Türkiye, 31 Mart 2019’da belediye başkanlarını seçmek için sandık başına gitti. İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçimleri, Cumhuriyet Halk Partisi …
Türkiye, 31 Mart 2019’da belediye başkanlarını seçmek için sandık başına gitti. İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçimleri, Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) adayı Ekrem İmamoğlu’nun önde tamamlamasının ardından Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) başvurusu üzerine Yüksek Seçim Kurulu (YSK) tarafından iptal edildi ve seçimlerin yenilenmesi kararı çıktı.
23 Haziran’da İstanbullular yeniden sandık başına gitti. Bu kez sandıktan 800 bin gibi rekor bir fark çıktı. AKP’nin adayı eski başbakan Binali Yıldırım’ı ikinci kez mağlup eden Ekrem İmamoğlu, Recep Tayyip Erdoğan efsanesinin başladığı İstanbul’un büyükşehir belediye başkanı oldu.
İşte o günden sonra, AKP hükümetinin İstanbul’a yaklaşımı değişti. Çeşitli engellemeler kamuoyunun gündemine sık sık geldi. Bunlar arasında İstanbullarının cebini ilgilendiren bir konu da vardı.
İMAMOĞLU, TEFTİK KURULU GÖREVLENDİRMİŞTİ
İmamoğlu, göreve başladıktan sonra, geçmiş dönemde yapılanları incelemek için Teftiş Kurulu’nu görevlendirdi.
Belediye’nin AKP tarafından yönetildiği döneme ilişkin İBB Teftiş Kurulu’nun 50’ye yakın yolsuzluk dosyası üzerinde çalıştığı açıklandı. Tamamlanan dosyalar hızla yargıya taşınıyordu.
AKP dönemine ilişkin yolsuzluk dosyalarında tespit edilen kamu zararı toplam 12 milyar 902 milyon 700 bin 602 liraydı.
İBB’DEN KARAİSMAİLOĞLU HAKKINDA SUÇ DUYURUSU
İBB’nin suç duyurusunda bulunduğu kişiler arasında AKP döneminin harcama ve ihale yetkilisi olan eski İBB Genel Sekreter Yardımcısı ve şu anki Ulaştırma Bakanı Adil Karaismailoğlu ile birlikte birçok üst düzey bürokrat da bulunuyordu.
Önce, yolsuzluk dosyalarıyla ilgili çıkan haberlere erişim engeli getirildi daha sonra da İçişleri Bakanlığı, yolsuzluk dosyasını incelemek üzere 3 Mülkiye Müfettişi görevlendirdi. Müfettişler, 29 Aralık 2020 günü İBB Başkanlığı’na geldi. Ankara’dan İBB’ye gönderilen 3 Mülkiye Müfettişi, resmi yazıyla İBB Teftiş Kurulu Başkanlığı’ndan yolsuzluk dosyalarını istedi.
Dosyaların teslimi için 12 Ocak 2021’e kadar süre verildi. 50’ye yakın yolsuzluk dosyasına, 12 Ocak günü müfettişler tarafından el konarken, dosyaların Mülkiye Müfettişleri tarafından inceleneceği açıklandı.
YANIT BEKLENEN SORU
İçişleri Bakanlığı’nın el koyduğu dosyaların akıbeti belli değil. Müfettişlerin ne gibi bir tasarrufta bulunduğu bilinmiyor.
İBB yöneticileri, müfettişlerin dosyalara el konulmasının üzerinden aylar geçtikten sonra yolsuzluklarla ilgili açıklamalarda bulundu.
İmamoğlu, 31 Mayıs’ta yaptığı açıklamada, AKP döneminde Başakşehir’de KİPTAŞ’ın alacağı bir arsa için 28 milyon dolarlık yolsuzluk yapıldığını söyledi. İmamoğlu, yolsuzlukla ilgili belgelerin ellerinde olduğunu açıkladı:
“O günkü kurlarla yaklaşık olarak arada 28 milyon dolar fark var. Pazartesi günü bu arsayı satın alma kararı veren KİPTAŞ’ın bu kararının hemen ardından çok ama çok akıllı biri o arsayı satın alıyor ve cuma günü KİPTAŞ gidiyor o arsayı bu uyanıktan satın alıyor. Kim bu uyanık? Onların da kayıtları var. Kim bu yönetim kurulu kararını alanlar? Onların da kayıtları var. Benden önceki yönetim bu arsayı 47 milyon dolara satın alıyor, 300-400 konutluk bir proje yapıyor ve KİPTAŞ’ın önüne de bu projenin maketini koyuyorlar. Biz göreve geldikten sonra o projeyi ‘Yeşil alan yaptık’ diye karar alıyorlar. Şimdi buna derler ki ‘Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu’ bu olmaz.”
