DİLAY HATİP Dün Resmi Gazete’de yayımlanan Merkez Bankası’nın Zorunlu Karşılıklar Hakkında Tebliğ’inde yaptığı değişikliklere göre yabancı para …
DİLAY HATİP
Dün Resmi Gazete’de yayımlanan Merkez Bankası’nın Zorunlu Karşılıklar Hakkında Tebliğ’inde yaptığı değişikliklere göre yabancı para zorunlu karşılık oranları 200 baz puan artırıldı. Vadesiz ve 1 yıla kadar vadeli döviz hesapları için zorunlu karşılık oranı ise yüzde 23’e yükseldi.
Cumhuriyet’e konuşan Prof. Dr. Duran Bülbül, TCMB’nin Zorunlu Karşılıklar Hakkında Tebliğ’inde yaptığı değişiklikler ile ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Bülbül konuyla ilgili, “Bu oranın artırılmasının amacı, sıkı para politikası kapsamında piyasadaki para arzını kısmaktır. Kanuni karşılık oranını azaltmanın amacı ise piyasadaki para miktarını arttırmaktır.Yabancı karşılığın artması piyasadaki döviz miktarını azaltarak, kurun ve enflasyonun artmasına neden olacaktır. Sonuçta yüksek faiz – yüksek kur sarmalı devam edecektir” yorumunu yaptı.
‘YÜKSEK FAİZ – YÜKSEK KUR SARMALI DEVAM EDECEKTİR’
Bülbül döviz cinsi mevduat için zorunlu karşılık oranı tüm vadelerde 200 baz puan arttırılması hakkında ise “Bu şu anlama gelmektedir. Döviz mevduatının Merkez Bankası kasasında tutulması gereken miktarı arttırıldı. Bunun amacı, Merkez Bankasının döviz cinsinden rezervlerini arttırmaktır. Ancak bu durum, piyasadaki döviz miktarını azaltarak, döviz kurunu arttırabilecektir. Sonuçta yüksek olan enflasyon daha fazla artacaktır. Ayrıca döviz karşılık oranının arttırılması bankaların merkez bankasına TL yerine döviz göndermelerine neden olacaktır. Bu durumda piyasada TL miktarı artacak ve faizler düşecektir. Türkiye’nin şartları düşünüldüğünde yabancı karşılığın artması piyasadaki döviz miktarını azaltarak, kurun ve enflasyonun artmasına neden olacaktır. Enflasyon artışı sonucu ise, faizlerde tekrar artış olacaktır. Sonuçta yüksek faiz – yüksek kur sarmalı devam edecektir” ifadelerini kullandı.
TEMEL AMAÇ…
Öte yandan Bülbül, yabancı para zorunlu karşılık oranının artırılmasının, ticari bankalarda tutulan döviz mevduat hesaplarına karşılık Merkez Bankası’nda daha fazla karşılık ayırmak anlamına geldiğini belirtti.
Bülbül, “Bu da doğal olarak bankaların döviz mevduatlarının maliyetlerini artırıyor ve bankaların müşterilerinin döviz yerine TL mevduat hesaplarında para tutmaları için hamle yapması anlamına geliyor. Merkez Bankasının döviz rezervine de ek giriş olacağı için Merkez Bankası hem piyasada hane halklarının dövize yönelmesinin önüne geçmiş olacak hem de rezervini artırmış olacak. Bankalar bunu TL mevduatlarına daha fazla faiz vererek yapabilir. Bu enflasyon oranlarında ve düşen politika faiz oranında bunu yapabilirler mi? Ve nihai olarak bu politika amacına ulaşır mı? Hiç mümkün değil… Unutulmamalı ki politika faizi düştüğünde bankalar tüketici ve ticari kredi oranlarında artışa gitti. Burada tekrar belirteyim; temel amaç bankaların maliyetleri arttığı için onları TL mevduatlarını cazip hale getirmelerine ikna etmek. Yani kar marjlarını daraltmak” şeklinde konuştu.
BANKALARA ‘KREDİ VERMEYİN’ MESAJI
Politika faizi 200 baz düştüğü için kredilere olan talebin arttığını belirten Bülbül sözlerine şöyle son verdi:
“Bu ise bir risk oluşturmaktadır. Artan kredi talebi konusunda, riski azaltmak için Merkez Bankası zorunlu karşılıkları arttırarak bankaların kredi vermesini zorlaştırmaktadır. Ve onun için de, ‘ben faizi düşürdüm ama siz kredi vermeyin’ demektedir. Merkez Bankası, politika faizini indirerek şirketlerin ve yurttaşların kredi kulla nmasını teşvik ederken diğer yandan da karşılık oranlarını yükselterek kredi vermeyin demekte ve kredi kullanmayı zorlaştırmaktadır. Bunun yanı sıra, borcun borçla kapatılması faiz indirimiyle kredi talep artışına neden olmuştur. Bu talebin kısılması içinde munzam karşılıklar yükseltilmiştir.”