Toplumsal cinsiyet kavramı yaşamımızdaki toplumsal cinsiyet kaynaklı eşitsizliklere de ışık tutuyor. Farklı sivil toplum kuruluşları, kurumlar ve …
Toplumsal cinsiyet kavramı yaşamımızdaki toplumsal cinsiyet kaynaklı eşitsizliklere de ışık tutuyor. Farklı sivil toplum kuruluşları, kurumlar ve aktivistler bu eşitsizliğin yarattığı koşulları sona erdirmek için projeler gerçekleştiriyor.
Uzman Psikolog Neşe Doğan Yüksel, toplumsal cinsiyet ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin çocuklara olan etkisiyle ilgili görüşlerini Cumhuriyet’e anlattı.
“HAZIRLIK İÇİN CİNSİYET ÖĞRENİYORLAR”
Cinsiyetin tek bir kalıba sığdırılabilecek bir kavram olmadığından ve bebeklerin biyolojik cinsiyetlerine göre daha doğmadan evvel ebeveynlerin çocukların cinsiyetlerine göre bazı hazırlıklarda bulunduğunu belirten Yüksel, ”Cinsiyetini öğreneyim de ona göre hazırlık yapayım’ deniliyor. Ne demek bu hazırlık yapma durumu? Pembe ve mavi konusu herhalde ya da soranlara bir cevap verebilmek için. Hazırlık için cinsiyet öğreniyorlar. Bu da bana göre ebeveynlerin kendi kafasının hazırlığı aslında. Oda, kıyafet hazırlığı gibi görünse de ruhen ve bedenen kendilerini ebeveynliğe hazırlamak için öğrenmek istiyorlar bence” ifadelerini kullandı.
‘FARKLI YETİŞTİRİLME TARZLARI, ÇOCUKLARI UZAKLAŞTIRABİLİR’
Toplumsal cinsiyet eşitsizliğine dayanan baskıların kız çocuklarına olan etkisinden bahseden Yüksel, kız çocuklarının her zaman bir kademe geride tutulduğundan ve çocukların cinsiyetlerine göre ‘yapabilecekleri’ aktivitelerin bile ayrıştırıldığını belirtti. ”Erkek çocukları matematik veya mekanik gibi konularda daha başarılı oldukları düşünülürken; kız çocuklarının edebiyatla, sanatla, müzikle ilgili konularda başarılı oldukları düşünülüyor. Biz de kendi kafamızda bunu kabul ediyoruz ve meslek seçimlerimizi de etkileyebiliyor” ifadelerini kullanan Yüksel, farklı yetiştirilme tarzlarının çocukları birbirlerinden de uzaklaştırabileceğini belirtti.
“ÇÖZÜME ULAŞMAMIZ GEREKİRDİ”
“Erkek çocuklarının almış olduğu güçle her konuda hüküm verebileceğine inanarak yetiştirilebileceğini” belirten Yüksel, sözlerine şu şekilde son verdi:
”Toplum içerisinde kendisini daha rahat hissetmesi bunun nedenlerinden bir tanesi. Biz ise ‘Bunu yapmamalıyım, dememeliyim’ gibi düşüncelerle büyüdüğümüzden bir noktada kendimizi durdurabiliyoruz. Bu yüzden suç oranlarında da kadın ve erkek arasında büyük bir uçurum olabiliyor. Mesela kadından sorumlu devlet bakanları var. O zaman erkeklerden sorumlu da olmalı. Demek ki kadına bir katkı sağlanmalı diye düşünülüyor ve kadının mağduriyetine sebep oluyor. Ben bunu doğru bulmuyorum. İnsandan sorumlu bakan olsun o zaman. Devlet politikalarının bu konuyu halletmeye niyetlerinin olduğunu düşünmüyorum. Bir şeyi halletmeye niyetimiz varsa bu kadar mücadelede bir yol almamız, çözüme ulaşmamız gerekirdi diye düşünüyorum.”