Çoğunluğu KİPTAŞ üzerinden yapılan konut projelerine ait olan İçişleri Bakanlığı’nın el koyduğu yolsuzluk dosyalarından biri de Fatih’teki ipotekli eski lunapark arazisiydi. İBB’nin el konulan yolsuzluk dosyasında, büyükşehrin 2017 yılında gerçekleştirdiği bu alışverişten 106,4 milyon dolar zarar ettiğini ortaya çıkmıştı.
TÜGVA İLİŞKİSİ
Bakanlığın müfettiş görevlendirdiği dosyaların başında; aralarında Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, 15 Temmuz Derneği, AKP Genel Başkan Yardımcılığı, AKP Grup Başkanlığı, AKP İl Başkanlığı, AKP Silivri İlçe Başkanlığı, Erok Spor Kulübü, Okçular Vakfı Spor Kulübü, Sıcak Yuva Vakfı, TÜGVA’nın da bulunduğu kurum ve kuruluşlara mevzuata aykırı şekilde İBB tarafından makam aracı tahsis edilmesi geliyor.
Bakanlığın müfettiş görevlendirmesi yaptığı bir diğer dosya da sosyal konutların usulsüz kullanımı soruşturması oldu. İBB’nin dar gelirli aileler için çeşitli ilçelerde yaptırdığı sosyal konutların bazılarının, mevzuata aykırı şekilde ikametgahı İstanbul’da olmayan Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği bünyesindeki personeller ve Cumhurbaşkanlığı koruma ekibi personeline tahsis edildiği ortaya çıkmıştı. Mevzuata aykırı işlemlerde imzası bulunan yöneticiler hakkında İstanbul Valiliği’nden Nisan 2020’de soruşturma izni istendi ancak bir yanıt gelmedi.
3,7 MİLYON LİRALIK KAMU ZARARI
İBB müfettişleri, makam aracı tahsisi dosyasına el konulduktan sonra mevzuata aykırı tahsislerin yarattığı kamu zararını belirlemek için ayrı bir inceleme yapmıştı. İnceleme sonucunda İBB’nin hizmetinde kullanılmak üzere kiralanmasına karşın bazı kamu kurum ve kuruluşlar ile kişilere tahsis edilen ve ancak bir kısmına ulaşılabilen bilgiler ışığında toplam 29 milyon 442 bin 844 TL’lik masrafın, 3 milyon 761 bin 886 TL’si mevzuata aykırı bulunmuştu.
Kira, sürücü, yakıt ve HGS-OGS giderinin belediye bütçesinden karşılanması suretiyle oluşan 3.7 milyonluk kamu zararının ilgililerinden tahsili amacıyla geçtiğimiz mart ayında hazırlanan rapor, Destek Hizmetleri Daire Başkanlığına iletildi. İBB müfettişlerin bu araç tahsisleri içinde mevzuata aykırı bulduğu kalemler şöyle:
Esenler Erok Spor: 985 bin 997 TL
AKP Genel Merkezi-Genel Başkan Yardımcıları- İstanbul İl Başkanlığı ve Silivri İlçe Başkanlığı: 2 milyon 225 bin 579 TL
Türkiye Gençlik Vakfı- Sıcak Yuva Vakfı: 550 bin 308 TL
Yolsuzluk dosyaları arasında İBB şirketi Metro İstanbul A.Ş.’nin 2012 yılında satın aldığı Sikorsky helikopteri 2018 yılına kadar kiralama hizmetinde kullanarak 3.2 milyon lira gelir elde ettiği ancak bu sürede helikopterin 14.4 milyon liralık gidere neden olması da bulunuyor.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi müfettişlerinin bu helikopterin neden alındığı araştırmak üzere başlattığı incelemeye de İçişleri Bakanlığı müfettişleri el koydu. Şu anda bu dosyaların akıbeti de meçhul.
