Serin ama güneşli bir İstanbul gününde Yapı Kredi bomontiada’daki Akademi sergi salonuna girdiğimde bir anda bir fırtınanın ortasında buluyorum …
Serin ama güneşli bir İstanbul gününde Yapı Kredi bomontiada’daki Akademi sergi salonuna girdiğimde bir anda bir fırtınanın ortasında buluyorum kendimi. Hayır, içeri adım attığım anda iklim bir anda çıldırmadı elbette, ama Faruk Duman’ın Sus Barbatus! romanını okuyanların da hatırlayacağı üzere insanın dünyasını alt üst edecek o müthiş doğa olayı, romanın hemen girişinde başlayan o akılalmaz fırtına burada ses marifetiyle yeniden canlandırılmış ve böylelikle sergi alanında benzersiz bir atmosfer yaratılmış. Benzersiz ama bir o kadar da anlamlı, romanın içeriğine o denli denk…
Sergide Faruk Duman ve Selin Saygılı’nın çizimleri karşılıyor ziyaretçileri. İlk bölümdeki siyah beyaz çizimler Selin Saygılı’ya, arka bölümdeki renkli pastel resimlerse Faruk Duman’a ait. Girişte bir de vitrinli bir masa var, içinde Duman’ın elyazmalarının ve çizimlerinin yer aldığı defterler duruyor. Tüm bunları merak edip Faruk Duman’a soruyoruz; yazarken bir yandan sürekli çizer miydiniz diye…
“Evet” diyor Duman ve sürdürüyor: “Mesela bir romana başlıyorum diyelim, yazı defterlerim var ama yanında mutlaka küçüklü büyüklü çizim defterlerim de olur. Çantama koyarım ya da en kötü, yazmıyorsam da, canım sadece çizmek istiyorsa kucağıma defterimi alırım film izlerken çizim yaparım; öteden beri alışkanlığımdır. Kara kalem çoğunlukla, ama şu son birkaç yıldır onları pastele taşımaya başladım, pasteller yaptım.”
Selin Saygılı’nın kara kalem çizimleriyle Duman’ın renkli pastel çalışmaları ilginç bir tezat oluşturuyor. Duman renklerle ilişkisini şöyle anlatıyor:
“Pastel resimlerde çizimden çok o yan yana gelen renklerin yarattığı duygu önemli benim için. Yoksa orada bir at olmuş, domuz olmuş, ondan ziyade o iki rengin uyumu… Dolayısıyla bana bir göz lezzeti sunuyor o resimler ama bu iki renk bir araya geldiği zaman oluyor; tek bir renkle ya da rastgele iki renkle değil de benim seçtiğim, aradığım renkler içinde öyle oluyor. Ben ondan, yani rengin verdiği lezzetten coşku duyuyorum. Resim izlerken de, resim kitaplarını karıştırırken de, çok büyük tat alırım. Ben uzun yıllar Bilkent’in sanat kütüphanesinde çalıştım ve orada çok zengin bir sanat kitapları koleksiyonu vardır, sabah akşam o kitapları karıştırırdım. Resim bakmaya bayılırım, zaten bir de resim haberlerinin, resimle ilgili makalelerin arşivini yapıyordum, dolayısıyla o zamandan kalma bir ilgim var.”
Duman’ın çizimleri yazdıklarıyla belli bir parallelik içinde, bunu hem sergideki resimlerden, hem de defterlerdeki eskizlerden anlıyoruz.
“Tabii, ben aslında bütün o çizimleri yazının bir yan ürünü olarak görüyorum, yoksa resim olarak değil de… Yazımın defter kenarına yapılmış düşünceler diyelim, görsel düşünceler.”
Serginin hikayesini sergideki (ve tabii ki Yapı Kredi Yayınları tarafından basılan Sus Barbatus! üçlemesindeki) kara kalem çizimleri yapan Selin Saygılı’dan dinliyoruz bir de…
“Sergiden önce kitaplarla başladı elbette işbirliğimiz” diyor Saygılı ve ekliyor: “Faruk Duman benim çizimlerini beğendiğini ve Sus Barbatus! üçlemesinin çizimlerini benimle yapmak istediğini söylediğinde tabii ki onunla çalışmayı çok istedim. Ben de aslında biraz köy hayatını bilen bir insanım, dedemle birlikte çok güzel vakit geçirmiştim geçmişte. Hatta bazı çizimlerde neredeyse dedemi çizdiğim desenlerim yer alıyor kitapta. Romanı okuduğumda da Faruk’un dünyası beni o günlere götürdü ve çizerken de hep aslında oradan beslendim. Hem oradan hem de tabii ki Faruk’un dünyasından.”
Okuyanlar hatırlayacaktır, “Sus Barbatus!” üçlemesinin ilk kitabı, çetin kış koşullarında geçen ürkünç olaylarla ilerliyordu. 2018’de yayımlanan roman, aynı yıl Orhan Kemal Roman Armağanı ile Cevdet Kudret Roman Ödülü’nü almıştı. Üçlemenin kısa süre önce yayımlanan ikinci kitabı “Sus Barbatus! 2”de ise bahar mevsimi bütün görkemiyle gözler önüne seriliyor. Arka planı oluşturan siyasal olaylar iyice belirginleşerek hız kazanıyor. Son kitapta mevsim yaza dönüyor ve üçleme 12 Eylül darbesiyle sona eriyor.
Sergi 27 Şubat’a kadar sürecek, ardından Ankara’daki Tosca Galeri’de bu kez başkentli sanatseverlerle buluşacak.