Mikis Theodorakisle 1986 yılında Abdi İpekçi Barış Ödülü nedeniyle Atina’da tanıştım. Bu ödül “Atina’da Bir Ev” adlı öyküm dolayısıyla verilmişti …
Mikis Theodorakisle 1986 yılında Abdi İpekçi Barış Ödülü nedeniyle Atina’da tanıştım. Bu ödül “Atina’da Bir Ev” adlı öyküm dolayısıyla verilmişti ve ödülü onun elinden almak benim için büyük bir onur oldu. Ülkelerimiz Kardak Krizi’nden henüz çıkmışlardı ve bir savaşın eşiğinden dönmüştük. Bu bağlamda Abdi İpekçi Barış Ödülü’nün özel bir anlamı vardı; bu nedenle Türkiye’den kalabalık bir delegasyonla Atina’ya gitmiştik. Benim o yıl Yunanistan’da “İlk Kadın” adlı romanım “İ proti Yineka” adıyla yayımlanmıştı ve bu romanımı ilk eşim Angeliki Pulitis’e adamıştım. Theodorakis “Eşin de adı gibi melek mi” diye sormuştu, böylece aramızda bir sırdaşlık söz konusu oldu. Mikis Theodorakis’le ikinci karşılaşmam onun beni 70. yaş günü için Kıbrıs Lefkoşe’ye konserine davet etmesiyle gerçekleşti. Verdiği konseri her zamanki gibi heyecan ve coşkuyla izledim. Mikis, Nobel ödüllü şairler Seferis, Elitis ve Neruda’nın şiirlerinden yaptığı besteleri seslendirdi. Beni en çok etkileyen şarkısı “Tren Akşam Saat Sekizdeydi”, adlı şarkısıdır. Yunanistan’ın kuzeyindeki Katerini kentindeki istasyonda bekleyen sevgilinin yalnızlığını anlatır. Onu bu istasyondan son yolculuğuna uğurluyormuş gibi bir duygu içindeyim. Yalnızca Yunanistan değil, biz de çok büyük bir sanatçıyı, faşizme karşı direnmiş bir militanı, en önemlisi de ülkemizin büyük bir dostunu kaybettik.