Getty Imagesİngiltere’de 12 Mart Perşembe günü hayat normal bir şekilde devam ediyordu. Gazetelerin arka sayfalarını Atletico Madrid’in Anfield …
İngiltere’de 12 Mart Perşembe günü hayat normal bir şekilde devam ediyordu. Gazetelerin arka sayfalarını Atletico Madrid’in Anfield Stadı’nı dolduran 50 bin taraftar önünde Liverpool’a karşı aldığı zaferle ilgili haberler süslüyordu.
Gün boyunca, dükkanlar dolu, milyonlarca kişi de evinden işine arabasıyla ya da kalabalık trenlerle ulaşmaya çalışıyordu.
Akşam çöktüğünde ise birçok kişi dışarıya çıkmaya başladı. İngiltere’nin dört bir yanında insanlar irili ufaklı birçok etkinliğe katılıyordu.
Her şey olağan akışında görünse de, çok da normal bir zaman değildi. Yeni tür koronavirüs dünya geneline yayılıyordu.
Aynı gün İtalya, hayati malzeme satmayan dükkanları kapatmış, İrlanda ve Türkiye de okulların kapanacağını açıklamıştı.
Şimdi geriye dönüp bakıldığında hep aynı soru soruluyor: İngiltere, kısıtlayıcı önlemler almakta geç mi kaldı? Ülkenin dört bir yanında bu dönemde kalabalık etkinliklerin düzenlenmesine devam edilmeli miydi?
Dünya Sağlık Örgütü (WHO), Şubat ayı sonundan bu yana hükümetlere virüsün yayılmasını kontrol altına almak her türlü önleme başvurmaya çağırıyordu.
Bazı ülkeler de virüsün yayılmasını baskılamak için test ve takip programlarına hız vermişti.
Ancak, 12 Mart’ta İngiltere test çalışmalarını durdurarak, hasta olanların hastanelere kabul edilmesine odaklanmaya başladı. Bu dönemde, İngiltere’de bilinen koronavirüs vaka sayısı 590’dı. Vaka sayısı bir haftada dört katına çıkmıştı.
Hükümet, “kontrol altına alma” aşamasından “geciktirme” aşamasına geçtiğini açıkladı. Risk düzeyi, yüksek olarak belirlendi ve semptom gösteren herkesten bir hafta boyunca kendini karantinaya alması istendi.
Sokağa çıkma kısıtlamaları ise henüz gündemde yoktu.
Başbakan Boris Johnson, Bilim Baş Danışmanı Sir Patrick Vallance ve Sağlık Direktörü Prof. Dr. Chris Whitty, düzenledikleri basın toplantısında okulları açık tutma ve kamuya açık büyük etkinliklerin düzenlenmesine izin vermeyi içeren politikalarını açıkladı.
Johnson, bilimsel tavsiyelerin büyük etkinliklerin iptal edilmesinin hastalığın yayılmasında etkili olmayacağına işaret ettiğini söyledi.
Prof. Dr. Whitty, sosyal mesafe kurallarının “çok erken” uygulama sokulmasının insanların bıkmasına ve kurallara uymamasına yol açma riski taşıdığını aktardı.
Vallance da “sürü bağışıklığı” kavramından bahsetmeye başladı. Koronavirüsle ilgili olarak, “Herkesin bu virüsü kapsamını engelleyemeyiz ve ayrıca bu da arzu edilebilir bir durum değil. Zira, toplumda belli bir bağışıklık düzeyine ulaşmak istiyoruz. Bu virüsten ileride de kendimizi koruyabilmek için bağışıklığa ihtiyacımız var” dedi.
Johnson, insanların ellerini sık sık yıkamayı unutmamaları gerektiğini tekrarladı.
Ertesi gün 10 binlerce insan Altın Kupa yarışlarını izlemek için Cheltenham Hipodromu’na akın etti.
