Anayasa Mahkemesi’nin Resmi Gazete’de yayımlanan kararına göre, Bülent Akbacı, tapu iptali ve tescili talebiyle açılan davada, mal varlığına …
Anayasa Mahkemesi’nin Resmi Gazete’de yayımlanan kararına göre, Bülent Akbacı, tapu iptali ve tescili talebiyle açılan davada, mal varlığına ilişkin uygulanan ihtiyati tedbirin uzun süredir devam etmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasıyla Yüksek Mahkemeye bireysel başvuruda bulundu.
Akbacı, 2006’da aleyhinde “muris muvazaasına dayalı tapu iptali ve tescili davası” açıldığını, mahkeme kararlarıyla da ilgili taşınmazlara 2006 ve 2007’de ihtiyati tedbir konulduğunu belirtti.
Taşınmazlar üzerindeki tedbir kararının sürdüğünü bildiren Akbacı, 2018’de Anayasa Mahkemesi’ne başvurarak, mülkiyet hakkının ihlal edildiğini öne sürdü.
Anayasa Mahkemesi İkinci Bölümü, Akbacı’nın mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar vererek, başvurucuya 10 bin lira manevi tazminat ödenmesine hükmetti. Yüksek Mahkeme, kararın bir örneğini bilgi için İstanbul 6. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderdi.
Anayasa Mahkemesi’nin gerekçesinde, kamu makamlarının, mülk üzerinde belirli bir süreyle hukuki tasarruflarda bulunulmasının sınırlandırılması bakımından geniş takdir yetkisi bulunduğu vurgulandı.
‘ORANTILI OLARAK UYGULANMASI GEREKMEKTEDİR’
Ancak bu tedbirlerin uygulanmasının, mülk sahibine “aşırı külfet yüklememesi” gerektiğine işaret edilen gerekçede, “Hukuki ilişkinin diğer tarafının haklarını korumak için tedbiri uygulayan kamu makamlarının, söz konusu tedbirin başvurucunun mülkiyet hakkına etkilerini de gözetmesi ve ölçüsüz bir müdahaleye yol açmaması gerekmektedir. Buna göre, mülkiyet hakkını sınırlandıran bir tedbirin uygulanmasının ölçülü olabilmesi için gerek kapsamı gerekse de süresi itibarıyla orantılı olarak uygulanması gerekmektedir” tespiti yapıldı.
‘MAKUL OLMADIĞI KUŞKUSUZDUR’
Başvurucunun, 17 taşınmazının tapu kaydına 2006, 2 taşınmazına ise 2007’de ihtiyati tedbir şerhi konulduğu, bireysel başvurunun inceleme tarihi itibarıyla tedbir kararlarının devam ettiği anlatılan gerekçede, “Bu tedbir süreci bir bütün olarak ele alındığında söz konusu sürenin makul olmadığı kuşkusuzdur. Bu durumda mülkiyet hakkının sınırlandıran tedbirin başvurucuya aşırı bir külfet yüklediği sonucuna varılmıştır” değerlendirmesi yer aldı.