Covid-19 ile mücadelesinde bile beklenen ilerlemeyi henüz kaydedemeyen Türkiye’yi son zamanlarda yaşanan felaketler sarstı: Yangınlar, seller …
Covid-19 ile mücadelesinde bile beklenen ilerlemeyi henüz kaydedemeyen Türkiye’yi son zamanlarda yaşanan felaketler sarstı: Yangınlar, seller, kazalar… Ormanlarımız cayır cayır yanarken bir yandan da yurttaşımızın canına malolan sellere şahit oluyoruz. Gönüllü çalışmalarla önüne geçmeye çalışılan felaketlerde gözler bir yandan da ülkeyi yöneten iktidardaydı. Zamanında birçok uzman görüşünü dinlemeyen iktidar, hem yangınlarda hem de sel afetlerinde sınıfta kaldı.
DOĞANIN ‘HES’ İNTİKAMI
Selin vurduğu Karadeniz’de HES’ler ve düzensiz yapılaşmanın sonuçlarını yaşadık. Kastamonu’nun Bozkurt ilçesinde etkili olan sel, onlarca yurttaşın yaşamını yitirmesine birçok binanın yıkılmasına ya da büyük oranda hasar görmesine neden oldu. Acı tablo bu yöndeyken dere yatağına kurulan yapılaşmaların selle nasıl silindiğini izledik. Düzensiz yapılaşmanın acı sonuçlarının dışında HES’in buradaki etkisi dikkat çekti.
Bozkurt ilçesinde onlarca yurttaşımızın yaşamını yitirmesindeki en büyük etkenlerden biri de HES’in patlaması olarak gösterildi. Bozkurtlu sakinler, Cumhuriyet muhabiri Hüseyin Hayatsever’e yaptığı açıklamada “Bu derenin yatağına iner balık tutardık, suyu birkaç karış yükselir yükselmezdi. HES yokken hiç taşkın, baskın olmadı” dedi.
Enerji Atlası’nda yer alan bilgiye göre Türkiye’de toplamdaki HES sayısı 685 olarak biliniyor. Peki HES diye adlandırdığımız hidroelektrik santralleri neden doğaya bu kadar zararlı ve neden felaketin derecesini bu kadar artırıyor?
Çünkü HES projeleri ağaçların kesilmesi, yüzey suyunun doğal akışının kesilmesi, nehir ve derelerinin akış yollarının değiştirilmesine neden oluyor.
HES’in bir diğer kötü yanı da yüzey sularının kurumasına, etrafındaki canlı türlerinden kimisinin ölmesine kimisinin de zarar görmesine sebep olması.
ORMAN YANGINLARI VE UÇAKLAR
İklim değişikliğinin etkilerini ülkemizde orman yangınları olarak da görüyoruz. Son zamanlarda özellikle Ege Bölgesi’nde yaşanan orman yangınları ile sarsılan yurttaşlar, en ağır eleştirilerini söndürmedeki yetersizlikti. Erkenden söndürülemeyen orman yangınları ulaşabilecekleri en büyük alanlara ulaşarak bilançoyu kat kat artırdı. Yangınların erkenden söndürülememesine tepkiler çığ gibi büyüdü. Türk Hava Kurumu’nun (THK) yangın söndürme uçaklarına bir kez daha ihtiyaç duyulması gündeme geldi.
ONCA UYARI DİNLENMEDİ
Tarım ve Orman Bakanlığı, THK’nin 4 bin 900 litre kapasiteli uçaklarının olduğu bilinmesine rağmen yaptığı ihalede 5 bin litre kapasite koşulunu koydu. 100 litre kapasite için hangarda çürümeye bırakılan uçaklar ülkeyi kasıp kavuran orman yangınları ile bir kez daha ihtiyaç duyulmuş, iktidara ağır eleştiriler yöneltilmişti. Durum bu yöndeyken iktidar kanadından eleştirilere tepki çeken yanıtlar veriliyordu. Söz konusu uçakların önemini yangınlar bittikten sonra da bir kez daha anladık; Kahramanmaraş’ta…
RUS UÇAĞI DÜŞMEDEN
Uçaklarımız hangarda çürümeye bırakılırken Rusya’dan kiraladığımız B-200 tipi yangın söndürme uçağı Kahramanmaraş’taki yangına müdahale ederken düşmüş, 3’ü Türk 5’i Rus 8 kişi can vermişti. Uçak, yangını söndürmek için suyu boşalttıktan sonra yükselememiş ve bir dağ kenarına çakılarak infilak etmişti…
Gazetemiz yazarı Tuncay Mollaveisoğlu Rus uçaklarının kiralanması söz konusu olduğu süreçte Cumhuriyet’eki yazılarında ve çıktığı programlarda sık sık uyarılarda bulunmuştu. Mollaveisoğlu, uyarılarında Rus uçaklarının büyük olduğu için manevra kabiliyetlerinin az olduğunu ve pilotlarının Türkiye coğrafyasına hâkim olmadığını belirtmişti. Kahramanmaraş’taki kazada bu uyarıların ne denli önemli olduğunu acı bir şekilde öğrendik.
4 bin 900 litre alabiliyor denilerek Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından ihaleye sokulmayan THK’nin uçakları ise coğrafyaya uygundu. Uçakların uygunluğunun yanısıra pilotları da Türkiye coğrafyasında yıllarca uçmuş, bölgeye hâkim pilotlardı. İşten çıkarılan bu pilotlar, şimdilerde özel hava şirketlerinde çalışıyor.
Yangınlardaki söndürme uçakları krizi, sellerde rant, düzensiz yapılaşma ve HES’lerin yarattığı durum iktidarın politikalarındaki aksaklıktan kaynaklandı. Öyle görülüyor ki iktidarın tutum ve politikaları değişmediği sürece felaketler Türkiye’nin yakasını bırakmayacak.