CHP HAREKETE GEÇTİ
Müfettişlerin dosyalara el koymasının üzerinden altı ay geçmesinin ardından İçişleri Bakanlığı’ndan “suç unsuru var ya da yok” açıklaması gelmesi üzerine CHP harekete geçti.
CHP milletvekilleri Gürsel Tekin ile Ali Mahir Başarır, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin önceki yönetimi döneminde yapılan yolsuzluk iddialarıyla ilgili aralarında Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu’nun bulunduğu yöneticiler hakkında suç duyurusunda bulundu.
Ama bu suç duyuruları ile ilgili herhangi bir tasarrufta bulunulduğuna dair henüz bir işaret bulunmuyor.
VE İBB’YE TEFTİŞ…
İçişleri Bakanlığı, İBB’nin hazırladığı ve el konulan yolsuzluk dosyalarına ilişkin herhangi bir adım atmadı. Ama dün gece, İBB’ye ‘bazı çalışanların terör örgütleriyle iltisaklı/irtibatlı olduğuna yönelik iddialar’ gerekçesiyle teftiş başlattı.
Bakanlığın Twitter hesabı üzerinden belediyeye Din Alimleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (DİYADER) referansıyla işe alındığı iddia edilen kişilere yönelik soruşturma başlatıldığı belirtilerek bir tablo paylaşıldı. Söz konusu teftişin DİYADER’e yönelik terör soruşturmasında hazırlanan iddianamedeki iddia ve tespitleri de kapsayacağı belirtildi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı iki gün önce derneğe yönelik bir iddianame düzenledi. İddianamede DİYADER üyesi 23 kişi hakkında, ‘silahlı terör örgütüne üye olmak’ ve ‘silahlı terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etme’ suçundan 15 yıla kadar hapis cezası talep ediliyor.
İBB’DEN JET YANIT
İBB’nin Twitter hesabı üzerinden bakanlığın “86 bin İBB çalışanını zan altında bıraktığı” kaydedildi.
Açıklamada şu ifadeler yer aldı:
“‘Terör bağlantılı’ kişiler ortada gezip, kamu kurumlarında iş buluyorsa bu sorun İBB’nin değil, güvenlikten sorumlu İçişleri Bakanlığı’nındır. Devletin en önemli bakanlıkları, siyasi polemik yerine, elindeki bilgi ve belgeleri devletimizin kurumu İBB’yle paylaşmalıdır.
31 Mart seçimleri öncesi ve sonrasında başlayan ve hala devam eden hukuksuz ve devlet ciddiyetiyle örtüşmeyen bu hamleleri kamuoyu takdirine sunarız. Elbet Türkiye Cumhuriyeti hak ettiği şekilde idare edilecektir çünkü bu kudret milletimizde fazlasıyla mevcuttur.
İBB ve 86 bin çalışanı sonuna kadar hukuk önünde haklarını arayacaktır.”
ERDOĞAN HEDEF ALMIŞTI
Peki, teftiş başlamadan önce neler yaşandı?
9 Aralık’ta İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Meclis’teki bütçe görüşmeleri sırasında ’33 bin personel alımı yapıldığını, bunun 557 kişinin terör örgütü bağlantısı olduğunu’ iddia etmişti.
Dört gün önce AKP’li belediye başkanlarına seslenen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise “CHP Genel Başkanı, belediyelerinde tek bir kişinin bile işinden çıkarılmayacağı konusunda namus sözü vermişti. Seçimden sonra sadece İstanbul’da 15 bin kişiyi ekmeğinden ettiler. Namuslu isen bunun gereğini yap bakalım. Bunun yerine de ne olduğu belli olmayan, bir kısmı terör örgütleriyle iltisaklı olan 45 bin kişiyi işe doldurdular” dedi.
Erdoğan’ın sözlerinin ardından İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, “yalan yanlış ifadelere göz yummasın diye” Erdoğan’a mektup yazdığını söyledi.
