, ressam ve senarist Haydar Şişman ile rol aldığı film üzerine konuştuk.
– Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Resim Bölümünü bitirdiniz ve sonra sinema fikri nasıl gelişti? İlk filminiz, 2015 Kalandar Soğuğu ilk film ve sinema sektörüne girer girmezde ilk Altın Portakal. Siz aynı zamanda yönetmensiniz, oyuncu ile yönetmen arasındaki fark nedir?
Sinema yapma fikri hayatımın her döneminde oldu. Öğrenciliğimde resim eğitimi almam o günün koşullarında daha mantıklı görünüyordu. Her zaman resimle sinemayı iç içe düşündüm. İkisi de görsellerle hikâye anlatma yolu oldu benim için.Resim bölümünde öğrenciyken sinema açlığımı gidermek için çok sayıda film izledim ve çizgi roman yaptım. Çizdiklerimi kitaplaştıramadım maalesef. Hayatın akışı enteresan.Kalandar Soğuğu bu akışta en önemli kırılma noktasıdır. İlk filmimde Türkiye’deki en prestijli ödülleri almam yıllarca biriktirdiklerimin bir sonucu olsa gerek. Oyunculuk ve yönetmenlik birbirini tamamlayan kilit ve anahtar gibi. Kilidi yapan yönetmen, anahtarı şekillendiriyor.
‘MÜBADELE TANIĞIYIZ’
– Uzak Ülke, filminde oyuncusunuz. Projeye dahil olma fikri nasıl oluştu?
Uzak Ülke filminin yönetmeni ile 52.Antalya Film Festivalinde tanıştık. Bana projesini anlattı. Etkileyici bir hikâye olduğunu düşündüm. Karakter benim için yazılmıştı adeta. Keyifle oynadım.
– Aynı zamanda senaryoda sizin genetik kodlarınızın da yansıması var. Sıkışmışlık ve diktatörlük uzun yıllardır var, hangi coğrafyada olursak olalım. Ne yapmalıyız hem barışık hem kendimiz yani insan kalabilmek için.
Doğup büyüdüğümüz coğrafyanın hikâyesi bizi bir şekilde etkiler. Mübadelenin tanığıyız ve sonuçlarını biliyoruz. Yaşadığımız coğrafya tarih boyunca sıkışmışlığın ve huzursuzluğun belki de en yoğun olduğu bölgedir. Bin medeniyet ülkesinde bu huzursuzluğun bitmesini beklemek fazla iyimserlik olur. Sorunlarla yaşamaya alışmak gerekiyor.
Her yeni sistem yeni mağdurlar yaratır. Bu normal. Mağduriyet yaratanlar birilerinin mağduriyetine de son verebiliyor. Paris ve Binbaşı Osman bu süreçlerin mağdurları. Acı insanlığın kaderi maalesef. Devrimler yeni devrimleri zorunlu kılar.
– Mübadele düğümü hiçbir zaman tam olarak çözülemedi, yurtsuzluk bugün de mülteciler ile yansıyor. Bunun altındaki neden tam olarak nedir?
Mübadele bir düğüm değil daha çok bir çözüm olarak görüldü. Türkler ve Rumlar mağdur oldular elbette. Mültecilik sorunu tarihsel olarak kesintisiz devam ediyor. İnsanların yaşam alanlarına ve yaşam biçimlerine müdahale edildiği sürece devam edecektir. Mutsuzluk mülteciliğin doğasında var.
İnsanın gitmesinin temel nedeni yaşadığı yerdeki mutsuzluğu. Mülteci geri dönmez. Dönüş turistik geziye gidenler içindir. Mülteci için en büyük felaket geri dönüştür.
‘ARAFI İYİ BİLİRİM’
– Aile olma durumunu da işleyen filmde adeta annesine âşık olduğu için kendisine ders veren hocası Yahya Kemal Beyatlı’yı istemeyen, Nâzım Hikmet gibi erkek egemen dünyada vatan olma ve o vatanda varlık olabilme halini de haykırıyor. Sonra isim ne olursa olsun, yer ne olursa olsun vatan bile olsa “Sessiz Gemi” gibi eserler çıkabiliyor. Giden gelmiyor, halinden memnun değilken bile. Buna katılır mısınız?
Aidiyet duygusu çok güçlü olabildiği gibi zayıf da olabiliyor. Önemli olan insanın hissettikleri. Bağın gücünü kaybedilenin niteliği tayin ediyor. Toprağı olmayan bir marabanın aidiyet duygusu olmaz. Mübadeleyi bilen biri olarak karakteri anlama konusunda zorluk çekmedim. Mübadele konusunda benim de bir kısa filmim var. İdmanlıyım yani.
Bir Anadolu sanatçısı olarak Arafı bilirim. Araf ruhların bekletildiği yer olmakla birlikte iyi bir gözlem noktasıdır aynı zamanda. Poltizasyonun yükselmesi araftakiler dışında herkesi kör eder.
‘İYİ YÖNETMENLER DERDİNİ İYİ ANLATIR’
– Sizinle 7.düzenlenen İzmir, Buca Balkan Panorama Film Festivalinde karşılaştık. Çok seçki var, ikinci gösterimlerden birisi de ikimizin de beğenisini alan Macaristan filmi, Son Rapor oldu. Size göre dünya sinemasında derdini en iyi anlatmaya çalışan filmler ağırlıklı hangi ülkelerden çıkıyor.
İtalyan yeni gerçekliği bana en yakın akım. Doğu Avrupa sineması oldukça etkileyici. İran sineması keza. Ülke sinemasından çok yönetmen sinemasına bakmanın daha isabetli olduğunu düşünüyorum.Türk sineması denildiğinde ne anlamalıyız? İyi yönetmenler derdini iyi anlatır.Ülke adı önemli değil.
– Uzak Ülke, 1925 te Trabzon’u ama Rum kökenli on iki yaşındaki Paris’in annesi için hediye verebilmek için mevcut kamptan kaçışı ve döndüğünde kimseyi bulamayışı ve karşısında yeni rejimin eski rejim üyesini hain edip burada tutsak etmesi üzerine, temelde ise işte o dediğimiz genlerimiz, aidiyet duygusu. Anne üzerinden gidersek bir göbek bağı ile bağlandığımız annemiz vatan ise biz nerelerde ve nerelere savruluyoruz.
Savrulmak zorunluluk olduğu kadar tercih aynı zamanda. Rüzgârın gücü ve sürekliliği direnci kırabiliyor.