Gazetecilerin saldırıyla uğradığı, halkın haber alma hakkına ise müdahale edildiği günlerde, gazeteciler kamu adına devlet mekanizmalarını …
Gazetecilerin saldırıyla uğradığı, halkın haber alma hakkına ise müdahale edildiği günlerde, gazeteciler kamu adına devlet mekanizmalarını denetlemeye, haksızlıkları, hak arayışlarını, emek mücadelesi verenleri ve ortadan kaldırılan ya da kaldırılmaya çalışan değerlere yapılan saldırıları halka aktarmaya devam ediyor.
Geçen yıl saldırıya uğrayan gazetecilerden Yeniçağ yazarı Orhan Uğurluoğlu ve Levent Gültekin, yaşadıklarını cumhuriyet.com.tr’ye anlattı.
BASKI, AYNI ŞİDDETTE DEVAM EDİYOR
Geçen yıl Ocak ayında saldırıya uğrayan Orhan Uğurluoğlu, evinin önünde sopalı şahıslar tarafından saldırıya uğradı. Saldırıyı ve sonrasında yaşananları Cumhuriyet’e anlatan Uğurluoğlu, “Bana yapılan saldırıdan sonra sadece bir duruşma yapıldı. Bir yılda bir duruşmaya çıkarsak herhalde on yılda bu dava anca biter. Saldırganlar ellerini kollarını sallayarak geziyorlar. Gazetecilerin üzerindeki baskı aynı şiddette devam ediyor” dedi.
Her yıl binlerce mezunun da aralarına katıldığı on binlerce işsiz gazetecilerin durumunu hatırlatan Uğurluoğlu, “Devletin basın ilan kurumu, RTÜK gibi kurumları, gazetelere ve televizyonlara ceza yağdırırken bu ortamda gazetecilik yapmak ve gazeteci istihdam etmek epeyce zorlaşıyor” diye konuştu.
Uğurluoğlu, gazetecilik yapmak için ekonomik özgürlüğün sağlanmasının en önemli şartlardan birisi olduğunu vurgulayarak, “Hükümet yanlısı kamu bankaları ve hükümetin kontrolü altındaki özel şirketler yandaş medyaya kaynak aktarırken, bir yanda da özgür yayıncılık için ayakta kalmaya çalışıyor. Bu çerçevede özgür gazeteciliğin ne kadar zor olduğu görülüyor” ifadelerini kullandı.
Gazetecilerin can güvenliğinin risk altında olduğunu da söyleyen Uğurluoğlu, gazeteciliğin gittikçe daha zor yapıldığını vurguladı. Demokrasinin rafa kaldırıldığının altını çizen Uğurluoğlu, polis korumasıyla işe gidip gelmek zorunda kaldığını ve bunun iktidarın bir kara lekesi olduğunu söyledi.
“Cumhuriyet, Karar, Birgün, Yeniçağ gibi bir avuç özgür gazetenin özgür basın mücadelesi verdiğini” kaydeden Uğurluoğlu, 53 yıla dayanan gazetecilik hayatında, askeri darbelerin yaşandığı dönemlerde dahi gazeteciliğin daha kolay yapılabildiğini vurguladı.
Uğurluoğlu sözlerini, “Medya 4. değil 400’üncü kuvvet olsun ama özgür olsun” diyerek tamamladı.
UMUDUMUN KAYNAĞI “TOPLUMDAKİ DİRENÇ”
Geçen yıl Ekim ayında, program yaptığı Halk TV binasının önünde onlarca kişinin saldırısına uğrayan gazeteci-yazar Levent Gültekin, iktidar baskıları, mahalleler arası kutuplaşma ve gazetecilerin uğradıkları fiziksel şiddet bağlamında, gazetecilerin yaşadığı sorunları Cumhuriyet’e anlattı.
Gültekin, gazetecilik mesleğini icra edebilmek için ülkede asgari hukuk, demokrasi kurallarının ve devlet düzeninin işlerliğinin devam edebilmesi gerektiğini söyledi. Türkiye’de ağır bir kutuplaşma yaşandığını ve gazetecilerin de kutuplaşmanın bir parçası haline gelmesinin sakıncaların da ifade eden Gültekin, “Bu durum gazeteciliği hem etkisiz hem de sonuçsuz hale getiriyor” dedi. Gültekin,
Gültekin, “Gazetecilik tarihin en zor dönemlerinden birini yaşıyor. İşlevini iyice kaybetmiş durumda. Gazeteciler de çok zor bir durumla karşıya. Sahici bir gazetecilik yapıldığı kanaatinde değilim” diye konuştu.
Türkiye’de medyanın bağımsız olmasının önündeki engelin iktidar baskısı olmadığını vurgulayan Gültekin, “Gazeteciler, aydınlar, yazarlar bağımsız bireyler değil. Türkiye’de kamusal aydın dediğimiz bir yapı hiç olmadı. Kürtlerin, Alevilerin, Milliyetçilerin, Kemalistlerin gazetesi televizyonu olması, gelişmemişlik göstergesidir” ifadelerini kullandı.
“Biz henüz bir toplum olabilmiş değiliz. Kabileler haline yaşayan bir ülkeyiz” diyen Gültekin, insanların ne yaptığından ziyade nereden geldiğine bakılması nedeniyle toplumun ortak aklını kaybettiğini vurguladı. Kamusal aydın pozisyona gelmeye çalışan insanların kamusal alanlara inmesine müsaade edilmediğini belirten Gültekin, medyanın da toplumun bulunduğu durumun şeklini aldığının altını çizdi. Levent Gültekin, gazetecilikten umutlu olmanın ülkeden umutlu olmakla bağlantılı olduğunu söyleyerek, “” dedi. Gültekin, umudunun kaynağını “toplumdaki direnç” olarak tanımladı.