İktisatçı Prof. Dr. Korkut Boratav, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın geçen pazartesi yaptığı açıklamaların 2001’deki “Anayasa Kitapçığı Krizi”yle …
İktisatçı Prof. Dr. Korkut Boratav, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın geçen pazartesi yaptığı açıklamaların 2001’deki “Anayasa Kitapçığı Krizi”yle aynı etkiyi yarattığına dikkat çekti. Cumhuriyet’in sorularını yanıtlayan Boratav, özetle şunları vurguladı:
– Kırılgan ekonomik koşullarda, AKP son yıllarında durumu idare ediyordu. Üç kez döviz krizi yaşadık. İlki Ağustos 2018’de. Eylül 2018’de faiz yüzde 24’e çıkarıldı ve istikrar programı getirildi. Bu IMF’siz IMF programıydı. Kasım 2020’de de ikinci döviz krizi. Geçen martta ise yine eski yola girildi. Bu döviz krizi ortamıydı ama patlak vermiyordu. İşte Cumhurbaşkanı’nın geçen pazartesi günü yaptığı konuşma, 2001’deki anayasa kitapçığıyla aynı etkiyi yarattı. Kırılgan ekonomiyi, dayandığı bütün unsurları çökerten, adeta balonu patlatan bir şok gerçekleşti. O açıklamanın içerdiği komplo söylemleri iktisat mantığıyla ilgisizdir. İktisat yöneticilerinin daima iddia ettiği serbest piyasa ekonomisinin kurallarının izlendiği söylemini açıkça reddeden bir açıklama oldu.
– İşin tuhafı 2001’deki o kriz nasıl AKP’yi iktidara getiren süreci başlattıysa, bu kriz de büyük olasılıkla AKP’nin iktidardan uzaklaşmasının siyasal tetikleyicisi olacak. Balonun patlaması, iktidarın iktisat mantığı ile artık sürdürülemeyeceğini, son dört yıldır durumu idare eden hassas dengenin son bulduğunu ortaya koydu.
OPERASYON GEREKLİ
– İki aylık cari fazla meselesine gelince, bunun kalıcı olması büyüme ile bağdaşması halinde söz konusu olabilir. Türkiye, dövizin patlamasıyla sürdürülemez bir sürece girdi. Bunun yaratacağı şokların topluca tedavi edilmesi ciddi operasyon gerektiriyor. Bugünlerde finans sermayesinin talep ettiği “geçer akçe”, enflasyon hedeflemesidir. Bunda Merkez Bankası’nın bağımsızlığı ve sıkı para politikası temel kuraldır. Bu kural ufak tefek oynamalarla zorlanırsa döviz krizi, zorlamanın ölçüyü kaçıracağı anlaşılırsa bir patlama ortaya çıkar. Şimdi bu noktadayız.
– Meselenin çözülmesi yeni bir Merkez Bankası operasyonuyla belki geçiştirilebilir. Ancak arkasından IMF denetiminde ya da IMF’siz ama IMF’nin temel kurallarının olduğu, kemer sıkmayı, yüksek faizlerle bütçe fazlası yaratmayı içeren geleneksel bir istikrar programı gündeme gelecektir. Maalesef diyelim. Çünkü bu programın ekonomiye, uzun vadede toplumsal bunalımı ortadan kaldıracak sağlıklı büyüme sağlaması beklenemez. Hükümet, ülkeyi ağır bir tıkanmanın eşiğine getirdi.