AKP iktidarı döneminde ekonomi, siyaset, hukuk, adalet, insan hakları, dış politika alanında yaşanan rezaletlere rağmen, AKP’nin oy oranının hâlâ …
AKP iktidarı döneminde ekonomi, siyaset, hukuk, adalet, insan hakları, dış politika alanında yaşanan rezaletlere rağmen, AKP’nin oy oranının hâlâ yüzde 30’larda olması, “Cumhur İttifakı” ile “Millet İttifakı” arasında, “Millet İttifakı”nın lehine hâlâ açık ara bir farkın bulunmaması, bir yandan toplumsal yozlaşmanın ve çürümenin, bir yandan da muhalefetin yetersizliğinin göstergesidir.
Toplumsal yozlaşma ve çürüme, Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı en büyük tehlikedir. AKP’nin ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın iktidarı bir gün sona erse de toplumsal yozlaşma ve çürüme, birkaç yılda çözülebilecek bir sorun değildir.
Bu sorunun çözülememesi durumunda, muhalefet 2023 seçimlerini kazansa bile yakın bir gelecekte, AKP veya AKP benzeri bir başka siyasi parti ve Erdoğan’a benzeyen bir başka siyasetçi iktidara gelebilir.
Bu nedenle, muhalefetin seçimleri kazanması durumunda yapacağı şeyler, en az seçimi kazanmak kadar önemlidir. Muhalefetin iktidara geldiği zaman önceliği, toplumun değerlerindeki erozyona karşı önlem almak olmalıdır.
***
Bu önlemi almak, devletçi ve kamucu bir yöntemle ekonomik ve sosyal adaletin sağlanmasıyla, laiklik ilkesinin uygulanmasıyla, bilimsel ve laik eğitim sisteminin yeniden kurulmasıyla olanaklıdır.
Toplumsal yozlaşma ve çürüme, serbest piyasa ekonomisiyle, neo-liberal ekonomik yaklaşımlarla, dinselleşmiş bir eğitim, siyaset ve devlet sistemiyle önlenemez. Çünkü toplumsal yozlaşmanın ve çürümenin temel nedeni bunlardır. CHP’nin ve İYİ Parti’nin, bu konularda küçük ortaklarına ve “dostlarına” teslim olması durumunda, elde edecekleri iktidar geçici olacağı gibi, Türkiye’nin geleceğine de hiçbir fayda sağlamaz.
***
Öte yanda, CHP’de üst yönetimin laiklikle ilgili sorunları yıllardır görmezden gelmesi, Türkiye’ye zarar verdiği gibi, kendi bindiği dalı kesmek anlamına gelmektedir.
CHP yönetimi, laiklik ilkesinden uzak durarak oylarını artıracağını sanmaktadır. Oysa yönetimin bu politikasına rağmen CHP’nin oyları yıllardır yüzde 23-28 aralığının üzerine çıkmamaktadır. Anayasadaki laiklik ilkesini özümsememiş olan seçmen kesimi CHP’ye değil, AKP’ye, MHP’ye, GP’ye, DEVA’ya ve SP’ye yönelmektedir.
AKP’li Bülent Arınç’ın “CHP laikliği bırakınca oyları artıyor” iddiası yanlıştır. Oy oranı artan CHP değil, İYİ Parti’dir. İYİ Parti de laiklik ilkesine sahip çıkmaktadır ve oylarını dinsel bir siyasetle artırmamaktadır. CHP yönetimi, AKP’nin gölgesinde siyaset yaparak “Millet İttifakı” içindeki ağırlığını da kaybetmektedir.
***
“Millet İttifakı”nın “güçlendirilmiş parlamenter sistem” söylemi de AKP’nin gölgesinden kurtulamamış olmanın bir sonucudur.
Parlamenter sistemin güçsüz bir sistem olduğu iddiası AKP’ye aittir. Oysa parlamenter demokratik sistem doğası gereği zaten güçlü bir sistemdir. Çünkü bu sistem gücünü parlamentodan, yani halktan alır.
Zaten güçlü olan bir sistemin “güçlendirilmesinden” söz etmek bir çelişkidir ve parlamentoyu zafiyet içinde gösteren bir yaklaşımdır. Önerilen sistemin içeriği buna yol açmasa da önerinin başlığı, bu izlenimi yaratmaktadır.
***
CHP yönetimindeki bir yanılgı da “İstanbul, Ankara, Adana, Mersin, Antalya’da belediye seçimlerini kazandığımız gibi, Türkiye’de de genel seçimleri kazanacağız” görüşüdür. Bu illerin ve büyük kentlerin seçmen yapısı üzerinden, 81 il konusunda bir genelleme yapılamaz. Karadeniz, Doğu Anadolu, İç Anadolu ve Marmara Bölgesi’ndeki seçmen profilinin, belediye seçiminin kazanıldığı bu illerle uzaktan yakından bir ilgisi yoktur.
Bu çerçevede, belediye seçimlerinin sonuçlarına güvenerek CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Millet İttifakı”nın cumhurbaşkanı adayı yapılması durumunda, “Millet İttifakı” seçimden yenilgiyle çıkacaktır. Kılıçdaroğlu’nun bu bölgelerdeki muhafazakâr ve önyargılı seçmenden yeterli sayıda oy alamayacağı açıktır.
“Millet İttifakı”nın öncelikle, her kesimden oy alabilecek ve seçimi kazanabilecek ortak bir adayla seçime girmesi zorunludur. Muhalefet partilerinin genel başkanlarının tarihsel sorumluluğu, bunu sağlamak olmalıdır.