Aralarında Birleşik İşçi Zemini (BİZ); Devrimci Hareket; Devrimci İşçi Partisi (DİP); Sosyalist Emekçiler Partisi (SEP); Türkiye Komünist …
Aralarında Birleşik İşçi Zemini (BİZ); Devrimci Hareket; Devrimci İşçi Partisi (DİP); Sosyalist Emekçiler Partisi (SEP); Türkiye Komünist Hareketi (TKH); Toplumcu Kurtuluş Partisi ‘nin (1920TKP) olduğu sosyalist partiler ve yapılar Türkiye’nin NATO’ya girişinin 70. yıldönümünde İstanbul Dolmabahçe’de bir protesto eylemi gerçekleştirdi.
Eylemde okunan basın metninde, Türkiye’nin bu emperyalist savaş aygıtına üyeliğinin, ülkenin emekçi halkının değil, bu halkın sırtından geçinen bir avuç patronun çıkarları için olduğu belirtilirken, NATO’nun dünyanın en büyük terör örgütü olduğu vurgulandı.
NATO’nun Karadeniz’de giriştiği kışkırtıcı faaliyetlerine de değinilen basın metninde şunlar kaydedildi:
“70 yıl önce bugün Türkiye, emperyalist savaş aygıtı NATO’ya üye oldu. 1949 yılında kurulan NATO’nun amacı, tüm dünyada emperyalizmin çıkarlarının bekçiliğini yapmaktır. NATO sadece askeri bir pakt oluşturmamış aynı zamanda Türkiye gibi pek çok ülkede kontrgerilla birimleri vasıtasıyla işçi sınıfına, sosyalistlere ve ezilen halklara yönelik katliamların, sistematik işkencelerin ve darbelerin faili olmuştur. Bu katliam ve terör şebekesinin merkezinde hiç kuşkusuz ABD emperyalizmi bulunmaktadır. Bugün burada Dolmabahçe’de, bu toprakların devrimci gençlerinin ve işçilerinin ABD’nin emperyalist 6. Filo askerlerini denize döktüğü yerde buluştuk. Yaşadığımız toprakların devrimci, sosyalist ve anti-emperyalist geleneğini sahiplenerek ve bu gelenekten güç alarak Türkiye’nin NATO’dan çıkması ve emperyalist üslerin kapatılması için mücadele çağrısını yükseltiyoruz.
Türkiye’nin bu emperyalist savaş aygıtına üyeliği, ülkenin emekçi halkının değil, bu halkın sırtından geçinen bir avuç patronun çıkarları içindi. ABD’nin hizmetinde Kore devrimine karşı savaşmak üzere ölen yüzlerce insanımızın kanları pahasına NATO’ya üyeliği elde eden Menderes hükümeti, Türkiye burjuvazisi için Batı emperyalizmi ile kârlı ortaklıklara yönelmenin kapısını araladı. Ancak memleketin işçi ve emekçilerinin payına yerli ve yabancı şirketlerce daha fazla sömürülmek düştü. Çünkü NATO sadece bir askeri pakt değildir, işçi ve emekçileri sömüren, işçi sınıfının hak ve kazanımlarını tırpanlayan neo-liberal saldırı politikalarının güvencesi, emekçi halkın mücadelesini ezen baskı rejimlerinin ve diktatörlüklerin hamisidir. Bugün Türkiye’nin NATO’dan çıkmasını istemekle emperyalist sistemin askeri, ekonomik, kültürel her türlü tahakkümüne karşı bir mücadele çağrısı yapıyoruz.
İNCİRLİK HALA ABD’NİN SİLAHLARINA EV SAHİPLİĞİ YAPIYOR
Topraklarımız ABD emperyalizminin bölge ülkelerini işgal ve sömürgeleştirme savaşları için sıçrama tahtası oldu. Türkiye burjuvazisi kendi çıkarları için sayısız kez halkımızı NATO’ya asker etmekten çekinmedi. İncirlik Üssü soğuk savaş süresince ve bugün halen ABD’nin nükleer silahlarına ev sahipliği yapmaktadır. Malatya’daki Kürecik Üssü ise ABD’nin ve İsrail’in çıkarlarına kalkan olan füze kalkanı sisteminin bir parçasıdır. Bu üsler halen Ortadoğu’ya kan kusturmaktadır.
