Independent Türkçe’den Can Bursalı’nın sorularını yanıtlayan Soyer, ittifaklara ilişkin soruları yanıtladı. Seçimlerin bitmesiyle bütün partilere …
Independent Türkçe’den Can Bursalı‘nın sorularını yanıtlayan Soyer, ittifaklara ilişkin soruları yanıtladı.
Seçimlerin bitmesiyle bütün partilere eşit mesafede yaklaşmaya çalıştığını aktaran Soyer, şu ifadeleri kullandı:
“Biz İYİ Parti ile de son derece yakın ilişkiler içindeyiz. Hakikaten başarılı bir işbirliği zeminimiz var. Ve gayet uyumlu birlikteliğimizi sürdürüyoruz. Ama ittifaklar, resmi ya da gayri resmi destekler benim için seçimin bittiği gün sonra erdi. O günden itibaren ben bütün İzmir’in belediye başkanlığını yapmak zorundayım. Bir ayrım yapmadan herkesi kucaklamak mecburiyetindeyim. O nedenle o mitinge de giderim, öbür mitinge de giderim. Her yerde olmak mecburiyetindeyim. Çünkü ben sadece bana oy verenlerin başkanı değilim. Ben diyorum ki ben flamingoların da başkanıyım. E böyle diyen bir adam oy ayrımını yapabilir mi? Yapmamalı zaten. Kısacası sorunuzun asıl cevabı şu, İyi Parti, HDP arasındaki dengeler meselesi benim meselem değil. Bu siyasal partilerin, CHP, İyi Parti’nin, HDP’nin arasındaki bir mesele. Ben belediye başkanı olarak hiçbir parti ayırmaksızın hiçbir siyasal görüş farklılığı düşünmeden, herkese aynı mesafede durarak, aynı hizmeti üretmek mecburiyetindeyim. İstanbul’da ya da Ankara’da ya da bir başka yerde nasıl oluyor bilmiyorum. Ama İzmir’de böyle yapmaya devam ediyorum. Ve böyle yapmaya devam edeceğim. Yani orada bir siyasi hesap gütmüyorum. Böyle bir denge politikam yok. İyi Parti’ye de HDP’ye de Saadet Partisi’ne de AKP seçmenine de MHP seçmenine de aynı mesafedeyim. Onların oyunu almak istiyorum. Nasıl alacağım? Daha iyi hizmet götürmek zorundayım, dokunmak zorundayım. Bunu yapmaya çalışıyorum.”
CUMHURBAŞKANLIĞI ADAYLIĞI AÇIKLAMASI
Cumhurbaşkanı adaylığı ile ilgili soruya da yanıt veren Soyer, “Merkez siyaset düşünmüyorum, belediye başkanı olmak için doğmuşum” şeklinde konuştu.
Soyer’in ilgili soruya yanıtı şöyle oldu:
“Benim en büyük hedefim bir çentik bırakmak. Yani bizi diğer canlılardan ayıran en önemli farklılık belki de hayatta bir iz bırakmak gayesi. O izi bırakabileceğim en uygun zeminin yerel yönetim olduğunu düşünüyorum. Kendi kendime derim yani ben belediye başkanı olmak için doğmuşum. O kadar büyük bir aşkla, bu kadar büyük bir tutku ile yapıyorum bu işi. Dolayısıyla da son nefesime kadar yerel yöneticilik yapmak isterim. Makro siyaset veya işte merkez siyaseti hiç ilgimi çekmiyor. Yani kendi donanımımın taşıdığı meziyetlerin, zafiyetlerin ona uygun olduğunu da düşünmüyorum zaten. Benim en uygun olduğum zemin yerel yönetim zemini. Bu da bir mecburiyet değil ama. Yerel yönetimi, belediyeciliği çok severek yapıyorum. Ama bir vakıfta da, bir dernekte de yine aynı heyecanla, aynı aşkla çalışabilirim. Halkla aramda perde olmasını istemiyorum. Bu halkı çok seviyorum, insanları çok seviyorum, hayatı çok seviyorum, doğayı çok seviyorum ve faydam olsun istiyorum. Yani nefes alırken bu gezegende bir farkındalık yaratmak, bir artı bir şey yapmak, bir çocuğun yüzünü güldürmek, bir ağacı büyütmek, ne bileyim bir yaralı kuşa sahip çıkmak. Bütün bunlar benim hayatımın manası olmuş durumda. Hayatımın anlamının bu olduğunu düşünüyorum. Bu gezegende bunun için var olduğumu düşünüyorum. O nedenle de elimden geldiğince çalışmaya devam edeceğim. Bunu ancak yerelde yapabilirsiniz, merkez siyaseti başka bir şey ama bu benim işim değil. Ben belediyeciyim.”