Sir Patrick Vallance, BBC Radio 4’ün Today programına katıldı. Burada, hükümetin yaklaşımının arkasında “zirveyi aşağı çekme” ve insanların çoğunlukla hastalığı “hafif atlattığı” için “belli bir derecede sürü bağışıklığı oluşturarak… daha fazla kişinin bu hastalığa karşı bağışıklık kazanması ve yayılımı azaltma” çabasının yattığını düşündüğünü söyledi.
Aynı zamanda, sağlık durumu iyi olmayan kişilerin de bu virüsten korunması gerektiğini aktardı.
Hastalığın daha sonra değil de şimdi yayılmasına izin vermenin “iyi birşey” olup olmadığına ilişkin soruya ise, kısa bir süre zarfında yüksek enfeksiyon rakamlarına ulaşarak, Ulusal Sağlık Hizmetleri’nin (NHS) kapasitesinin zorlanmasını istemediğini söyleyerek yanıt verdi:
“Yani, eğriyi düzleştirmekten bahsediyorum. Bunu durduramazsınız. Dolayısıyla, daha düz bir zirve oluşturmanız gerekir. Bu zaman zarfında da daha fazla kişinin bu virüse karşı bağışıklığı oluşacağını ve bu sürecin önleyici bir parçası olacağını beklersiniz.”
Geçmişte yaşanan salgınların, virüsü çok güçlü bir şekilde baskılamak için alınan önlemlerin, etkisi azaldığında geri tepme riski taşıdığını ortaya koyduğunu da sözlerine ekledi.
SÜRÜ BAĞIŞIKLIĞI
“Sürü bağışıklığı”, nüfusun bir hastalığa karşı koruma geliştirdiği noktayı tarif eden tabire verilen isim.
Bunu yapmanın iki yolu bulunuyor. Bunlardan ilki aşı. Ancak bugün herhangi bir virüse karşı aşı geliştirilmesinin ne kadar zaman alacağını söylemek mümkün değil.
İkinci yol ise insanların bu virüsü kaparak, topluluk halinde bağışıklık geliştirmeleri. Bu durumda, virüse bir daha maruz kalanların buna karşı bağışık olduğu varsayılıyor. Nüfusun büyük bir bölümünde bağışıklık koruması olması halinde virüsün de yayılamayacağı düşünülüyor.
Ancak burada da iki sorun ortaya çıkıyor. Koronavirüs gibi yeni virüs türlerinde hastalığa yakalanmış olmanın özellikle de hastalığı hafif atlatanlar için ne kadarlık bir koruma sağladığı veya bunun ne kadar sürdüğü bilinmiyor.
Ayrıca, nüfusun büyük bir bölümünün bu hastalığı geçirmesi halinde yaşamını yitirenlerin sayısı da binlerce kişiyi bulabilir.
Sir Patrick Vallance, 13 Mart’ta yaptığı açıklamada, toplumda “sürü bağışıklığının” oluşması için nüfusun yüzde 60’ının bu hastalığı geçirmesi gerektiğini söyledi. Bu da İngiltere’de 40 milyon kişiye denk geliyor.
Vallance, Sky News’a yaptığı açıklamada, “Toplumun buna bağışıklığı oluşacak ve bu da uzun vadede bu hastalığı kontrol altına alınmasında önemli rol oynayacak” dedi.
Bu sözlere ise büyük tepki geldi.
University College London sağlık ve sürdürülebilir kalkınma bölümü öğretim üyesi ve WHO anne ve çocuk sağlığı eski direktörü Prof. Dr. Anthony Costello, “İleride nasıl bir fayda sağlayacağı bilinmeyen birşeyin üzerine yakın vadede can kayıplarına yol açabilecek bir politika benimsemek ne kadar etik?” dedi.
WHO’dan Dr. Margaret Harris, BBC’nin Today programına 14 Mart’ta yaptığı açıklamada, “Bu virüsün bilimsel tarafıyla ilgili yeterli bilgimiz yok. Teorileri konuşabiliriz ama şu anda alınacak önlemlere odaklanmamız gereken bir durumla karşı karşıyayız” diye konuştu.
