Hastalığın temas, havayolu ve su yutma gibi birçok şekilde bulaşabildiğine dikkat çeken Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Gülnara …
Hastalığın temas, havayolu ve su yutma gibi birçok şekilde bulaşabildiğine dikkat çeken Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Gülnara Heydarova, “Hastalık genellikle yaz ve sonbahar aylarında görülür. Hastalığın bulaşması, virüsü almış kişilerin tükürük, salya, serum, ciltteki kabarcıkların içindeki sıvı veya dışkı teması ile olur. Hastalığın ilk haftası en fazla bulaş oranına sahip zaman dilimidir. Bazen semptomlar ortadan kalksa bile günler veya haftalar boyunca bulaş süresi uzayabilir” dedi.
“AĞZIN ARKASINDA KÜÇÜK KIRMIZI LEKELER OLARAK BAŞLAR”
Hastalığın genellikle 3 ila 7 günlük bir kuluçka dönemi olduğunun altını çizen Uzm. Dr. Heydarova, “Sonrasında ateş (24-48 saat sürer ve genellikle ilk semptomdur), iştahsızlık, boğaz ağrısı, halsizlik ile başlar. Ateş başladıktan 1-2 gün sonra, ağız içinde herpangina denilen ağrılı yaralar gelişebilir. Genellikle ağzın arkasında küçük kırmızı lekeler olarak başlar, su toplayarak ağrılı hale gelir. Avuç içlerinde ve ayak tabanlarında da bir veya iki gün boyunca, kırmızı lekeler, bazen de kabarcıklar şeklinde deri döküntüleri gelişebilir. Döküntüler dizlerde, dirseklerde, kalça veya küçük çocuklarda özellikle genital bölgede de görülebilir” diye konuştu.
“EL VE AYAK TIRNAĞI KAYBI BİLDİRİLDİ”
Uzm. Dr. Heydarova, şöyle devam etti:
“Çoğu çocuk hastalığı hafif geçirir veya hiç semptomları olmaz. Fakat az sayıda vakada daha şiddetli, ensefalit (beyin iltihabı) veya polio benzeri felç, viral veya aseptik menenjit gibi ağır seyredebilir. Bulaş riski oldukça fazla. Enfekte bir kişiyle yakın temasla, hava yoluyla, bebek bezi değiştirmek gibi enfekte kişinin dışkısıyla temastan sonra, kontamine olmuş nesnelere ve yüzeylere, temas sonrası ellerin yıkanmadan göze, ağza veya burna dokunulmasıyla örneğin oyun parklarında çocukların aynı nesnelere dokunması, teması ile yüzme havuzlarındaki gibi durgun suların yutulmasıyla bulaşıcılık mümkün. El, ayak ve ağız hastalığından sonra birkaç hafta içinde, çoğunlukla çocuklarda ortaya çıkan el ve ayak tırnağı kaybı bildirilmiştir. İncelenen vakalarda tırnak kaybının geçici olduğu ve tırnakların tedavi gerektirmeden tekrar geldiği görülmüştür” değerlendirmesinde bulundu.
“KESİNLİKLE ASPİRİN KULLANMAYIN”
Bir uzmana danışmadan ilaç kullanımının oldukça riskli olduğunun altını çizen Uzm. Dr. Heydarova, “Tedavide direk etkin bir antiviral ajan yoktur. Antipiretik analjezikler kullanılabilir. El-Ayak-Ağız Hastalığında kesinlikle Aspirin kullanılmamalıdır. Ağızdaki yaraların bakımı için lokal uygulamalar, ağız spreyleri, vitamin ve eser element (çinko) desteği verilebilir. Deri lezyonlarının bakımında serum fizyolojik ile yapılacak bakım çoğu kez yeterlidir. İlave bakteriyel bir enfeksiyon yoksa antibiyotik verilmemelidir” dedi.
EL HİJYENİ ÇOK ÖNEMLİ
El hijyeninin önemine değinen Uzm. Dr. Heydarova, “El, ayak ve ağız hastalığına neden olan virüslere karşı halen bir aşı bulunmamaktadır. El yıkama alışkanlığının çocuklara kazandırılması önemlidir. El yıkamak en önemli koruyucu uygulamadır. Oyuncakların ve çocukların bulunduğu ortamların temizliği önem taşır. Virüs çok fazla dayanıklı olmadığı için sabunla dahi etkisiz hale gelebilmektedir. Hasta çocukların özellikle ateşli olduğu dönemlerdeki izolasyonu, hastalığın bulaşıcı riskini ciddi anlamda etkilemektedir” ifadelerini kullandı.