Erdoğan ise dün yaptığı konuşmada, “Bir hesaba göre 13 bin 500, bir hesaba göre 15 bin kişiyi işten çıkarıp aralarında terör örgütüyle iltisaklıların da bulunduğu 45 bin kişiyi aldılar. Şimdi utanmadan, sıkılmadan bana mektup gönderiyor, böyle bir şey yok diye” ifadelerini kullandı.
Erdoğan konuşması yeni bitmiş, sesi yankılanmaya devam ederken İçişleri Bakanlığı’ndan İBB’ye teftiş başlatıldığı açıklaması geldi.
“BU HUKUKİ DEĞİL SİYASİ BİR SÜREÇ”
İBB Meclisi CHP Grup Başkan Vekili Doğan Subaşı, Gerçek Gündem’den Sami Menteş’e yaptığı açıklamada, yolsuzluk dosyaları bekletilirken ‘özel teftiş’in başlatılmasını siyasi bir süreç olarak niteledi.
İBB Meclisi CHP Grup Başkan Vekili, “Bu teftiş hukuki bir süreç değil siyasi bir süreç. Bakan bunun tersini söyleyerek açıklama yapma gereği duydu. Çünkü herkes bunun siyasi bir süreç olduğunu biliyor. Dolayısıyla yolsuzluk soruşturmasıyla bu teftişi karşılaştırdığımızda ikisinin ortak noktası siyasi süreç olması. Buradaki siyasetten beklenen ne? Orada yolsuzluk soruşturmalarının sonuçlanmaması hedefleniyor, o yüzden bekletiliyor. Burada da kendilerince bir sonuç almak istiyorlar o yüzden bu kadar hızlı davranıyorlar” diye konuştu.
AKP’nin buradaki hedefi ne?
Subaşı, bunun yanıtını şöyle verdi:
“İçişleri Bakanlığı bunu Twitter’da açıklıyor. Buradaki amaç bu akşam bunu konuşun yarın bunu konuşun demek. Tabi bütün gün bunu konuştuk. Buradan hukuki bir sonuç çıkmayacak. Benzer bir şey 23 Haziran öncesi oldu. ‘Sandık kurulları FETÖ’cüdür şucudur bucudur’ diye değişik şeyler söylediler. Sonra onların hepsi kovuşturmaya yer olmadığı kararıyla dosyaları kapandı gitti.
Burada da birtakım isimler kamuoyunda dolaşabilir. Bunlarla ilgili belki dava da açılır ama sonunda bir şey çıkmaz.
Bunun benzerini 31 Mart ve 23 Haziran öncesi gördüğümüz için bunun da benzer bir sürecin parçası olduğunu değerlendiriyorum.”
“Yeni bir seçim sürecine muhtemelen gidiyoruz” diyen Doğan Subaşı, “Haziran ya da sonbaharda olabilir. Seçim sürecinde de terörle ilişki olma iddiası sıklıkla herhalde kullanılacak. Bu 31 Mart’ta ve 23 Haziran’da seçmen için bir anlam ifade etmedi. Dolayısıyla bu iddialarla seçmenin karşısına çıkarlarsa çok ağır bir yenilgi alacakları açık” ifadelerini kullandı.
“YENİ ‘OSMANIMLAR’ BULMAKTAN KAÇINMAZLAR”
31 Mart yerel seçimlerinden önce, AKP’li bir bakanın, bir FETÖ tutuklusuna Ekrem İmamoğlu aleyhinde ifade vermesini ve bu ifadeden sonra serbest bırakılacağını söylediği ortaya çıkmıştı.
Peki, yakın dönemde yeni gizli ya da açık tanıklar çıkabilir mi?
Deneyimli bir hukukçu da olan Doğan Subaşı, bu sorunun yanıtını Ergenekon duruşmalarından örnekle verdi:
“Bu iktidardan her şey beklenir. Bunların kendilerini sınırladığı ne hukuk kuralı ne etik kuralı var. Ama bir analiz olarak beklemediğimi söyleyebilirim. Ama olabilir… Çünkü yargı artık çok fazla siyasallaştı. Dolayısıyla Ergenekon davalarında görmüştük, bir savcı oradaki tanıklardan birine ‘Osmanım’ diye seslenmişti. O kadar yakın bir ilişkisi vardı. Yeni ‘Osmanımlar’ bulmaktan kaçınmazlar. Öylelerini de bulabilirler.”