Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2021 yılı ikinci çeyreğine ilişkin Dönemsel Gayrisafi Yurt İçi Hasıla verisini açıkladı. Buna göre, Gayrisafi …
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2021 yılı ikinci çeyreğine ilişkin Dönemsel Gayrisafi Yurt İçi Hasıla verisini açıkladı.
Buna göre, Gayrisafi Yurt İçi Hasıla (GSYH) 2021 yılı ikinci çeyreğinde yüzde 21,7 arttı. Beklenti ise yüzde 21.8’di.
Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış GSYH zincirlenmiş hacim endeksi, bir önceki çeyreğe göre yüzde 0,9 arttı. Takvim etkisinden arındırılmış GSYH zincirlenmiş hacim endeksi, 2021 yılı ikinci çeyreğinde bir önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde 21,9 arttı.
TÜİK verilerini Cumhuriyet‘e değerlendiren Ekonomist Prof. Dr. Veysel Ulusoy, büyüme oranlarına ilişkin olarak manzaranın ‘buğulu’ olduğunu aktarırken, Türkiye’nin özellikle son 10-12 yılda ‘yoksullaştıran büyüme’ ile boğuştuğunu vurguladı.
“REFAHA YANSIMADAN ‘BÜYÜDÜK’ DEMEK YANLIŞ”
Ulusoy, “Ekonomik büyüme, verilerden halka yansıdığı ölçüde değer kazanır. İnanılmaz derecede küçüldüğünüz bir döneme göre, aslında toplumsal refaha yansımayan büyüme olmadan (sadece yerine koyma ile), büyüdük demek çok yanlış bir değerlendirme olur. GSYH özü itibarıyla zincirlenmiş endeks metoduna göre hesaplandığı ya da tahmin edildiği için geçen çeyreğe göre değerlendirilmesi daha doğru bir yaklaşımdır. Böyle olunca da, Türkiye ekonomisinin ilk çeyreğe göre sadece binde 9 büyüdüğünü görüyoruz” diye konuştu.
Verilerin önümüzdeki dönemde enflasyon üzerindeki olası etkilerini değerlendiren Ulusoy, “Ekonomik büyümede beklene gelir artışı yaratarak, kaliteli istihdam yaratacak ortamı oluşturmak ve enflasyon oranını düşürmektir. Hem yüzde 21 büyüme açıklamak hem de aynı oranda resmi enflasyonla göz göze gelmek verilerdeki uyumsuzluğu açıkça ortaya çıkarmaktadır” dedi.
“YOKSULLAŞTIRAN BÜYÜME”
Ulusoy, “Esas olan yüzde 6-6.5 olan potansiyel büyüme oranımıza kararlı bir şekilde yaklaşmaktır. Yüzde 10 küçülmenin yanıtını yüzde 20 gibi yapay bir büyüme ile karşılamamak gerekiyor. Büyüme için yeni yatırım, kaliteli tüketim ve yabancıya rant aktarmayan dış ticaret temeli gerekmektedir. Türkiye’nin özellikle son 10-12 yılda varsa bile büyüme ama ‘yoksullaştıran büyüme’ gerçeği ile boğuştuğunu vurgulamak isterim” sözlerini kullandı.
‘TÜİK verilerine bakıldığında ileri dönemde dolarda bir düşüş yaşanır mı?’ sorusuna yanıt veren Ulusoy, “Herhangi bir yabancı para biriminin değeri kararlı, kaliteli bir büyümeye ve sürekli döviz gelirlerine bağlıdır. Bu açıdan baktığımızda, sadece IMF destekli kredilere ve swap gibi ani ihtiyaca bağlı kalmış bir ekonomide döviz fiyatını büyümeye bağlamak çok zorlama olur” değerlendirmesinde bulundu.
FAİZDE DÜŞÜŞ OLUR MU?
Son olarak, büyüme verilerine bakıldığında Merkez Bankasından faizle ilgili bir düşüş beklenip beklenmediğine değinen Ulusoy, “Merkez bankalarının faiz kararı enflasyon, yaratılan istihdam ve potansiyele göre ne kadar büyüdüğünüze bağlıdır. Her üç faktörde de resim buğulu bir görünüm sunuyor. Diğer bir ifadeyle, merkezin kısa dönemde faiz indirimini sağlayacak kuvvetli dayanaklar olmadığını söyleyebilirim” ifadelerini kullandı.