Bu proje Gedik Sanat’ın daha önce yapmış olduğu “Kadının Sözü Var” koro projesinin bir devamı niteliğinde. Kadının Sözü Var, 28-29-30 Ocak …
Bu proje Gedik Sanat’ın daha önce yapmış olduğu “Kadının Sözü Var” koro projesinin bir devamı niteliğinde.
Kadının Sözü Var, 28-29-30 Ocak tarihlerinde Gedik Sanat ve İstanbul Gedik Üniversitesi YouTube kanallarında eşzamanlı olarak saat 21.00’de yayında olacak.
Gedik Sanat Genel Sanat Yönetmeni Caner Akgün, Nilay Erdönmez’den bu başlık altında izleyeceğimiz yeni bir dijital tiyatro projesi yapmasını istemiş. Geçen sezon da yine Karantina Halleri başlığı altında bir başka dijital tiyatro projesi daha yapmışlardı ve “Kadının Sözü Var, Tiyatro” böylelikle Gedik Sanat’ın ayrıca ikinci dijital tiyatro projesi olmuş oldu. Bu çok değerli bir fikir ve çok değerli bir başlık.
HASSAS BİR CÜMLE…
Erdönmez’e “Kadının Sözü Var cümlesi”… dediğimde şöyle cevaplıyor: “Kadının Sözü Var cümlesi benim için de fazlasıyla hassas bir cümle ve bu başlık altında bir proje tasarlayacaksam ve bir hikâye anlatacaksak, bu karakter veya karakterler kim olmalı, hangi kadını ya da kadınları anlatacağız soruları çok önemli. “Kadının Sözü Var” cümlesinin yapısı ve anlamı gereği, eğer sözünü söyleyebilen bir kadın karakterin dünyasına gidersem bu cümlenin hakkını veremeyeceğimizi hissettim hep. Çünkü kadının sözü hâlâ var ise bu demektir ki söylenmesi gereken cümleler henüz yeterince söylenememiştir, yahut söylendiyse de ulaşması gereken kişilere ya da yerlere gerçek anlamda gidememiştir ve o cümle yeniden kurulmalıdır. Uzun taramalardan sonra Gaye Boralıoğlu’nun ‘Ömrüm Oldukça’ öyküsündeki Nurhayat karakterinin konuşmuyor oluşu fazlaca dikkatimi çekti.”
Nurhayat, erkek şiddetine maruz kalan kadınlardan yalnızca biri ve bu şiddet onun hikâyesinde, ne yazık ki Nurhayat’ın tüm hayatını bambaşka bir yere evrilten bir nefsi müdafaa ile sonlanıyor. Nurhayat, hikâyenin diğer kahramanı olan erkek karakterin çocukluğunda, annesinin altın günlerine gelen mahalleden bir abla bu arada. Ve biz oyunda erkek karakterin ağzından tüm hikâyeyi takip ediyor ve öğreniyoruz.
YAŞANAN ACI
Erdönmez, “Hayal edebileceğimiz en güzel dünya, erkek- kadın diye bir ayrışıklığın iyi veyahut kötü olanı tanımlayamayacağı kadar, kutupların bunlar üzerinden çizilmeyeceği bir dünya olmalı ve ben de sahnede bunun görülmesi gerektiğini düşündüm. Ve biz kadının yaşadığı acıyı ve bunun tartışmasını bir o kadar sahiplenen bir erkeğin de olabileceğini görüyoruz aynı zamanda bu eserde. Bu karakterlere tiyatro sanatçıları Alara Turan ve Ozan Erdönmez kelimenin tam anlamıyla incelikle hayat verdiler. Ve ben bu uyarlamada bu öykünün bu iki karakterini alıp Adalet Ağaoğlu’nun ‘Evcilik Oyunu’ oyunundaki kadınların buluştukları altın günlerinden birine götürdüm” diyor.
Oyun, bir öznel hikâyeden çıkıp bu haliyle olayın geçtiği mahalleyi ve o mahallelerdeki birçok kapalı kapıyı daha aralayıp görebilmemize vesile oluyor. Ve yine bu vesileyle bu coğrafyanın kültürüne de hem acı hem tatlı yanlarıyla bir bakış atabiliyoruz izlerken.
ÖĞRENCİLER DE ROL ALIYOR
Erdönmez, altın günündeki kadınları, Gedik Üniversitesi’nin tiyatro kulübü öğrencilerinin canlandırdığını söylüyor ve ekliyor: “Bu da bir yandan; alanlarında tanınan oyuncularla öğrenci oyuncuları performans alanında bir araya getirerek bir başka disiplinlerarası dil daha geliştirmemize sebep oluyor. Bu oyuna özel olarak Emircan Pehlivan ve Deniz Aslan tarafından yazılan besteler ve Kıvanç Fındıklı’nın da yine bu oyuna özel olarak yapmış olduğu bir başka düzenleme ile müziği de performans alanına katarak bu disiplinlerarası duruşu bir önceki tiyatro projesinde olduğu gibi bu projede de sürdürdüğümüzü söyleyebilirim” diyor.
“BU HEPİMİZİN KONUSU”
– Kadının ne kadar sözü var sizce?
Her gün toplumsal cinsiyete dayalı şiddet sebepli yaşananlarla dolu dünyamız. İçimize işlemiş olan bazı kültürel kodlardan arınmadığımız sürece bu konuyu aşamayız. Kadın erkek hepimiz bunun sorumluluğunu üzerimizde taşımak ve en önce kendimize “Ben bu işin neresinde ve nasıl duruyorum” sorusunu her zaman sormak ve de cevap verirken de dürüst kalmak zorundayız. Çünkü bu hepimizin konusu.