4 Ağustos 2020’de Beyrut Limanı’ndaki 2.754 ton amonyum nitratın patlaması, tarihin nükleer olmayan en şiddetli 3. patlaması olarak kayda geçti …
4 Ağustos 2020’de Beyrut Limanı’ndaki 2.754 ton amonyum nitratın patlaması, tarihin nükleer olmayan en şiddetli 3. patlaması olarak kayda geçti. Amerikan Federal Araştırma Bürosu’na (FBI) göre ise patlayan amonyum nitrat miktarı 552 tondu.
Bin 500 ton TNT’nin patlamasına eş değer olduğu hesaplanan patlama Kıbrıs’tan bile hissedilen, 4.5 büyüklüğünde bir yer sarsıntısına neden oldu. İyonosferde değişikliğe yol açtığı ifade edilen patlama Beyrut’un büyük bölümünde hasara yol açtı; maddi ve manevi büyük kayıplara sebep oldu. 207 kişinin ölümüne, yaklaşık 20 bin insanın yaralanmasına ve 300 bin insanın evsiz kalmasına yol açan patlama, 15 milyar dolardan fazla maddi hasar verdi. Patlama sonrasında açılan ve 5 günde sonuca ulaşmaya odaklı “5 günlük soruşturma” ise hâlâ devam ediyor. Sorumluların bulunmaması ve hiç kimsenin ceza almaması ise Lübnanlıların öfkesini tetikliyor.
Zaten ekonomik ve siyasi krizlerle boğuşan Lübnan, dış borcunu ödeyemez hale gelerek kısmen moratoryum ilan etmişti. 17 Ekim 2019’da başlayan kitlesel gösteriler aylarca sürdü. Yeni tip koronavirüs salgını nedeniyle kesintiye uğrasa da insanlar yine sokaklara dökülüp “Koronavirüs bizi öldürmezse biz zaten açlıktan öleceğiz” eşliğinde devam etmişti.
“Zenginleri yiyerek veganlığıma son vereceğim” pankartları ülkedeki gelir uçurumuna dikkat çekiyordu. Bir yanda özel jetiyle yasaklara rağmen seyahat eden, Lübnan bankalarındaki milyon dolarlarını yurtdışına transfer eden, hayat standartlarından ödün vermeyerek havuz partilerinde, yatlarda keyif sürmeye devam eden Lübnanlılar ile diğer yanda buzdolaplarında yiyecek kalmayan, günlük öğün sayısını ikiye indiren, çocukları gece yatağa aç giren Lübnanlılar.
15 yıl süren iç savaştan sonra “savaş ağalarının” siyasi lider olarak sahneye çıkması ülkenin en büyük talihsizliklerden biri. Siyasette onlara yer açarak meşrulaştırmayı amaçlayan Batılı güçler yine yanıldı ve bu başarısız stratejinin sonuçlarını halk çekmek zorunda kaldı.
LİYAKAT YOK
Anayasada yazılı olmadığı halde Taif Anlaşması’ndan sonra tereddütsüz ve katı bir biçimde uygulanan, ülkenin yönetiminin mezheplere göre paylaşılması da liyakati geri planda bıraktı. Yönetenler işinin ehli olmak yerine bağlı oldukları mezhepte öne çıkan kişiler oldu. Onlar da Lübnan halkının refahı yerine kendi mezheplerinden olanların durumunu iyileştirmeye çalıştı. Ceplerini doldurmayı da ihmal etmediler.
BİTMEYEN KESİNTİLER
Derinleşen ekonomik kriz, elektrik kesintilerini katlanılmaz hale getirdi. Eskiden günde 3 saat kesilen elektriğin artık günde ortalama 22 saat kesilmesi rutin haline geldi. Eskiden yaygın olarak uygulanan kesinti jeneratörler ile telafi ediliyordu. Ama 22 saatlik kesinti, hem jeneratörlerin sürekli çalışması hem de yakıt teminindeki zorluklar yüzünden büyük problem kaynağı. Evlerine ikinci jeneratör alan insanları gördüm ama bu da oldukça masraflı ve yakıt kıtlığı devam ettiği sürece kalıcı bir çözüm değil.
Şebeke suyuna yatırım yapılmadığından insanlar tankerlerle binalarının su deposunu doldurmaya devam ediyor. Ancak benzin sıkıntısı da olduğu için tankerler taleplere yetişemiyor.
Sabah 5’te benzin verilmeye başlayacağını öğrenen Lübnanlılar, geceden arabalarını istasyonun önünde sıra halinde park ediyor. Güneş doğmadan benzin sırasındaki kavgalar ile uyanmak sıradan hale gelmiş. Bağırış çağırış bir süre sonra insanı ürkütmüyor ama kavgalara silah sesleri eşlik ettiğinde her an her şey olabilir endişesi tavan yapıyor. Bu kadar bekledikten sonra da sadece belirtilen litre kadar benzin alabiliyorsunuz. Pompadaki çalışanı, yanında getirdiği yılan ile korkutarak arabasının deposunu tamamen doldurmak isteyenlerden bile bahsediliyor.
Ne kadar güzel bir coğrafyada bulunsa da bu kadar zor koşullarda yaşamak herkesin harcı değil. İmkânı olanların çoğu ülkeyi terk etti. Geride yurtdışına taşınma imkânı olmayanlarla az sayıdaki idealist vatansever Lübnanlılar kaldı. Lübnan’ın durumu umut vermediği gibi gün geçtikçe daha da kötüye gidiyor. Yeni hükümet teknokratlardan oluşsa da şu aşamada işi çok zor ve başarılı olma ihtimali oldukça düşük. Eski güzel günlerine hasretlik çektiğimiz bu yaz akşamında mum ışığında aydınlanmaya çalışan Lübnan’ın geleceği de titrek mum ışığından daha parlak ve umut verici değil.
‘YANLIŞ HESABIN CİDDİ SONUÇLARI OLUR’
Lübnan ile İsrail hattında geçen çarşambadan bu yana misilleme gerilimi sürüyor. ABD yönetimi, Beyrut yönetimine Lübnan Hizbullahı’nın saldırılarını önleme çağrısı yaptı. Lübnan Başbakanı Hassan Diyab, Birleşmiş Milletler’e (BM), İsrail’in zirveye ulaşan ihlallerini durdurması ve 1071 sayılı BM kararına uyması için İsrail’e baskı yapması talebinde bulundu. BM Lübnan Özel Koordinatörü Joanna Wronecka, “Yanlış hesaplama olasılığı ciddi sonuçlara yol açabilir. Bu nedenle daha fazla tansiyonu yükseltmemek için sağduyulu olunmalıdır” dedi. AA’nın haberine göre ise Lübnan’da önceki gün İsrail’e roket atan Hizbullah mensuplarının bölge sakinleri tarafından yakalanmasının ardından, diğer bölgelerde Hizbullah yanlıları ile Dürzi İlerlemeci Sosyalist Partisi destekçileri arasında arbede yaşandığı belirtildi. Haberde askerlerin devriye gezmesinin ardından olayların yatıştığı aktarıldı. Öte yandan işgal altındaki Gazze’den yangın balonları gönderildiği gerekçesiyle İsrail önceki gece Hamas hedeflerine hava saldırısı düzenledi. ABD ordusu ise Umman açıklarında geçen hafta saldırıya uğrayan petrol tankerine İHA ile yapılan saldırının sorumlusunun İran olduğunu duyurdu. İran iddiaları reddediyor.