K-POP VE KÜLTÜREL AKIM Güney Kore’nin popüler kültürdeki atılımı ve dünyaya açılması 90’lı yıllarda hükümetin de desteğiyle başladı. Bize …
K-POP VE KÜLTÜREL AKIM
Güney Kore’nin popüler kültürdeki atılımı ve dünyaya açılması 90’lı yıllarda hükümetin de desteğiyle başladı. Bize ulaşması ise yaklaşık bir 10 yıl kadar sürdü. TRT’nin Güney Koreli bir kanalla yaptığı anlaşma sonrası 2005 yılında ilk kez bir Kore dizisi Türkiye’de yayımlandı. İlk dizi tarihi ve kahramanlık dizisi olması dolayısıyla pek izlenmedi. İkinci dizisi ise bir romantik komedi dizisi olan “Düşlerimin Prensi”ydi; bu dizi özellikle gençler arasında büyük ilgi gördü. 2010’lu yıllardan sonra özel kanallar da hem Güney Kore dizilerini yayımlamaya hem de uyarlama diziler yapmaya devam ettiler.
İnternetin yaygınlaşmasıyla birlikte gençler arasında forumlar ve çeşitli dizi siteleri aracılığıyla Güney Kore dizilerine olan ilgi artarak devam etti. Gençler artık ulusal kanallarda yayımlanmasa da internet üzerinden Türkçe altyazılarla Güney Kore dizilerini, K-Pop konserlerini, K-Pop yapan şarkıcıları takip edebiliyordu. Bu da sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada bir akım oluşturdu. “Hallyu” adı verilen akım, Güney Kore dalgası anlamına geliyor. Şimdilerde bir K-Pop veya Güney Koreli bir dizi kahramanının fotoğrafını profil resmi yapan birçok sosyal medya kullanıcısı görebilirsiniz…
Gençlerin yöneldiği bu akım aslında Türkiye’de de son yıllarda tartışılan bir konu. Özellikle muhafazakârlar çocuklarının bu akıma gösterdiği ilgiden rahatsız. Örneğin iki yıl önce AA’da “Uzakdoğu’dan yayılan ‘K-Pop tehlikesi’ ”, bir başka İslamcı sitede ise “Kızlara Kore tuzağı” başlıklı haberler yapılmış. Arama motorunda biraz daha aşağılara inince muhafazakârlara yönelik yapılan “K-Pop ve Kore dizileri tehlikesi” konulu haberler çoğalıyor.
MUHAFAZAKÂRLARIN ENDİŞESİ…
Yine AA’nın 2019’da yaptığı “K-Pop’ta mesele sadece müzik değil” başlıklı haberde ise görüşü alınan çocuk ve ergen psikiyatristi Prof. Dr. Gökşin Karaman’a, bu gruplara yönelik “cinsiyetsizlik” eleştirilerinin yanı sıra “dinsizlik” eleştirileri de sorulmuş; “Burada bütünüyle değerler sistemi sorgulanmakta. Bunun içerisine din de giriyor, ahlak da. Aslında bizim değerler sistemimizin gençlere ulaşmakta yetersiz kaldığı boşlukta, bu akımların fırsat bulduğu söylenebilir” diyor Karaman. İslamcıların “cinsiyetsizlik” olgusunun normalleştirilmesi eleştirilerine de değinen Karaman, bunun altında yatan siyasetten böyle bir motivasyon olup olmadığını bilmediğini belirterek “Ancak ergenlerin gözünde, cinsiyetsiz görünen birilerinin varlığı bunun da meşru ve kabul edilebilir bir olgu olduğunu gösterebilir” diye eklemiş.
‘İMAM HATİPLERE ETKİSİ’ DİYE TEZ VAR
Güney Kore’ye yönelen ilgiyle ilgili akademik araştırmalar bile var. Örneğin Bursa Uludağ Üniversitesi’nde “Güney Kore Popüler Kültürü’nün (Hallyu) İmam Hatip Lisesi Öğrencilerine Etkisi Üzerine Bir Alan Araştırması” isimli bir yüksek lisans tezi yayımlanmış. Bir dergide ise “Küresel yönde ters akış: Asya’dan doğan alternatif bir popüler kültür” ismiyle bir makale var. Güney Kore dizilerinin Türkiye’de ilgi görmesinin nedenlerinin başında Yeşilçam filmlerini andıran komedi ve dram unsurları. Bazen güldürüp bazen duygulandıran, ama genellikle mutlu sonla biten diziler, görünüşe göre gençleri yakalamış durumda. Dizi süreleri ise bir başka konu. Ortalama bir Türk dizisinin bir bölümü 1.5-2 saat, hatta daha fazla sürebiliyor. Ancak akşam bir Kore dizisine başlayan bir genç, sabahlayarak o dizinin 10-15 bölümlük bir sezonunu rahatlıkla bitirebiliyor. Yani gençler, uzun süreli ve yılda 30-35 bölüm çekilen, bir süre sonra da senaryosunda hatalar meydana gelmeye başlayan Türk dizileri yerine 20-30 dakikalık, tadında bırakılan ve dengeli senaryosu olan Güney Kore dizilerine yöneliyor.
‘DİLEDİĞİN GİBİ OL, ÖZGÜR OL’
Müzik yazarı ve aynı zamanda psikolog olan Cenk Erdem, gençlerin büyük ilgi gösterdiği K-Pop akımını şöyle anlattı: “K-Pop grupları ve özellikle Amerikan Müzik Endüstrisi’nin de bağrına basmasıyla devleşen BTS, bir erkek pop grubu olarak cinsiyetsiz, toplumsal cinsiyet normlarına ve toksik maskülen değerlere kafa tutan bir kendilik değeri mesajı veriyor. Giydiklerinden, makyajından ve fiziksel görünümünden bağımsız olarak dilediğin gibi ol mesajı veriyor. Özellikle dış dünyaya bir kimlik tanımlama, bir gruba bir alt kültüre ait olma ihtiyacının çok yüksek olduğu ergenlik döneminde toplumun normlarından bağımsız olma fikri gençlere çok iyi geliyor. Üstelik akranları tarafından kabul görme ihtiyacı da yüksek olan gençler, o dönemde ‘Kendini sev, dilediğin gibi ol’ mesajlarını asilikle değil, sevgiyle aktaran K-Pop mesajlarına bayılıyor. Muhafazakâr genç kızlar, aile ve çevreleri sebebiyle, dini değerleriyle ilgili kapanırken, kendilerini bir anlamda sakınırken, K-Pop moral oluyor. Temelde tektanrılı dinlerin kadını erkeği ayrıştıran, ayrı tutan değerlerinin aksine baskıdan özgür, dilediğin gibi ol mesajı kurtarıcı oluyor. Hayalsiz kaldıkları baskılanmalardan yorulan genç muhafazakâr kızlar, cinsiyeti nötr olarak kendini özgür ifade edebilen bebek yüzlü, sahnede makyajlı genç delikanlılara bayılıyor.”