AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Başbakan olduğu dönemde Artvin’in Hopa ilçesine 31 Mayıs 2011 tarihinde yaptığı ziyaret sırasında …
AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Başbakan olduğu dönemde Artvin’in Hopa ilçesine 31 Mayıs 2011 tarihinde yaptığı ziyaret sırasında yaşanan olaylarda polis biber gazı kullanmış, öğretmen Metin Lokumcu da kalp krizi geçirerek yaşamını yitirmişti. 20-21 Aralık 2021 tarihinde Trabzon 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlayan Metin Lokumcu Davası’na, 6-7 Ocak’ta devam edilecek.
Öğretmen Lokumcu’nun yaşamını yitirmesinin üzerinden yaklaşık 10 buçuk yıl geçerken, dava öncesi oğlu Ulaş Lokumcu, açıklamalarda bulundu. Ulaş Lokumcu, davanın asliye ceza mahkemesinden sonra ilk kez ağır ceza mahkemesinde görülmesini ve yapılan ilk duruşmayı şöyle anlattı:
“BU KARARIN ÇIKMASI ÇOK KOLAY OLMADI”
“Ağır cezada ilk duruşmada biz tabi ki aile olarak oradaydık. Ayrıca baro başkanları vardı. Çokça avukat, milletvekilleri vardı. Aslında bu kararın çıkması çok da kolay olmadı. Sanıkların gelmesi kararı… İlk başta bizim avukatlarımız talepte bulunduğunda bir ara kararla reddetti bu talebimizi. ‘Ben SEGBİS ile yapacağım’ dedi. Ama yani SEGBİS sistemi o kadar kötüydü ki resmen bir tiyatro gibiydi orası. Bir yargılamanın olmadığı, sadece televizyondan bir görüntü yapıldığı, işte avukatlar bir soru soruyor yanında kimin olduğunu bilmediğimiz bir yargılama oluyordu. Sanık bir süre cevap vermiyor, yanında bir şeye mi bakıyor, önünde bir şeye mi bakıyor diye böyle bir tartışmasını yaptılar sürekli orada. Hâkimin çıkacak başka yolu olmadı. Çünkü, bir kişinin sorgusu üç saat sürdü. 13 tane sanık var, en basitinden zaten 35 saat falan sürüyor. Biz dedik ki ‘Her halde bir hafta sürecek bu yargılama.’ Öyle olunca bir ara vermek istedi hâkim. Döndükten sonra dedi ki ‘Ben bir daha ki duruşma sanıkların burada olmasını istiyorum’ dedi. Bizim de çok beklemediğimiz bir şekilde oldu bu olay. Neticede böyle bir karar aldı işte, perşembe günü gidip göreceğiz nasıl olacak.”
“AĞIR CEZANIN EN HAFİF CEZASIYLA YARGILANIYORLAR”
Asliye ceza mahkemesinden ağır ceza mahkemesine geçen davanın iddianamesinde herhangi bir değişiklik olmadığını söyleyen Lokumcu, “Hala taksirle yaralamadan dolayı ağır cezada. Aslında bu konular çok terimsel olduğu için yanlış bir şeyler de söylemek istemiyorum. Ağır cezanın en hafif cezasıyla yargılanıyorlar şu anda. Burada bizim için önemli olan şuydu, biz 10 yıl sonra bu davayı açtırdık. Bunun mücadelesini veriyoruz. Burada aldıracağımız herhangi bir ceza, bizim için bir başarı. Ben babamın geri gelmeyeceğini zaten biliyorum. Benim babam öldü, en azından bizim bu tarihe karşı bir sorumluluğumuz. Biz de son dakikaya kadar bunun mücadelesini veriyoruz” dedi.
“DAYANIŞMAYLA BAŞARABİLİRİZ”
Öğretmen Metin Lokumcu’nun 6-7 Ocak’ta Trabzon 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapılacak davasına Türkiye’nin dört bir yanından 40 çevre ve ekoloji örgütü çağrı yaptı. Ulaş Lokumcu, doğasever, ekolojistlerin çağrısının anlamlı olduğunu vurgularken, “Çevre örgütlerinin bu davaya katılım talepleri bizim için çok büyük bir onur kaynağı oldu. Sonuçta benim babam öğretmen olduğu zaman da çevreciydi, öğretmenlikten emekli olduğu zaman da çevre için mücadele ediyordu. Biz HES’lerle tanıştığımız zaman da bize bu HES’lerin ne kadar zararlı olduğunu anlatmaya çalışıyordu. Bu bağlamda bu örgütlerin bize sosyal medyadan, arayarak destek vermesi, bizi acayip derecede onore etti. Bizi mutlu etti. Çünkü, biz bir mücadele veriyoruz. Bu mücadelede de siz yanımızdaysanız biz çoğuz, siz yoksanız yokuz. Bu işi biz dayanışmayla yapabiliriz. Dayanışmayla başarabiliriz. Bugüne kadar ki sonuçları biz hep dayanışmayla aldık” diye konuştu.
“BİZ ONLARI YARGILAYAMADIK”
Lokumcu, davanın yaklaşık 11 yıl sonra açılması üzerine, “Dürüst olmak gerekirse biz, gerçekten yargılanması gerekenleri yargılayamadık. Çünkü, biz o zamanki başbakanın da orada sorumluluk sahibi olduğunu biliyoruz. O zamanki valinin de kaymakamın da sorumluluk sahibi olduğunu biliyoruz. Biz onları yargılayamadık” dedi.
