Milli Eğitim Bakanlığı’nın, “Eğitimde Fırsat Eşitliği” temasıyla toplanacak 20. Milli Eğitim Şûrası’na ilişkin görüşlerin iletilmesi için verdiği …
Milli Eğitim Bakanlığı’nın, “Eğitimde Fırsat Eşitliği” temasıyla toplanacak 20. Milli Eğitim Şûrası’na ilişkin görüşlerin iletilmesi için verdiği ek süre tamamlandı. Şûra kararlarının bağlayıcılığının olmaması nedeniyle şimdiye kadar büyük kısmının uygulanmadığını anımsatan eğitimci Maksut Balmuk, “Şûra adeta iktidarın kendi istediği alanları tartıştırıp gündeme taşıdığı ve ‘Yaptık ama şûra kararı olduğu için yaptık’ bahanesinin altyapısının oluşturulduğu merci halini aldı” dedi.
MEB, 7 yıl sonra toplanacak eğitim şûrası için görüşlerin 10 Ekim’e kadar iletilebileceğini açıklamıştı. Daha sonra görüş iletme süresi 29 Ekim’e kadar uzatılmıştı. 1-3 Aralık’ta gerçekleştirilecek şûra için böylece geri sayım başladı. Şûra kararlarının tavsiye niteliğinde olduğunu, bağlayıcılığının bulunmadığını söyleyen eğitimci Balmuk, “Bu nedenle geçmişten bugüne yapılan şûralarda alınan kararların büyük bir kısmı uygulamada yerini bulmadı. Şûra, adeta iktidarın kendi istediği alanları tartıştırıp gündeme taşıdığı ve ‘Yaptık ama şûra kararı olduğu için yaptık’ bahanesinin altyapısının oluşturulduğu merci halini aldı” dedi. 7 yıl önceki şûrada alınan “tekli eğitime geçme ve toplam ders saatinin düşürülmesi” gibi kararların uygulamada karşılık bulmadığını ancak liselerdeki din kültürü ve ahlak bilgisi ders saatinin artırılması kararının uygulanmaya başladığını anımsatan Balmuk, “Yapılacak şûrada da iktidar kendi dayatmak istediği alanları gündem yaptıracak ve bazı kararları aldırıp ileride uygulamaya koyacaktır” ifadelerini kullandı.
‘BAZILARI SADECE KATILIMCI’
Şûrada gündeme gelebilecek konular arasında “4-6 yaş Kuran kurslarının zorunlu eğitim kapsamına alınması, hafızlık eğitiminin iki yıla çıkarılması, vakıfların eğitime daha çok dahil edilmesi, dini temelli seçme derslerin zorunlu hale getirilmesi, karma eğitimin kaldırılması” olabileceğine işaret eden Balmuk, “Şûra, yapısı itibarıyla da bu konulara çok uygun bir zemin çünkü belli siyasi ve inanç kesimlerinin hâkim olduğu, bazı katılımcıların sadece katılımcı olarak kalabildiği, seslerini yükseltebildikleri oranda tarihe not düşmekten öteye girmeyecek etkilerinin olduğu bir yapıya sahip” diye konuştu.
‘ÜVEY EVLAT MUAMELESİ’
Şûranın ana teması olan fırsat eşitliğine de değinen Balmuk, bu konunun eğitimin temel sorunu olduğuna işaret etti. Aynı mahallede bulunan imam hatip lisesinde 15-20 kişilik sınıflar varken, hemen yanındaki Anadolu lisesinde 40 kişilik sınıflarda ders işlenen örneklerin olduğuna işaret eden Balmuk, “İmam hatiplere donanım yönünden her türlü kaynak aktarılırken diğer kurumlar üvey evlat muamelesi görüyor. Hatta imam hatiplere öğrenci kaydı için yemek, ücretsiz servis teşvikinin yanında burs teşviki de devreye sokulurken diğer okullardaki öğrenciler kendi kaderlerine terk ediliyor” ifadelerini kullandı.