Kalp Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Mustafa Güden, yapılan araştırmalarda bu tip hastalarda stent işlemi sonrası yeniden tıkanma oranının …
Kalp Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Mustafa Güden, yapılan araştırmalarda bu tip hastalarda stent işlemi sonrası yeniden tıkanma oranının oldukça yüksek olduğunu aktardı.
Güden, “Bypassta göğüs damarları kullanılırsa 10 yılda tıkanma oranları yüzde 10’lardayken, bacak toplardamarlarında bu oran yüzde 50’lere kadar çıkabilir.” ifadesini kullandı.
Koroner arter hastalıkların tedavisinde cerrahi ve cerrahi dışı olmak üzere 2 uygulamanın bulunduğunu bildiren Güden, “Bunlardan biri, ameliyat diğeri ise kardiyoloji bölümünün yaptığı stent uygulamalarıdır. Önemli olan hasta için en az riskle en verimli işlemin yapılmasıdır. Hasta değerlendirilirken özellikle koroner damarlarının durumu ve diyabet olup olmadığına bakılarak belli bir skorlama yapılır” değerlendirmesinde bulunu.
TIKANMA ORANI OLDUKÇA YÜKSEK
Belli bir puanın üzerinde olan hastalarda ve özellikle diyabet hastalarında ilk tercihin koroner bypass ameliyatı olduğunu belirten Güden, “Çünkü yapılan araştırmalarda skoru yüksek olanlarda ve şeker hastalarında stent işlemi sonrası yeniden tıkanma oranı oldukça yüksek saptanmıştır. Ancak bazen hastanın skoru düşük olduğunda ve şeker hastalığı olmadığında stent uygulamalarıyla da çok iyi sonuçlar alınmaktadır. Burada önemli olan hasta için en uygun olana karar vermektir” ifadelerini kullandı.
“UZUN VADEDE DAHA BAŞARILI”
Prof. Dr. Mustafa Güden, koroner bypass ameliyatlarında vücudun farklı bölgelerindeki damarların kullanıldığını belirterek, şunları kaydetti:
“Bypass sırasında göğüs atardamarları, koldan alınan atardamarlar veya bacaktan alınan toplardamarlar kullanılabilir. Önemli olan ise mümkün olduğu kadar göğüs atardamarlarının tercih edilmesidir. Biz mümkün olduğunca 2 göğüs damarı kullanarak daha uzun vadede damarların açık kalmasını istiyoruz. Göğüs damarlarından alınarak yapılan bypasslarda 10 yılda tıkanma oranları yüzde 10 civarındadır. Ancak bacak toplardamarları kullanıldığında 10 yılda tıkanma oranları yüzde 40 ila 50’lere kadar çıkabilmektedir. Arada ciddi bir fark olduğu için hastalarımıza atardamarlarla bypassın yapılmasını tavsiye ediyoruz.”
Güden, koroner bypass ameliyatlarında kesiler açısından da farklar olduğunu belirterek, ameliyatın standart olarak göğüs kemiğinin 17-18 santimetre kesilmesiyle yapılabildiğini bildirdi.
Göğsün sol tarafında, kaburga arasından girilerek küçük kesiyle, yani minimal invaziv denilen metotla yapılan yöntemler bulunduğunu aktaran Güden, şunları kaydetti:
“Küçük kesi uygulanan ameliyatlar robotik, endoskopik veya direkt görüşle yapılabilir. Minimal invazivin en büyük avantajı yaranın küçük olması ve hastanın günlük yaşantısına daha hızlı dönmesidir. Eğer hastaya birçok damarından dolayı bypass yapılacaksa ve koroner damarlarının kalitesi iyi değilse minimal invaziv yöntemi tercih edilmemelidir. Ancak 2-3 damar tıkanıklığı varsa minimal invaziv yöntemi kullanılabilir. Burada damar sayısından daha çok damarların kalitesine göre karar vermekteyiz. Eğer damarların kalitesi iyiyse ve kronik bronşit gibi göğüste bir hasar oluşmamışsa küçük kesiyle robotik, endoskopik veya direkt görüş yardımıyla ameliyat gerçekleştiriliyor.”