Aşağı yukarı on gün önce, hayatının 60 küsur yılını tiyatroya adamış olan Genco Erkal’ın “Tiyatroya Adanmış bir Yaşam: GENCO” belgeselini Enka …
Aşağı yukarı on gün önce, hayatının 60 küsur yılını tiyatroya adamış olan Genco Erkal’ın “Tiyatroya Adanmış bir Yaşam: GENCO” belgeselini Enka Sanat Açıkhava Tiyatrosu’nda izledik. 24.8.2021 tarihli yazımda detaylı incelemeğe çalışmıştım belgeseli. Evet, tiyatro ile soluklanan bu yaşamı seyrederken o akşam Dostlar Tiyatrosu’nun yıllar içinde hayata geçirdiği politik tiyatro örneklerini alkışladık. Uzun bir yaşam ve sanat çizgisinin ayak izlerini takip ettik. Fazıl Say’ın müziklerini yaptığı “Nâzım Oratoryosu”nun zengin bir orkestra ve koroyla, şiirle, şarkıyla Anadolu’nun görkemli antik tiyatrolardaki yankılanışından Gezi Parkı olayları sırasında Genco’nun ağzından dökülen Nâzım dizelerinin o pırıl pırıl gençlerden nasıl da karşılık bulduğunu dinledik. Erkal’ın anlatısı eşliğinde daha nice görüntüler güçlü çağrışımlar yapmıştı akıp giden zaman içinde…
Ve sonra? Sonra, Genco Erkal’ın sosyal medya üzerinden ikisi 2016, biri 2020’de paylaştığı üç tweet nedeniyle, “cumhurbaşkanına hakaret” iddiasıyla savcılık tarafından hakkında 4 yıl 8 aya kadar hapis cezası istemiyle iddianame hazırlandığı haberini okuduk… Böylesi “absürt” bir olayla karşılaştık! Absürt, çünkü bu ülkede “Özgür düşüncenin gümrük denetçileri” giderek çoğalmaktalar. Bilindiği gibi büyük yazar Victor Hugo “Cromwell’e Giriş”te kullanmıştır “Düşüncenin gümrük memurları” tanımını, özgürlük ve düşünce özgürlüğü arasındaki kopmaz bağdan söz ederken…
Komedyanın ustası Aristophanes değil midir, şu sözleri eden: “Söz insan düşüncesinin kanadıdır/ insanı sözdür yücelere çıkaran…” Tüm sanatlarda düşünce özgürlüğünün siyasal ve toplumsal çekişmelerin odak noktalarından birini oluşturduğunu görürüz zaten. Dolayısıyla insan onuruna, insan haklarına, özgür düşünceye saygılı, bilinçli ve aydınlık bir eleştirel güç, baskıcı yönetimlerin ve onların çizgisinden gidenlerin tüm gayretlerine rağmen bastırılamamıştır. Bastırılamayacaktır da.
Genco Erkal’ın bu memlekete dair yolunda gitmediğini düşündüğü birtakım durumları, söylemleri, olayları yalın bir dille eleştirmesi suç mudur? Demokrasilerde var mıdır böyle bir suç? Bireyin düşüncelerini, hakaret sınırlarını zorlamaksızın özgürce paylaşması sorgulanabilir mi? Bugün giderek vahimleşen sorunları eleştirmenin karşılığı o kişiye gözdağı vermek, yasaklamak ya da hapse atmak mıdır?
“Fikir suçlusu yoktur” diyen hukukçulara selam olsun…
GENCO ERKAL’A DESTEK SÜRÜYOR
Usta tiyatrocu Genco Erkal hakkında “cumhurbaşkanına hakaret” suçlamasıyla iddianame hazırlanmasına yönelik hem kamuoyu hem de sanatçıların tepkileri sürüyor. Fazıl Say başta olmak üzere Selçuk Yöntem ve daha birçok sanatçı Erkal’a destek verdi. Erkal da sosyal medya hesabından “Paylaşımlarımda hakaret yoktur. Hiçbir zaman olmadı. İddianame kabul edilirse mahkemede sadece kendimi değil, başta Cumhuriyetin temel değerleri olmak üzere, doğayı, demokrasiyi, insan haklarını, ifade özgürlüğünü savunacağım. Bana bu fırsatı verdikleri için teşekkür ediyorum” açıklaması yaptı.
Usta isim, nisan ayındaki savcılık ifadesinde de şunları söylemişti: “Ben 60 yıldır politik tiyatrolar yaparım. Mesleğimi icra ederken dünyada ve ülkemizde gördüğüm haksızlıkları, baskıları, adaletsizliği ve bağnazlığı eleştiriyorum. Bu nedenle askeri ve sivil tutucu iktidarlar benim bu faaliyetlerimden dolayı hep rahatsız olmuşlardır. Bu konularda birçok kez yargılandım ve aklandım. Bunu mesleğimin bir parçası olarak görüyorum. Ben hakaretin hiçbir şeye çözüm olmayacağını düşünürüm. Hiçbir zaman hakaret yoluna başvurmam. Bunu kendime yakıştırmam. Evet, ben Cumhurbaşkanlığı sistemine, çevre katliamına, laik bir ülkede sürekli din olgusunun siyasi malzeme olarak kullanılmasına, ifade özgürlüğünün kısıtlanmasına, insanların düşünceleri nedeniyle hapis yatmasına, yoksulları daha da yoksul kılan bu düzene karşıyım. Buna ilişkin görüşlerimi de eleştiri sınırları içerisinde aktarıyorum. Paylaşımlarımda suç unsuru yoktur.”