Moskova, NATO’nun 1997 yılından başlayarak sistemli şekilde kendi sınırlarına yaklaştığını, amacın Rusya’yı kuşatmak olduğuna inanıyor. 1990 …
Moskova, NATO’nun 1997 yılından başlayarak sistemli şekilde kendi sınırlarına yaklaştığını, amacın Rusya’yı kuşatmak olduğuna inanıyor. 1990’lardaki kaosun ardından Vladimir Putin’in iktidara gelmesiyle Rusya, 2000’li yıllarda önce evini derleyip toparladı, sonra da etrafındaki çemberi kırma hamlelerine başladı. 2008 Gürcistan savaşı, 2014 Kırım’ın ilhakı ve 2015 Suriye operasyonuna şimdi de Ukrayna savaşı eklendi.
Böylece Rusya, Ukrayna’nın NATO’ya üye olma olasılığını toptan yok etmek ve “burnunun dibinde” İttifak askerlerini görme kâbusundan sonsuza kadar kurtulmak istiyor. Katılsak da katılmasak da Moskova açısından rasyonel bir neden. Devlet Başkanı Putin’in 12 Temmuz 2021’de yayımlanan “Rusların ve Ukraynalıların Tarihi Birliği Üzerine” başlıklı makalesi, Rusya’nın olayların bugünkü gibi gelişmesi olasılığına karşı düşünsel bir altyapı oluşturma çabası olarak görülebilir. Putin, makalesinde Ukrayna’nın Sovyet dönemi ürünü olduğunu söylüyor ve kısmen Rus topraklarıyla kurulan “yapay devlet” imasında bulunuyordu.
Ancak Rusya’nın 24 Şubat’ta başlayan saldırısının kafa karıştıran, kendi içinde çelişkili olan ve ayağına kurşun sıkmak anlamına gelen yönleri de var.
Saldırı Kiev’in kontrolünden çıkmış ve zaten fiilen bağımsızlığını elde etmiş Ukrayna’nın doğu bölgesiyle sınırlı kalsaydı ya da Donetsk ve Luhansk’a Kırım gibi Moskova’ya katılma kararı aldırılsaydı hem büyük olasılık savaş çıkmayacak hem de Rusya uluslararası alanda bu kadar ağır tepki toplamayacaktı. Savaşın başlamasından önce Cumhuriyet’te yayımlanan yazımızın son cümlesi şöyleydi: “Ukrayna NATO konusunda geri adım atmazsa bundan sonrasını Rusya’nın şu anda geçirdiği ‘panik atak’a yenik düşüp düşmeyeceği belirleyecek.”
“Panik atak”la kastedilen, rasyonel gerekçeler dışında Rusya’nın hareket tarzında içinde bulunduğu ruh halinin de etkili olmasıydı. Yani kuşatılmanın ve sırtı duvara dayanmanın yol açtığı panik duygusu. Bu kadar “gözü kara” şekilde Ukrayna’ya saldırması Rusya’nın “panik atak”a gerçekten de yenik düştüğünü gösteriyor. Böylece hem dünyada Amerikan emperyalizmine karşı çıkan halkların liderliğini üstlenme iddiası moral açıdan zarar gördü hem de uluslararası alanda saygı görme arzusu ağır darbe yedi.
UKRAYNA SORULARI
Ukrayna yönetiminin takındığı tutumda da bazı soru işaretleri var. 24 Şubat öncesi Moskova’nın iki temel talebi vardı: Doğu Ukrayna’da Minsk anlaşmalarının uygulanması ve Kiev’in NATO’ya üye olmayacağının deklare edilmesi. Ukrayna zaten sekiz yıldır Donbas’da kontrolü kaybettiği için anlaşmanın en önemli maddesi olan özerkliği verebilirdi. Ayrıca, Batı savaş durumunda asker göndermeyeceğini söylediği için yalnız kalacağı belliyken NATO’ya üye olmayacağını açıklayarak Moskova’nın savaşa gerekçe oluşturan iki kozunu elinden alabilirdi. Kiev ya korkunç bir hesap hatası yaptı ya da gizlediği bir planı var.