Aynı gün aralarında matematikçilerden genetikçilere kadar çok sayıda uzmanın olduğu 200’den fazla bilim insanı hükümete, Covid-19’un yayılmasını yavaşlatma için daha katı önlemler almaya çağıran bir mektup yayımladı.
Mektupta, “Bugün itibarıyla yürürlüğe sokulan sosyal mesafe önlemlerinin yetersiz olduğunu düşünüyor ve ek ve daha kısıtlayıcı önlemlerin ivedilikle alınması gerektiğine inanıyoruz” denildi.
‘SAĞLIK HİZMETLERİNİN KALBİ’
Hükümet, doğan tepkilerin ardından açıklamalarından geri adım atmaya çalıştı.
Sağlık ve Sosyal Bakım Bakanlığı sözcüsü, Vallance’ın sözlerinin yanlış anlaşıldığını söyledi. Sözcü, “Sürü bağışıklığı, eylem planımızın bir parçası değil, salgının doğal bir uzantısıdır” dedi.
Aynı günün akşamında Telegraph gazetesinin web sitesi Sağlık Bakanlığı Matt Hancock imzasıyla bir makale yayımladı.
Hancock, “Dünyanın önde gelen bilim insanlarının uzmanlığına dayanan bir planımız var. Sürü bağışıklığı bunun bir parçası değil. Bu, bir hedef ya da strateji değil, bilimsel bir konsepttir” dedi.
Sağlık Bakanı, 15 Mart günü BBC’de Andrew Marr ve Sky televizyonunda Sophy Ridge’ın programlarına konuk oldu ve buralarda sürü bağışıklığının hükümetin politikası olmadığının altını çizdi.
Telegraph’ın web sitesi, hükümetin “bu fikirden U dönüşü” yapmış gibi göründüğünü yazdı. Express gazetesi de “doğan büyük tepkiler üzerine” sürü bağışıklığı stratejisinden vazgeçildiği yorumunu yaptı.
Ancak hükümetin defaten reddetmesine karşın, BBC, Sir Patrick Vallance’ın hükümetin virüsle mücadele konusuna yaklaşımını anlattığı 13 Mart tarihinde sürü bağışıklığının sağlık hizmetlerinin kalbinde tartışıldığını öğrendi.
Salgının başından itibaren Ulusal Sağlık Hizmetleri (NHS) İletişim Direktör Simon Enright, diğer sağlık kuruluşlarının ve tıp fakültelerinin basınla ilişkiler ekipleriyle haftalık bilgilendirme toplantıları düzenliyordu. Burada Enright ve ekibi, strateji ve düşünülenlerle ilgili en yeni bilgileri paylaşıyordu.
BBC, bu toplantılar sırasında tutulan notlara ulaştı ve görüşmelere katılan kişilerle konuştu.
13 Mart’taki toplantıda, Enright, hükümetin en üst düzey bilim ve sağlık danışmanlarından gelen bilgileri paylaştı.
Notlarda, Enright’ın NHS’in İngiltere biriminin tavsiyesinin kurum içi etkinliklere devam edilmesi yönünde olduğunu belirterek, “Ancak size ne yapmanız gerektiğini söylemiyoruz” dediği görülüyor. Yine aynı notlarda “İnsanlara Covid-19’un bulaşmasını istiyoruz… Bunu yönetmenin ve en kırılgan durumda olanları korumanın yolu sürü bağışıklığı” ifadeleri yer alıyor.
Notlara göre, Enright, bu fikrin nereden geldiğini çok net bir şekilde ifade ederek, bunun sağlık baş danışmanı ve bilim baş danışmanın “doğrudan tavsiyesi” olduğunu aktardı.
