Altın Portakal’ın Ulusal Uzun Metraj Yarışması’nda 160 dakikalık süresiyle izleyicinin gözünü korkutan “Birlikte Öleceğiz” adlı film izleyiciyi …
Altın Portakal’ın Ulusal Uzun Metraj Yarışması’nda 160 dakikalık süresiyle izleyicinin gözünü korkutan “Birlikte Öleceğiz” adlı film izleyiciyi ikiye bölen o özel yapımlardan biri oldu. Süresinin hakkını veren ve en azından hiç sıkılmadan izlenen filmin kimi yönleriyle şimşekleri üzerine çekmesi bir yana izleyiciyle buluşan 8 film (diğer ikisi henüz izlenmedi) içinde ayrıksı ve iddialı sinematografisi ile (hem senaryo hem de görüntü ve kurgu anlamında) kendine has bir yere oturduğunu kabul etmek gerekiyor. Hal böyle olunca izleyicinin ikiye bölünmesi ve kimilerinin filmi çok sevmesi, kimilerinin de bir hayli mesafeli durması çok doğal elbette.
Öncelikle şunun altını çizelim; filmin yan hikayelerinden biri fena halde homofobik bir kapıya çıkıyor. Filmin iki yönetmeni Hakkı Kurtuluş ve Melik Saraçoğlu’nun bunun ne denli farkında olduklarını bilmiyor ve çok da ilgilenmiyoruz açıkçası. En yumuşak yorumla vahim bir hata olarak kabul etmek mümkün ama eril bakış açısının yoğun bir hakimiyet kurduğu sinema sektöründe filmdeki homofobik söylemin bilinçli bir tercih olması da bizi şaşırtmayacak elbette. Açıkçası filmin hikayesine de önemli bir katkısı olmayan o bölüm hiç konmasaymış (ya da yazılmasaymış, çekilmeseymiş, hadi çekildi, kesilip atılsaymış) diye düşünüyorum.
HEYECAN VE KALP AĞRISI
Su Kutlu ve Özgür Emre Yıldırım’ın başrollerini oynadığı “Birlikte Öleceğiz” akla Paolo Sorrentino’nun “La Grande Bellezza”sını getiren bir sekansla açılıyor ve iki gencin tutku dozu bir hayli yüksek aşkını düşsel bir anlatıyla önümüze getiriyor. Bu düşsellik elbette kabusa da dönüşüyor kimi anlarda ama korkudan ziyade huzursuzluk ve kalp ağrısı şeklinde tezahür eden bir kabus daha çok. Şunu düşüneceksiniz muhtemelen filmi izlerken: Hangimiz yaşamadık ki böyle bir aşk, böyle toksik bir ilişki? Bir gün kalbinizi heyecanla dolduran ama belki hemen ertesi gün midenizde ağrılar yaratan bir aşk… Yakın bir arkadaşın sevgilisiyle hiç beklenmedik, savunmasız bir şekilde başlayan bir aşk ancak tutkuyla yaşandığında anlaşılıyor sanki, bunun da bir çoğunuza tanıdık gelmesi muhtemeldir. Ama bir şekilde, belki de başkasının mutluluğu üzerine inşa edilen mutluluğun vicdani yükünün de bir yere kadar etkisiyle zehirlenen aşk, birbirlerini çok sevseler de bir arada yaşamayı başaramayan ve birlikte ölmeyi tercih eden iki aşığın karanlık öyküsüne dönüşüyor. Tüm bunların çok çarpıcı bir müzik kullanımıyla harmanlandığı hikaye özellikle genç izleyiciyi daha da çok etkileyecek ve “Birlikte Öleceğiz”in bir kült statüsü kazanması bizi şaşırtmayacaktır. Yine de filmin finaliyle ilgili küçük bir itirazım olduğunu da ekleyeyim, ama fazla da kurcalamayayım, kendiniz izleyip görün, vizyona girdiğinde.
İzlerken yer yer bir Onur Ünlü filmi tadı da aldığımız “Birlikte Öleceğiz” bölümler halinde ilerleyen, şiirsel anlatımıyla romanvari yapısını da harmanlayarak sinema kadar edebiyata da yakın duran bir iş. Senaryodaki kimi boşlukları anlatımının ayrıksılığıyla unutturan film son dönem daha çok tekdüze bir anlatımın öne çıkmaya başladığı sinemamızda ve tabii ki bu yılki yarışmada önemli bir yere konumlanıyor. Bu yıl ilginç bir şekilde hemen her filmde (Elbette “Zuhal” hariç) bir erkeğin başrolde olduğunu düşünürsek Özgür Emre Yıldırım’ın da bu filmdeki performansıyla jürinin En İyi Erkek Oyuncu ödülü için tartışacağı isimlerden biri olacaktır diye düşünüyorum. En azından onun kadar ağırlıklı bir kadın rolü yazdıkları için Kurtuluş ve Saraçoğlu ikilisine ayrıca bir teşekkür etmek gerek, zira Su Kutlu’nun da kariyerindeki belki ilk önemli çıkışını yapabileceği bu rol (sinemadaki ilk rolü yanılmıyorsam) bu yıl yarışmada eksikliğini çektiğimiz kadın karakter olgusuna olumlu bir katkıydı. Keza, yan karakterlerden Şahika rolünde Nazlı Bulum yine çok iyi; aynı şekilde TJ rolünde Tülay Günal da akılda kalan bir performans sunuyor yine, onların da adını anmamız gerek.
SÜLEYMAN TURAN İLE SON KEZ
Süleyman Turan’a özel bir yer ayırmak gerekli elbette. Yeşilçam sinemasının unutulmaz karakter aktörlerinden Süleyman Turan’ın sinemadaki son rolünü canlandırdığı filmde onu görmek müthiş güzel bir sürprizdi. O kadar ki, belki bir kısa film olarak çok daha etkili olabilecek bölümüyle “Birlikte Öleceğiz”in hikayesine çok önemli bir etkisi olmamakla birlikte onu izlemek başlı başına tarihi bir olaydı, zira filmin çekimleri ve kendi sahneleri tamamlanamadan vefat etmişti usta oyuncu. Zaten bu sebeple film onun hatırasına adanmış, son jenerikteki yazılardan bunu anlıyoruz.