NATO Türkiye’de faşist hareketin inşasında ve yönlendirilmesinde daima etkili olmuştur. Bir avuç patronun çıkarı için işçi sınıfına, emekçilere, halka saldıran faşist çetelerin, siyasal İslamcı grupların, halkı hedef alan kontrgerilla eylemlerinin arkasında hep NATO vardı. En önemlisi, Türkiye’de işçi sınıfı hareketini ezmeye yönelen 12 Eylül 1980 darbesi de ABD’nin “bizim çocuklar” diye bahsettiği NATO generallerinin işiydi. NATO’nun Türkiye’deki kanlı faaliyetleri 1980 sonrasında da sürdü. Bugün de devam etmektedir.
NATO BUGÜN YİNE İNSANLIĞIN KARŞISINDA
Bugün NATO Doğu Avrupa ve Karadeniz’deki yayılmacı politikaları yüzünden Ukrayna’da önemli bir savaş kışkırtıcılığı ile insanlığın karşısındadır. Mevcut iktidarın bu süreçteki tarafsızlık ve arabuluculuk girişimleri sadece laftadır. İktidarın emperyalist saldırganlığa ortaklığı ise somut bir gerçeklik olarak karşımızdadır. Ukrayna’daki savaş tehdidinde NATO’nun emperyalist saldırganlığına, silah satarak, siyasi ve diplomatik destek vererek ortak olan AKP iktidarını kınıyoruz. Emperyalist saldırganlığa ortak olmayı reddediyoruz ve uyarıyoruz. Türkiye’nin NATO üyeliği, olası bir savaşta Türkiye’nin dahil olma ihtimalini ortaya çıkarmakta, halkımızı büyük bir tehlike ile karşı karşıya bırakmaktadır. Oysa Türkiye, Karadeniz’de emperyalizme karşı halkların birliğini sağlamak için çalışmalıdır. Montrö Boğazlar Anlaşması sıkı sıkıya korunmalı, uygulanmalıdır. Türkiye’nin bu savaşa Erdoğan’ın dediği gibi “NATO üyeliğinin gereğini yaparak” dahil olması ihtimali akla dahi getirilmemelidir. Türkiye AKP eliyle, doğrudan askeri olarak Ukrayna’da bulunmasa dahi Ukrayna’yı emperyalizm adına silahlandırmaya devam etmekte, Montrö’yü delerek boğazları emperyalist donanmaların geçişine açmaya çalışmaktadır. Buradan uyarıyoruz; nükleer bir savaşın olasılıklar dahilinde olduğu bu kriz sürecinde ABD’nin nükleer bombalarına İncirlik’te ev sahipliği yapmak, Kore’de olduğu gibi yine sadece bir avuç sömürücünün çıkarları garanti altına alınsın diye emekçi halkımızın hayatını çok daha büyük bir tehlikeye atmak demektir.
Özetle NATO başta Türk ve Kürt halkları olmak üzere, bölge ve dünya halkları için asla bir güvenlik şemsiyesi değildir. Tam tersine en büyük güvenlik sorunudur. NATO dünyanın en büyük terör örgütüdür. NATO üyeliği ve NATO ile iş birliği bir ülke halkı için en büyük utançtır. Emperyalist suç örgütü NATO’nun dağıtılması ise tüm dünyanın ezilenleri için uğruna kavga edilecek en haklı, en onurlu mücadelelerden biridir.
NATO işçi sınıfının mücadelesinin can düşmanıdır. Bizler ülkemizde ve dünyada işçi sınıfının iktidarı için mücadele edenler olarak, NATO’nun işçi sınıfının her türlü kazanımının karşısında duran bir savaş aygıtı olduğunu biliyoruz. İşte bu yüzden işçi sınıfı düşmanı bu yapıyı bütün bölge işçi sınıflarıyla birlikte en başından boşa düşürmeliyiz. NATO’da kalındığı müddetçe asıl düşman kendi topraklarımızda olacaktır. Dolayısıyla “NATO Türkiye ve bölgemizden DEFOL!””