Notlarda NHS’in İngiltere biriminin, sırf çalışanlarının koronavirüsle mücadele konusunda görev alabilmelerine olanak tanımak için kendi kurumsal etkinliklerinden birini iptal ettiği belirtildi.
Notlarda, “Bir başka ifadeyle, eğer insanların işlerini bırakıp katılmalarını istemiyorsanız etkinlikleri iptal edebilirsiniz ancak sadece bulaş riskinden dolayı bunu yapmayın” ifadeleri yer alıyor.
NHS’in İngiltere birimi, Enright’ın, Vallance’ın o sabah Today programında ve diğer basın toplantısı ile mülakatlarda söylediklerini aktardığını belirtti.
BBC’nin Panorama ekibi de hükümetin pandeminin ilk dönemlerinde uyguladığı bilimsel tavsiyeyi mercek altına aldı.
Tıp alanında bilimsel makaleler yayınlayan The Lancet’in Editörü Richard Horton, Çin’den gelen ilk uyarıların fark edilmediğini belirterek, bu durumu eleştirdi.
Horton, “Bu tam bir kaos. Bir pandemiyi yönetmenin yolu bu değildir” dedi ve ekledi:
“Bu durum, bu salgını nasıl yöneteceğimiz konusunda hükümetin yaklaşımının merkezinde net bir emir-kontrol yapısının olmadığını gösteriyor. Sürü bağışıklığı konusundaki olguları kayda geçirmek büyük önem taşıyor. Zira, şu anda tarih yeniden yazılıyor ve sürü bağışıklığı da tarihten siliniyor.”
Bir hükümet sözcüsü, “Bu yeni bir virüs ve daha önce eşi benzeri görülmemiş küresel bir pandemi ve stratejimizin başından beri koruma, geciktirme, kontrol altına alma, araştırma ve yatıştırma olduğu belliydi. Hükümetin amacının sürü bağışıklığı olduğunu söylemek kategorik olarak doğru değil” dedi.
BASKILAMA MI, YATIŞTIRMA MI?
Bazıları, o dönemde sürü bağışıklığının hükümetin yaklaşımının bir parçası olması halinde bunun sorunlu olduğunu söylüyor.
2000 ile 2007 yılları arasında hükümetin bilim baş danışmanlığını yapan Sir David King, İngiltere’nin koronavirüsle mücadelesini en yüksek sesle eleştirenler arasında yer alıyor.
King, “Yaşanan bu trajedi için size tek bir mantıklı açıklama yapabilirim ve bu da sürü bağışıklığını uygulamayı tercih etmiş olmalarıdır. Her ne kadar hükümet daha sonra defalarca bunu yaptığını inkar etmiş olsa da bir kere ağızlarından ‘sürü bağışıklığı’ lafını duyduk” dedi.
Sokağa çıkma kısıtlamalarını içeren önlemlerin daha erken yürürlüğe girmesi halinde can kaybının bu kadar yüksek olmayacağını düşünen çok sayıda uzman var.
Hükümetin eski danışmanı epidemiyolog Prof. Dr. Neil Ferguson, 10 Haziran’da Parlamento komitesinde yaptığı değerlendirmede, sokağa çıkma kısıtlamalarının yalnızca bir hafta erken yürürlüğe sokulması halinde koronavirüs kaynaklı can kayıplarının yarı yarıya azalmış olabileceğini söyledi.
Ancak Başbakan Johnson, aynı gün Başbakanlık’ta düzenlediği günlük basın toplantısında Ferguson’ın yorumuna “kendimizi yargılamak için henüz çok erken” sözleriyle karşılık verdi.
Johnson, “O dönemde kararları, Prof. Ferguson’ın da üyesi olduğu Sage’in (hükümetin bilimsel tavsiye grubu) tavsiyelerine uygun, bu ülke için doğru olduğunu düşündüğümüz yönde verdik” dedi.
