Şurası bir gerçek; onu dünya çapında üne kavuşturan “The Sixth Sense”den (“Altıncı His”) bu yana M. Night Shyamalan’ın filmleri izleyicide hep …
Şurası bir gerçek; onu dünya çapında üne kavuşturan “The Sixth Sense”den (“Altıncı His”) bu yana M. Night Shyamalan’ın filmleri izleyicide hep bie sürpriz beklentisi yaratıyor ve Shyamalan da elinden geldiğince bu beklentiye karşılık vermeye çalışıyor. En azından hiçbir şey göründüğü gibi değil onun filmlerinde. Sağ gösterip sol vurmaya çalışırken zaman zaman fena halde ıskaladığı da oluyor ama ele aldığı her meseleye değişik bir açıdan yaklaştığı da kesin. Bizde “Zamanda Tutsak” adıyla gösterilen son filmi “Old”u (‘Yaşlı’ diye de çevrilebilirdi) izlerken de tüm bu beklentilerin geçerli olduğunu söyleyelim.
Pierre Oscar Levy ve Frederik Peeters’ın “Sancastle” (Kumdan Şato) adlı grafik romanından hareketle senaryolaştırarak çektiği filmde Shyamalan korku trüklerine sıkça başvurduğu bir bilim-kurgu filmine imza atmış. İnsan ömrü hepi topu iki güne sığacak denli hızlandırılsa ne olurdu gibi bir fantaziden yola çıkan hikayenin neredeyse %90’ı ıssız bir koyda geçiyor ve burada bir şekilde kapana kısılmış bir grup insanın yaşadıklarına odaklanıyor. Huzurlu ve biraz da lüks bir tatile çıkmanın hayaliyle buraya gelen ve kendilerini cennet gibi bir koyda bulan üç farklı aileye mensup bireyler kısa süre içinde hayal bile edemeyecekleri bir kabusun içine düştüklerini anlarlar ve buradan kaçmanın yollarını bulmaya çalışırken gitgide daha derin ve tehlikeli bir bataklığın içine gömülürler. Geçen her saatte ortalama bir yıl yaşlandıklarını gören gruptaki küçük çocuklar hızla yetişkinliğe adım atarken, yetişkinler de yaşlılığın arazlarını yaşamaya başlarlar. Shyamalan’ın yer yer gerilim düzeyini bir hayli yükselttiği ve izleyicinin tahammülünü sınayacak sahnelerle kurguladığı “Old” şüphesiz yüksek bütçeleriyle büyük kitleleri büyülemeyi hedefleyen gösterişli ve çok gürültülü (her anlamda) bilim-kurgu aksiyonlarının yanında “Suç ve Ceza” gibi kalıyor; ama tabii ki o kadar da değil.
ZAMANA VE HAYATA DAİR…
İzlerken akla “Sineklerin Tanrısı”ndan Bunuel’in unutulmaz şaheseri “El Angel Exterminator”a kadar çeşitli başka filmleri getiren “Old” tüm o gerilimli anlarının gerisinde hayata dair ilginç felsefi zihin alıştırmalarını da beraberinde getiriyor. Gerçekten de insan hayatı ortalama 48 saatte bitse ne olurdu mesela? Bu kadar kısa (en azından bize göre kısa) yaşayan canlı türleri olduğunu biliyoruz. Acaba biz de bu kadar hızla gelişimimizi tamamlasak ve belli fiziksel aşamaları bu kadar hızlı geçirsek acaba bu denli hırslı, bu denli doyumsuz ve bu denli acı yüklü olur muyduk? Shyamalan işin bu kısmına fazla odaklanmıyor ama karakterlerin bazıları üzerinden kimi ilginç çıkarımlarda bulunduğunu da görebiliyoruz. Örneğin yaşlanmaya dayanamayan bir kadın hızla deliliğin eşiğine gelirken, ‘kabullenme’ aşamasına varmayı başaran bir diğeri nihayet huzura kavuşuyor ve hem kendiyle hem de etrafıyla barışıyor. Başrollerini Gael Garcia Bernal, Vicky Krieps, Rufus Sewell, Aaron Pierre, Embeth Davidz, Ken Leung ve Eliza Scanlan (küçük ama çok kilit bir rolde de M. Night Shyamalan’ın kendisini görüyoruz) gibi isimlerin üstlendiği oyuncu kadrosunun neredeyse tamamı tek mekanda ve açık havada (yani oyuncuların gizlenebileceği, destek alabileceği, yeni bir yol yaratabileceği alanlar çok kısıtlı) geçen filmdeki paylarını da eklemek lazım.
Hiç de göründüğü gibi olmayan bir koy, çeşitli hastalıklarla ve dertlerle boğuşan bir grup insanın zamana hükmetmekte başarısız kaldığı ve bu yüzden tüm benliklerini kaybetmeye başladıkları tuhaf bir sosyal deneyin mekanına dönüşünce M. Night Shyamalan’ın görsel ustalığı ve gerilim yaratmadaki becerisi sayesinde izleyiciyi etkileyen film, her şeyin gerisindeki asıl meselenin (ve çözümünün) izleyiciyi tatmin etmekten uzak kalışıyla bir hayli zedeleniyor elbette. Uzun lafın kısası, Shyamalan bu kez nakavtla değil, puanla ve zar zor kazanıyor desek yanlış olmaz sanıyorum.
Son bir not: “Missouri Breaks” (“Bozgun”), sene 1976, yönetense Arthur Penn.
FİLMİN NOTU: 6/10