Diyabete bağlı olarak gelişen ve ilerleyen evrelerde ampütasyona kadar gidebilen ayak ve bacak damar tıkanıklıklarında, girişimsel radyoloji uygulaması olan anjiyografi ile açık cerrahiye gerek kalmadan, ağrısız bir tedavi yönteminin mümkün olduğu belirtildi. Türk Girişimsel Radyoloji Derneği (TGRD) tarafından düzenlenen kongrede, diyabetik ayak başta olmak üzere birçok sağlık sorununda uygulanan yenilikçi girişimsel radyoloji yöntemleri ve yeni teknolojiler ele alındı.
Diyabet Hastaları İçin Umut Veren Gelişme
TGRD Başkanı Prof. Dr. Levent Oğuzkurt, girişimsel radyolojinin görüntüleme teknikleri eşliğinde yapılan tanı ve tedavi uygulamaları olduğunu vurgulayarak, günümüzde bu alandaki yenilikçi yaklaşımlar sayesinde birçok hastalığın konforlu bir şekilde teşhis ve tedavi edilebildiğini ifade etti. Kişiye özel anestezi uygulamalarıyla vücutta açılan minimal kesilerle hastaların herhangi bir acı veya ağrı hissetmeden tedavi olabildiğini belirten Oğuzkurt, bu uygulamalardan birinin de diyabete bağlı ortaya çıkan "diyabetik ayak" sorunu olduğunu kaydetti.
Oğuzkurt, dünya genelinde yaklaşık 550 milyon diyabet hastası bulunduğunu ve bu sayının giderek arttığını belirterek, Türkiye'de diyabet sıklığının Avrupa ortalamasının üzerinde olduğunu ve her 100 yetişkinden 15'inde diyabet görüldüğünü söyledi. Her yıl milyonlarca diyabet hastasında ayak yarası görüldüğünü ve bu yaraların %20'sinde ampütasyon gerekebildiğini aktaran Oğuzkurt, diyabetik ayak yarası olan hastaların en az yarısında bacak damar tıkanması bulunduğunu vurguladı.
Prof. Dr. Oğuzkurt, damar tıkanıklığının yaraların iyileşmesi için gerekli kan akışını engellediğini ve bu durumdayken yaranın sadece bakım ve ilaçlarla tedavi edilmesinin genellikle başarısızlıkla sonuçlandığını ifade etti. Damar tıkanıklığı tespit edildiğinde yapılması gereken ilk şeyin bacak damar tıkanıklığının açılması olduğunu belirten Oğuzkurt, bu işlemin anjiyografi veya cerrahi yöntemlerle yapılabileceğini ancak anjiyografinin kolaylığı, yüksek başarı şansı ve tekrarlanabilme imkanı nedeniyle daha çok tercih edildiğini söyledi. Anjiyografi, damarın açılmasını sağlayarak ayak yarasının iyileşmesini mümkün kılar ve hızlandırır, böylece bacak ampütasyonlarının ve hasta ölümlerinin önüne geçilebilir.
Girişimsel Radyoloji: Minimal İnvaziv Çözümler
ABD'de Rush Üniversitesinde Girişimsel Radyoloji Ana Bilim Dalı Başkanı olarak görev yapan Prof. Dr. Bülent Arslan, girişimsel radyolojinin hızla gelişen bir tıp dalı olduğunu ve teknolojinin ilerlemesiyle özellikle 2000'li yıllardan itibaren büyük bir ivme kazandığını belirtti. Eskiden açık cerrahi ile yapılan birçok işlemin artık minimal invaziv yöntemlerle gerçekleştirildiğini vurgulayan Arslan, bu gelişmelerin sonucunda ABD'de girişimsel radyoloji eğitiminin bağımsız bir ana bilim dalına dönüştüğünü ifade etti.
Girişimsel radyoloji alanındaki gelişmeler sayesinde, artık birçok hastalığın tedavisinde daha az invaziv ve daha konforlu yöntemler kullanılabiliyor. Bu yöntemler sayesinde hastalar daha kısa sürede iyileşiyor ve günlük yaşamlarına daha hızlı dönebiliyorlar. Örneğin:
- Varis tedavisi: Ameliyatsız yöntemlerle varislerin giderilmesi mümkün.
- Diz ağrısı tedavisi: Kireçlenmeye bağlı kronik diz ağrıları anjiyo yöntemleriyle azaltılabiliyor.
- Prostat büyümesi tedavisi: İyi huylu prostat büyümesinde anjiyo yöntemleri kullanılabiliyor.
Diyabete bağlı damar tıkanıklıklarında anjiyografi ile cerrahisiz ve ağrısız tedavi imkanı, diyabet hastaları için umut verici bir gelişme olarak değerlendiriliyor. Bu yöntem sayesinde ayak yaralarının iyileşme süreci hızlanırken, ampütasyon riski de önemli ölçüde azalıyor.