BBC, sürü bağışıklığı kavramının, salgının başlangıcında hükümetin stratejisinin belirlenmesinde bilimsel yaklaşımda ne kadar önemli olduğunu anlamak için aylarca süren araştırması kapsamında, hükümete danışmanlık yapan 10’dan fazla bilim insanıyla salgınla mücadele konusunda mülakatlar yaptı.
Sage’in belgelerinin bazılarında, salgınla mücadele konusunda başka stratejiler de yer alıyor.
Sage’e raporlama yapan modelleme grubunun bir üyesi olan Manchester Üniversitesi’nden istatistik uzmanı Dr. Thomas House’a göre, Covid-19 gibi hastalıklarla mücadelede ön plana çıkan iki seçenek baskılama ve yatıştırma olarak biliniyor.
House, baskılama stratejisinde enfeksiyon sayısının sıfırlanması hedeflenirken, yatıştırma stratejisinde ise salgının kaçınılmaz olduğunun kabul edildiğini ve bunun olumsuz etkilerinin asgari düzeye çekilmesine odaklanıldığını söyledi.
House, “Eğer tsunami geliyorsa, bunu durdurmaya çalışmak yerine, bundan zarar gören kişilerin sayısını asgari düzeyde olmasını sağlamaya çalışırız” dedi.
Manchester Üniversitesi modelleme ekibinin başkanı ve Sage’e raporlama yapan grubun üyesi epidemiyolog Prof. Dr. Ian Hall, “Sürü bağışıklığı gündemdeydi” diye konuştu.
Hall, sürü bağışıklığını genellikle hastalığın yayılmasıyla ilgili değerlendirmelerde kullanılan teknik terimi olan “bir kavram olarak” nitelendirdi.
Hall, raporlama grubunun, NHS’in kapasitesinin aşılmasının önüne geçilerek ve hazırlık yapmaya zaman kazanarak, nüfusun da “bir çeşit sürü bağışıklığı” kazanmasını sağlayacak bir dizi seçeneği ele aldığını söyledi.
Sürü bağışıklığı, virüsün kontrolsüz bir şekilde yayılmasıyla hızlı bir şekilde de kazanılabilir. Ancak bu durumda NHS kapasitesinin aşılması söz konusu olabilir. Hall, bunun hiçbir zaman gerçekçi olmadığını çünkü hükümetin her zaman can kaybını azaltmak için devreye gireceğini ifade etti.
Bununla birlikte bu, aşının olmadığı durumlarda insan hayatını koruma amacıyla hastalığı yatıştırmaya yönelik alınacak önlemlerle ve uzun vadede bağışıklık sağlanarak yapılabilir.
Sağlık ve Sosyal Bakım Komitesi Başkan Jeremy Hunt, pandeminin başında uygulanan bilimsel tavsiyeyi eleştirerek, bunun “yanlış” olduğunu söyledi.
Times gazetesine kısa bir süre önce yaptığı açıklamada Hunt, “Bakanlara, çok sıkı sokağa çıkma kısıtlamaları uygulamak ya da yatıştırılmış sürü bağışıklığı seçenekleri sunuldu” dedi.
Hunt, Sage’in Doğu Asya’da geçmişte görülen koronavirüs salgınları sırasında uygulanan test stratejisinin yürürlüğe sokulmasını modellemediğini de ifade etti.
Hunt, “Ne yazık ki, Sars değil, grip politikası uygulamaya başladık” diye konuştu.
GRİP SALGINI
İngiliz hükümeti, son 10 yılın büyük bir bölümünü bir grip pandemisine hazırlanarak geçirdi. Pandemi, Ulusal Risk Listesi’nde bir numaralı doğal tehdit olarak tanımlanmıştı.
Edinburgh Tıp Fakültesi Küresel Kamu Sağlığı Bölümü Başkanı Prof. Dr. Devi Sridhar, halen benzer bir pandemi durumunda uygulanması planlanan politikanın temelini oluşturan 2011 tarihli grip planının, öncelikli olarak virüsün etkisinin yatıştırılmasına odaklandığını söyledi.
