AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TL’nin değer kaybıyla rekabetçi bir para birimine dönüştüğünü, bu sayede Çin gibi Türkiye’nin de …
AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TL’nin değer kaybıyla rekabetçi bir para birimine dönüştüğünü, bu sayede Çin gibi Türkiye’nin de ihracatını ve istihdamını artırarak dış piyasaya üretim yapan bir ekonomi olacağını aktardı.
Konuyla ilgili görüşlerini kişisel internet sitesinde yayımlayan ekonomist Mahfi Eğilmez, ”Çin’i model almayı düşünüyorsak önce tasarrufları artırmamız gerekir. Tasarrufları artıracak unsur reel faizdir. Çin’de güncel enflasyon yüzde 2,3 iken Çin Merkez Bankası’nın faizi yüzde 3,9. Türkiye’de ise güncel enflasyon yüzde 21,31 olduğu halde TCMB’nin uyguladığı faiz yüzde 15. Bu durumda Türkiye’de tasarrufların artırılması ve sürdürülebilir cari fazla verilmesi mümkün bulunmuyor. Çin’in döviz rezervi 3,4 trilyon dolar. TCMB’nin brüt rezervi 124 milyar dolar (swaplar hariç tutulduğunda net rezervi – 38 milyar.) Çin’in ihracatında yüksek teknolojili imalat sanayi ürünlerinin payı yüzde 30’un üzerinde bulunuyor. Buna karşılık aynı oran Türkiye’de yüzde 3’ün altında” ifadelerini kullandı.
”YATIRIM ÜSSÜ HALİNE GETİRDİLER”
Eğilmez, ”ABD ile Sovyetler Birliği arasındaki soğuk savaş döneminde ABD, Sovyetler Birliği’ni kenara itebilmek için Çin ile yakınlaşmaya yöneldi ve zaman içinde ABD ve Avrupa’nın önde gelen şirketleri ucuz emek ve çeşitli teşviklerden yararlanmak amacıyla Çin’i bir yatırım üssü haline getirdiler. Kendi ülkelerinde tasarımladıkları ürünleri Çin’de çok daha ucuza mal edip oradan pazarlayarak kârlarını katladılar. Bu dönemde Çinliler bu ürünleri üretirken bir yandan da taklit ettiler. Çin’in bu dönem boyunca yaptığı en önemli hamlelerden birisi batıya öğrenci göndermek ve orada yetişen öğrencileri üniversitelere hoca olarak alıp eğitim kalitesini yükseltmek oldu. Bugün dünyanın en iyi üniversiteleri sıralamasında ilk 50 üniversite arasında Çin’in 4 tane üniversitesi yer alıyor (Tsinghua Üniversitesi, Peking Üniversitesi, Northwestern Üniversitesi, Hong Kong Üniversitesi.) Buna karşılık ilk 400 üniversite arasında Türkiye’den hiçbir üniversite bulunmuyor. Eğitime yapılan bu yatırım bir süre sonra meyvelerini vermeye başladı: Çin taklit ürün yapmaktan özgün ürün üretmeye geçti. Bugün pek çok ürün artık Çin markası altında dünyaya satılıyor” dedi.
”HENÜZ UZAK”
Yazısının son kısmında değerlendirmelerde bulunan Eğilmez, ”Bir ülkenin hızlı büyümesi ve satın alma gücü paritesiyle ele alındığında GSYH büyüklüğü açısından dünyanın en büyük (ya da cari fiyatlarla bakıldığında ikinci büyük) ekonomisi konumuna gelmesi o ülkenin gelişmiş olduğunu göstermiyor. Ekonomik anlamda büyüme, bir ekonominin bir yıldan ötekine daha fazla üretmesi demek. Kalkınma, ülkenin temiz su, elektrik, ısınma, yol vb. gibi daha iyi bir fiziksel ortamda yaşamaya başlaması demek. Gelişme ise bir ülkede hukukun üstünlüğünün, demokrasinin gelişmesi, yolsuzlukların azalması, eğitimin ve eğitim kalitesinin yükselmesi, ifade özgürlüğünün sağlanması demek. Çin’de bunlar olmadığı için Çin gelişmiş ekonomi olmaktan henüz uzak. Buna karşılık biraz daha zenginleşirse bu sayılanları talep eden bir topluma dönüşecek ve gelişmiş ekonomiler arasına girecek” ifadelerine yer verdi.