Çağlayan Adliyesi’nde hareketli günler yaşandı. Art arda Ergenekon, Balyoz, Odatv kumpaslarına imza atan yargı mensuplarının bulunduğu adliyede …
Çağlayan Adliyesi’nde hareketli günler yaşandı. Art arda Ergenekon, Balyoz, Odatv kumpaslarına imza atan yargı mensuplarının bulunduğu adliyede yeni dosyalar açıldı.
Takvimler 2014 yılının ocak ayını gösterdiğinde Çağlayan’ın ünlü savcısı, hakkında çıkan haberler üzerine, uzun süredir bekleyen 20 gazeteciyi adliyede odasına aldı. Tam gazeteciler sorularını soracakken savcının telefonu çaldı ve “Odamda mı?” diye sordu hattın diğer ucundakine. Telefonu kapattıktan sonra “Odadaki sivil polisler kim?” diye seslendi. Ses gelmedi. Savcı, “Polisler ellerini kaldırsın” dedi. Odadaki üç kişi ellerini kaldırdı.
Bir dönemin el üstünde tutulan, kumpasları yöneten Çağlayan’ın ünlü savcısını artık adliye koridorlarında sivil polisler izliyordu. O savcı şimdiki İçişleri Bakanı Süleyman Soylu tarafından 2011 yılında “Milletim adına, çocuklarım adına, geleceğim adına müteşekkirim” dediği ülkeden firar eden FETÖ’cü Zekeriya Öz’dü.
“YENİ ZEKERİYA ÖZ’LER ÇAĞLAYAN ADLİYESİ’NDE”
Aradan yıllar geçti Çağlayan’daki savcıların ismi değişti ancak anılma şekilleri değişmedi. Ve CHP Sözcüsü Faik Öztrak bir açıklama yaptı, “Yeni Zekeriya Öz’ler Çağlayan Adliyesi’nin koridorlarında dolaşıyor” dedi. Aslında kast edilen Çağlayan’daki yargı mensuplarının bulunduğu İstanbul Grubu’ydu. Bir dönem Zekeriya Öz’ün de altında olan isimler vardı bu grupta. Grubun içerisinde Adalet Bakanlığı’na HSK’ye ve AYM’ye atananlar da oldu. Yargının birçok kritik noktasındaydılar.
Yargı içerisinde artık gruplar vardı ve koltuk kavgası veriyorlardı. İstanbul Grubu bir diğer adıyla Pelikan ekibi hakim, savcı atamalarına da müdahil oldu. Sadece İstanbul’u değil Ankara ve İzmir’i de ele geçirmek istediler.
İZMİR-İSTANBUL ARASINDAKİ KAVGA
Geçen günlerde de Çağlayan’daki Pelikan ekibinin İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’yla kavgasına tanıklık edildi. Odatv’de bir başsavcı adına kayıtlı telefonun FETÖ’nün gizli haberleşme yöntemi olarak kullandığı ankesör aramasında çıktığı ifade edildi. Haberde, ardışık aramaları gösteren belgede başsavcının adına kayıtlı olan hattın 22 Temmuz 2016’da yani darbe girişiminden bir hafta sonra Ankara’daki bir büfenin telefonundan iki kez arandığı belirtildi.
Ayrıca, FETÖ’nün şifreli mesajlaşma programı Bylock’u kullanan ve itirafçı olan A.A. yazışmalarında başsavcının da adının geçtiği bir konuşma olduğunu iddia etti.
KUMPASLA SUÇLADILAR
Haberde bahsedilen kişi İzmir Cumhuriyet Başsavcısı Kamil Erkut Güre’ydi. Odatv’nin devam haberinde Güre’nin “Bu iddialara yanıt vermeyi bile kendime zül görüyorum” dediği aktarıldı.
İzmir Cumhuriyet Başsavcısı Güre’nin adının FETÖ ile yan yana gelmesinin ve hakkındaki ankesör iddiasının ardından yargı kulisleri hareketlendi. İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı, İstanbul Grubu’yla karşı karşıya geldiklerini konuşmaya başladı. Çağlayan’daki ve İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’nda yine adımlar bir önceki günden daha hızlı atılmaya başlandı.
İstanbul ve İzmir arasında güç mücadelesi başladı. Savcılık koridorlarında fısıltılar artık gürültüye döndü. İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı kaynakları ile konuştuğumda, Güre hakkındaki FETÖ iddialarının “kumpas” olduğu öne sürüldü. Savcılık kaynakları, isim vermeden İstanbul Grubu’nu işaret eti ve atamalar öncesinde algı oluşturmak istendiğini öne sürdü. Amaç ise İstanbul Grubu’nun kendi yargı mensuplarını hakim ve savcı olarak atamaktı.
“BELGELER SAHTE” İDDİASI
Konuştuğum savcılık kaynakları, Başsavcı Güre hakkında HSK veya herhangi bir adli kurum tarafından yürütülen hiçbir soruşturmanın olmadığını söyledi. Ankesör iddiası ile ilgili ise “Yayınlanan belge ankesör havuzundan alınma değil ve formatı ankesör soruşturmalarında kullanılan bir format değil.” diye konuştu. Yani isim vermeden İstanbul Grubu’nun sızdırdığı belgeler için “sahte” dendi.
İzmir’de başsavcıya yakın savcılık kaynağı şunları söyledi:
“Diyarbakır’da FETÖ ile mücadelede başarılı olduğu için İzmir’e alındı. Yargı içerisindeki bir grup kendi adamları olmadığı için istemedi. İlk olarak geçen yıl kararname öncesi Antalyalı bir kuyumcu üzerinden haber yapıldı. Bu yıl yine kararname öncesi 22-26 Temmuz 2016 tarihlerinde ankesörden arandığı ve 56-58 sn konuşma yapılan HTS kaydı ve FETÖ itirafçısı bir şahsın, başka bir kişinin kendisine başsavcının da toplantılarda yer aldığını söylediğine ilişkin ifadesi basına verildi. Başsavcı hakkında benzer iddialar 2017 yılında da gündeme getirilmiş ancak Adalet bakanı tarafından itibar edilmemiş. Başsavcı hakkında HSK veya başkaca idari ve adli kurum tarafından yürütülen hiç bir soruşturma ve kovuşturma yok. Yayınlanan belge ankesör havuzundan alınma değil ve formatı ankesör soruşturmalarında kullanılan bir format değil.”
Yani yargı içerisinde yine bir grup, hakim ve savcılarla kavga ediyordu. İddialar üzerine ise her iki taraf için de “kumpasçı” iması yapılıyordu.
Yani Çağlayan Adliyesi’nde yine birileri yıllar önce olduğu gibi “kumpas” ile suçlanıyordu.
Kim bilir belki de günümüzde iktidar tarafından alkışlanan ve kumpasla suçlanan yargı mensupları da sivil polisler tarafından takip ediliyor, odalarında izleniyordu.