Sridhar, “Genel kanı salgını kontrol etmek ya da sınırlamanın mümkün olmadığı yönündeydi. Virüs yayılacak ve bu kaçınılmaz, durdurulamaz bir durum” dedi.
İskoçya yönetiminin Covid-19 danışma grubu üyesi de olan Sridhar, Birleşik Krallık’ın uyguladığı politikanın “büyük oranda ‘grip el kitabından’ çıkmış gibi” göründüğünü söyledi.
Sridhar, “İnsanların hayatını fazla rahatsız etmek istemiyorsunuz. İşlerin yürümesini istiyorsunuz ancak aynı zamanda virüsün yayılması sürerken yatıştırmanız ya da bunun sağlık açısından yarattığı sorunları çözmeniz gerekiyor” diye konuştu.
SOKAĞA ÇIKMA KISITLAMALARI
Dr. Hall, İngiltere’nin İtalya’dakine benzer sahnelerle karşılaşmaya yakın olup olmadığı sorusunu sormaya başladığı anı çok iyi hatırlıyor.
Hall, Manchester Üniversitesi’nden bir ekiple birlikte hastalığın İngiltere’de nasıl yayılabileceğini modellemek için haftalarca süren bir çalışma yaptı.
Mart ayı ortalarında yanına gelen bazı Çinli öğrencileri İngiliz hükümetinin neden daha hızlı bir şekilde harekete geçmediğini sordular.
Hall da yanıt olarak, hastalığın yayılmasının İngiltere’de Çin’dekine benzer bir yol izleyeceğinden bilim insanlarının emin olmadıklarını söyledi.
Ancak öğrenciler, soru sormaya devam etti ve bu da ekibi düşünmeye sevk etti.
Sage’in 16 Mart tarihli açıklamasına göre, bilim insanları, vaka sayısının ikiye katlanması için gereken sürenin 5-6 gün civarında olduğunu kabul ediyordu.
Ancak Manchester’daki ekip, bu sürenin çok daha kısa olmasından ve virüsün daha hızlı yayılmasından endişe duymaya başladı.
Eldeki verilerin günler süren bir çalışmayla incelenmesinin ardından Hall ve ekibi, İtalya ve İngiltere’de test sonucu pozitif çıkanların toplam sayısının çok daha hızlı bir şekilde ikiye katlandığını ve bu sürenin üç güne kadar düştüğünü gördü. Bu bulguları modelleme grubuna sundular.
Ülkenin farklı yerlerinde, farklı veri setleriyle çalışan modelleme gruplarının bu bulguların doğruluğunu kabul etmeleri de üç gün süre aldı.
Bu zaman zarfında, yeni vaka sayıları katlanarak artıyor ve her geçen gün biraz daha kritik bir hal alıyordu.
Prof. Ferguson önderliğindeki Imperial College raporu, 16 Mart tarihinde yayımlandı.
Bu raporda üç senaryo ele alınıyordu:
Modellemedeki ilk senaryoda can kaybı 500 bin kişi olarak hesaplandı. Yatıştırma yaklaşımında bile 250 kişinin hayatını kaybedeceği ve NHS’in de kapasitesinin çok üzerine çıkacağı öngörülüyordu.
Raporunun yayınlanmasının ardından geçen yedi gün içerisinde, gelişmeler de hız kazanmaya başladı. 16 Mart’ta hükümet sosyal mesafe kuralını yürürlüğe koydu, 18 Mart’ta okulların kapanacağını açıkladı ve 20 Mart’ta da pub, bar, kafe, restoran, gece kulübü, tiyatro, sinema ve spor salonları kapatıldı.
23 Mart’ta da Boris Johnson’ın yaptığı ulusal sesleniş konuşmasıyla sokağa çıkma kısıtlamaları getirildi. Hayati önem taşıyan malzeme satmayan dükkanlar kapatılırken, halka evde kalmaları çağrısı yapıldı.
