Önce Leyla Gencer, ardından Metin Akpınar ve son olarak da Genco Erkal… Art arda çektiği üç belgesel filmle gündeme gelen Selçuk Metin daha …
Önce Leyla Gencer, ardından Metin Akpınar ve son olarak da Genco Erkal… Art arda çektiği üç belgesel filmle gündeme gelen Selçuk Metin daha önce de Haldun Taner (Ve Perde) hakkında bir belgesel çekmişti. Genco Erkal’ın hayatına odaklanan “Genco: Tiyatroya Adanmış Bir Yaşam” adlı filminin ilk gösteriminin ardından Selçuk Metin ile uzaktan bir söyleşi yaptık.
– “Genco” belgeseli senaryosunu Genco Erkal’ın yazdığı ve neredeyse baştan sona sadece onun ağzından anlatılan bir film… Nasıl bir çalışma yaptınız Genco Bey ile? Öncesinde uzun uzun masa başında konuştunuz mu, örneğin?
Genco Erkal, Leyla Gencer belgeselinin ilk gösteriminin ardından bana kendisi için bir belgesel düşündüğünü iletti. Ben de havalara uçtum tabii ki düşünsenize, teklif Genco Erkal’dan geliyor, benim için büyük bir onur. Hemen buluşup konuşsak da çalışmaya bir türlü başlayamadık. Öncelikle filmin yapımı için gerekli olan bütçenin bulunması gerekliydi, “onu bir şekilde çözeriz, biz bir noktasından başlayalım” dediğimiz noktada da Genco Erkal’ı bulmak meseleydi. Ne zaman konuşsak ya turnesi var ya başka bir programı; bir araya gelip konuşabilmek neredeyse imkânsız. Zaman akıp giderken birden hayatımıza pandemi giriverdi. Haftanın 3-4 günü sahneye çıkan Genco Erkal evdeydi artık. Ama bugünler benim Genco Bey’i tanımam için bana başka bir fırsat sundu. Çünkü ben kendisinin arşivinin büyük bir bölümünü almıştım. Tüm oyun kayıtlarını dijitale çevirmiştim zaten, belgeselde de bahsettiğimiz gibi pandemi sürecini Genco Erkal YouTube kanalını hayata geçirerek değerlendirdik. Tüm oyunlarını günde en az 3-4 saat birbirimize bağlanarak düzenledik ve yayına hazırladık. Pandeminin ilk günlerinde ben de Genco Erkal’ın hangi işi yaparsa yapsın ne kadar titiz, özenli ve disiplinli bir insan olduğunu daha iyi anladım. YouTube izlenmeleri çok güzel gidiyordu ama hâlâ önemli bir sorunumuz vardı. Normal günlerimizde bile bulunamayan yapım desteğini, her şeyin belirsiz olduğu bir zaman diliminde bulmak nerdeyse imkânsızdı. Projeyi gerçekleştirmek için destek bulacağımızdan ümidi kesmeye başladığımız günlerde ENKA Sanat resmen imdadımıza yetişti. Genco Erkal senaryoyu bir ay gibi kısa bir sürede yazdı. Filmimiz şekillenmeye başladığında ise senaryo üzerinde karşılıklı değerlendirmelerimiz oldu, yaklaşık üç bin fotoğraf tarandı, filmin süresinin uzamaması için evinde kayıtlar aldık. Filmi, önce Genco Erkal’ın salonunda çektik aslında. İşte o kayıtlardan sonra, filmin iskeleti oluştu ve gerçek mekânlarda set demeye hazırdık.
– Beyoğlu, Eminönü gibi semtlerde yapılan çekimler biraz da “Genco”nun görsel anlatımının da kilit unsurlarından biri olmuş. Genco Erkal’ın çoğunlukla yürüyerek, göstererek anlattığı bir belgesel var karşımızda. Bu anlatım tarzı sizin fikriniz miydi?
Genco Erkal’ın aktif sanat yaşamına devam etmesi bana farklı fikirler getirdi hep, onunla turneye çıkmak, sadece sahneden değil, sahne arkasından provalardan da görüntüler alabilmek çok değerliydi çünkü. Çekimler sırasında 60 yıldan fazla bir zamandır sahnede olan bir sanatçının en çok oynadığı salonlardan sadece bir tanesinin ayakta olması gerçeği çarptı yüzümüze. Kenter ve Muammer Karaca tiyatrosu tadilatta da olsa, diğer salonların otopark ya da diğer amaçlarla kullanılıyor olması hepimizin takkesini önüne koymasını gerektiren bir durum.
– Sırada hangi projeler var?
Şu günlerde kurgusu devam etmekte olan Haldun Dormen belgeselimiz var, yakın zamanda “Haldun Abi” de bitiyor. Ardından yine tiyatrodan çok değerli bir isim var çalışmaya başladığımız. Onu da yakında açıklamayı ümit ediyorum. Henüz net değil, net olmamasının sebebi elbette bütçesel. Destek bulduğumuz an başlayabilecek durumdayız.