“KATİLLERİ YARGILANMADI”
Oğul Lokumcu, davanın açılması için 10 yıl kadar mücadele verdiklerini ifade ederken, “En son önümüze alın işte bu da sizin olsun diye iki tane amir, 11 tane de polis önümüze gönderdiler. Evet, onların suçu var mı? Var. O gazları onlar sıktı. Orada benim babam öldü, başından vurulan insanlar oldu, hayati tehlikesi olan insanlar oldu, onları katilleri onlar mı? Onlar. Bu 10 yıldaki umut ışığı derken, bizim ülkemizdeki adaletten biz umut ışığımızı kaybetmiştik. Ben artık şeye inanıyorum, babamın simgeselliğinden ziyade bazı şartlar da bunu olgunlaştırdı. Çünkü, her doğal afette, her selde sürekli benim babamın adının öne çıkması… Düşünsenize, bir doğal afet olduğunda benim babamın adı öne çıkıyor ama ne oldu? Katilleri yargılanmadı” diye konuştu.
“10 SENEDİR O GÖRÜNTÜLERİ GÖRÜYORUZ”
Metin Lokumcu’nun yaşamını yitirdiği güne ilişkin görüntüler paylaşılmaya devam ediliyor. Son olarak takım elbiseli bir kişinin biber gazı sıkması ve polislere emir vermesine ilişkin görüntüler üzerine Ulaş Lokumcu, şunları söyledi:
“Siz o görüntüleri yeni gördünüz ama biz 10 senedir o görüntüleri görüyoruz. Biz, bu dava sürecinde görüntüde sadece biz ve avukatlar var ama arkada o kadar güzel bir dayanışma var ki biz bu dayanışmadan dolayı davada bu kadar ileriye gidebildik, sanıkları getirtebildik. İşte biz bu dayanışmayı, bu örgütlenmeyi yapmasaydık biz şu anda bunları konuşamayacaktık. Belki de asliye cezada bitecekti. Bu bağlamda da biz 10 yıldır bunları görüyoruz, anlatıyoruz. Orada sadece onlar değildi. Sivil kişiler vardı. O gün, o saatte o hamleyi yapan kişinin sosyal medya aracılığıyla Mehmet Yüksel diye dönemin koruma amirlerinden birisi olduğu söylendi. Biz bunun suç duyurusunda bulunduk. Ama onla alakalı iddianameye dair hiçbir sonuç yok. Biz bilmiyoruz. Biz sadece suç duyurusunda bulunduk.
“HERKES ÜÇ MAYMUNU OYNUYOR”
Daha çok amir sıfatında kişiler var orada. Onlar hakkında da suç duyurusunda bulunduk ama biliyorsunuz, devleti devlete sorgulatmak gibi bir şey oldu bu. Her şey ortada, herkes biliyor ama herkes üç maymunu oynuyor. Ben ilk günden beri hep söylüyorum, siz varsanız biz çoğuz; siz yoksanız biz yokuz. Sadece benim babamın ölmesiyle ya da avukatların başvurusuyla veya arkadaşların dayanışmasıyla olmadı. Biz buna mecburuz artık. Çünkü adaleti sosyal medyada arar olduk. Ülkemizdeki hiçbir şey, bir toplum baskısı olmadan sonuca ermiyor. Biz ne kadar güçlü sesimizi duyurabilirsek o kadar…
“BABAM KİMYASAL GAZLA ÖLDÜRÜLDÜ”
Bu davanın şöyle de bir emsal durumu var; benim babam kimyasal gazla öldürüldü. Kimyasal gazla birçok insan öldü. İlk resmi kanıtlanabilen benim babam. Burada verilecek bir ceza, kolluk kuvvetlerinin yarın öbür gün bu gazı sıkarken düşünebilir. İlerleyen zamanlarda, öldürücülüğü ispatlandığı için belki yasaklanabilir. Çünkü, spor salonlarında da kullanılıyor, statlarda da kullanılıyor, her yerde kullanılıyor. Tamam biz muhalif bir kesimiz. Muhalefette maruz kalıyoruz ama yarın öbür gün o polisin çocuğuna da olabilir. Başka bir suçsuz insana da olabilir. Bizim savaşımız bir nebze de bu yani. Nasıl benim babam Hopa’da başka kimseler ölmesin diye kendini feda ettiyse bizim de bu davaya sahip çıkarak başka kimselerin ölmemesine sebep olacağız. O yüzden bizim için bu dava çok önemli. Bence Türkiye’deki bütün gençler için de bu davanın önemli olması gerekiyor. Gelecekteki çocuklarını düşünenler için de bu davanın önemli olması gerekiyor.
“KASTEN ÖLDÜRÜLDÜ”
Lokumcu, davanın ağır ceza mahkemesinde görülmesine ilişkin, şunları söyledi:
“Ağır cezada görülme talebimizin ana nedeni, benim babam yanlışlıkla öldürülmedi. Kasten öldürüldü. Çünkü o gün Hopa’da yani ben olaydan 12 saat sonra Hopa’ya gittim. Ben gazdan nefes alamadım. O gün orada kolluk kuvveti, o kadar gaz kullandı ki sanki savaş çıkmış, iki taraf birbirini kırmış… O derecede bir gaz kullanılmış. 12 saat boyunca etkisi kalmış. Bu iş, kasten ve planlayarak öldürme… Öyle bir ‘yeterince gaz kullanmak’ yok orada. O, fütursuzca insanları öldürmek için kullanılan bir gazdı. Nitekim de bir kişi öldü. Onlarca kişi de gazdan etkilendi, başından kapsülle vuruldu. O yüzden, bu davanın ağır cezada olması gerekiyor. Kasten adam öldürmeden olması gerekiyor. En önemli, kutsal şey yaşamdır. Yaşam kutsalsa, öldürenler de bunun cezasını çekmek zorundadır.”