Prof. Dr. Ferguson ise hükümete Mart ayı başında sunduğu tahminlerde, yatıştırma stratejisinin izlenmesi halinde can kaybının 305 bin olarak öngörüldüğünü söyledi. 16 Mart’ta yayımlanan raporda can kaybı tahmini 250 bine çekilmesine karşın, NHS’in kapasitesini aşacağı öngörüsü ise korundu.
Ferguson, “Pandeminin olası etkilerine dair tahminlerimiz, 5 Mart’tan itibaren biliniyordu” dedi ve hükümetle “faal şekilde görüştüklerini” ekledi.
Ferguson, Sage’e elde ettikleri bulguların, olması en muhtemelen en iyi tahminler olduğunu söylediğini de aktardı.
Ancak Sage, tüm bunları olması en muhtemel tahmin olarak değil, hükümetin bir dizi senaryoya göre planlama yapması için kullanılan makul en kötü senaryo olarak nitelendirdi.
O dönemde, önemli bilgiler sunan başkaları da vardı.
BBC’nin edindiği bilgiye göre, NHS’in İngiltere biriminin Tıbbi Direktörü Stephen Powis, 13 Mart’ta Sage’e, yapılan tahminlerin virüsün yayılmasını baskılamayı değil, yatıştırmayı amaçlayan strateji kapsamında NHS’in yeterli kapasiteye sahip olmayacağını ortaya koyduğunu bildirdi.
Richard Horton, “Eğer bu, 5 Mart’ta biliniyorduysa çok korkunç bir durum. Virüs, ülkenin dört bir yanında katlanarak yayılırken iki haftayı kaybetmişiz demektir. Bu bilginin, diğer uzmanlar tarafından incelenmesi için kamuoyuyla paylaşılması ve böylece tartışılmaya başlanarak, daha erken bir dönemde sokağa çıkma kısıtlamalarının uygulanması gerekiyordu” diye konuştu.
EN HASSAS DURUMDAKİLERİN KORUNMASI
İtalya’nın kuzeyinde hastanelerin dolup taştığını gösteren görüntüler, İngiltere’de asla yaşanmadı.
Ancak Mart ayında virüs, bakımevlerinde yayılmaya başlamıştı.
“En hassas durumda olanların korunması” gerektiği, hükümet ve danışmanları tarafından defalarca dile getirildi.
Modelleme grubunun başkanı Graham Medley, 12 Mart’ta BBC’nin Newsnight programında sürü bağışıklığını anlatırken, en hassas durumda olan korunmasının zorluklarına da değindi.
Graham Medley, her ne kadar uygulanamaz olsa da, teoride bunu sağlamanın bir yolunun hassas durumda olanların İskoçya’nın kuzeyine götürülmesi ve nüfusun geri kalanının da ülkenin doğusundaki Kent’e taşınması olduğunu anlattı. Medley, böylece Kent’te “güzel ve büyük bir salgın” yaratılarak, sürü bağışıklığının sağlanacağını ve daha sonra da herkesin tekrar yerine döndürüleceğini belirtti.
Medley, “Ancak bunu yapamayız. Dolayısıyla, ideal olarak sürü bağışıklığının sağlanmasına yönelmeye ve hassas durumda olan insanların virüse maruz kalma riskini en aza düşürmeye çalışmamız gerekiyor” dedi.
Sage’in bakımevleriyle ilgili tavsiyelerde bulunan grubunun eş başkanı da olan Dr. Hall, BBC’ye yaptığı açıklamada, virüsün bakımevlerinde yayılmasına dair Nisan ayı başına kadar herhangi bir tahmin çalışması yapılmadığını söyledi. Bunun daha önce yapılmamış olmasının nedeni de bakımevlerinde salgına dair herhangi bir verinin olmaması.
Dr. Hall, “Mart ayında bakımevlerinde salgının yayılmakta olduğunu görmemiştik” dedi.
Hall, bakımevi, hastane ve insanların toplu halde bulunduğu yerler arasındaki bağlantı ve bulaş riskinin kayıtlara iyi bir şekilde geçirilmediğini ifade etti.
YANIT BEKLEYEN SORULAR
Sokağa çıkma kısıtlamalarının uygulamaya sokulmasından bu yana dört ay geçti. Bilim insanları halen koronavirüse karşı bağışıklığın ne kadar süreceğini kesin olarak bilemiyor.
Ayrıca, etkili bir aşının ne zaman bulunacağını bilen de yok.
Ancak Dr. Hall, İngiltere’nin koronavirüsle mücadele için attığı adımların eninde sonunda sürü bağışıklığını oluşturacağı görüşünde:
“Aşı bulunmadan, umarım bulaş düzeyini düşük tutarak ve bu hastalığı yatıştırmak için alınan temas takip gibi müdahalelerle devam edeceğimizi ve eninde sonunda bir şekilde sürü bağışıklığını kazanacağımızı düşünüyorum.”
Bunun olması ise yıllar sürebilir.
Prof. Ferguson, baskılama stratejisinin sorununun birçok ülkede çıkış planının olmaması ve aşı bulunana kadar “aynı politikayı sürdürmek zorunda bırakması” olduğunu belirtti.
Şu anda kısıtlamaların kaldırılmasıyla birlikte virüsün yeniden sınırları aşarak, farklı ülkelerde yayılmaya başlamasından korkuluyor.
Ferguson, Yeni Zelanda ve Tayvan gibi yalnızca birkaç ülkenin virüsü tamamen yok etmeye yaklaştığının altını çizdi.
Politika değişikliğiyle ilgili kararların ve atılacak adımları yönlendiren bilimsel tavsiyelerin zamanlamasıyla ilgili sorulara yanıt bulunması bir miktar zaman alınabilir. Başbakan Johnson, kısa bir süre önce konuyla ilgili bir soruşturma başlatılabileceğini söyledi ancak herhangi bir takvim vermedi.
Sir Vallance, Avam Kamarası’nın Bilim Komitesi’ne 16 Temmuz’da yaptığı açıklamada, İngiltere’de gelinen noktanın “iyi olmadığının açıkça görüldüğünü” söyledi. Vallance, bir ülkenin salgın karşısında nasıl adım atacağının değerlendirilmesinde birçok etkenin devreye girdiğini belirtti.
Vallance, “Daha sonra doğru olmadığı anlaşılan karar olacaktır” dedi.
Sir David King ise “Konu soruşturma aşamasına geldiğinde, siyasetçiler çıkıp ‘Bilimsel tavsiyeleri izlemekte haklıydık’ diyecekler” diye konuştu.
Ancak görüştüğümüz birçok bilim insanı gibi King, bu ifadenin sanki tek bir görüş varmış izlenimi yarattığından şikayetçi. Bilim insanları, sonuçta farklı görüşlerin masaya konduğunu ve hükümetin attığı adımların da en nihayetinde siyasi kararlar olduğunu söylüyor.
Başbakan Johnson, Sağlık Bakanı Hancock, sağlık baş danışmanı Prof. Dr. Whitti ve bilim baş danışmanı Sir Vallance, konuyla ilgili mülakat taleplerimizi reddetti.
BBC’ye konuşan bir hükümet sözcüsü, “Her aşamada, Sage ve onun alt komitelerinin tavsiyelerine göre yön aldık ve attığımız adımlar NHS’in virüsün zirve noktasına ulaştığı dönemde bile kapasitesinin aşılmamasını, böylece herkesin her zaman en iyi sağlık hizmetine ulaşmasını sağladı” dedi.
Ancak hükümetin tutumunu eleştirenler, ikinci dalganın ilkinden herhangi bir ders alınmadan gelmesinden endişe duyuyor.