EPAÇatışmalar Beyrut’ta mezhepsel gerilimi artırdıArkadaşım ve komşum Richard, aniden kıyamet koptuğunda, Beyrut’un güneydoğu ucundaki ofisinde …
Arkadaşım ve komşum Richard, aniden kıyamet koptuğunda, Beyrut’un güneydoğu ucundaki ofisinde online toplantılara başlamak üzereydi.
Binanın etrafını savaş sesleri sararken, sonraki üç saati zemin katta sığınarak geçirdi ve bu 1975’ten sonraki 15 yılı iç savaşta geçiren biri için travmatik anıları tetikledi.
“İç savaşın tüm anıları zihnimde canlandı” dedi. “Özellikle çocuklarım için çok yoğun bir öfke, korku, endişe hissettim. İç savaş sırasında yaşadıklarımı yaşayacaklarını hissettim.”
Richard daha sonra eve sağ salim vardığında aniden gözyaşlarına boğuldu.
“Nedenini bilmiyorum ve ertesi gün hiç çalışamadım. Görünüşe göre savaş travması tekrar aklıma geldi. Bunun bana ve çocuklarıma olmasını istemedim.”
Richard ve diğer pek çok Lübnanlı için, 14 Ekim’de başkentte aniden patlak veren mezhep çatışması alarm zillerini çaldı.
Siyasi gerilim çok yüksekti, ekonomi çöküyordu, elektrik ve yakıt neredeyse yoktu, fiyatlar yükseliyordu – ve şimdi silahlı insanlar yeniden sokaklarda çatışıyordu.
Ülke başka bir iç savaşın eşiğinde miydi?
Mezhepsel fay hattı
Çatışmaların bu kadar yankı yaratmasının pek çok nedeninden biri de konumuydu. Beyrut’un güneydoğu ucunda Hristiyanların yaşadığı banliyö Ayn el Remmaneh, bir otobüs dolusu Filistinlinin Hristiyan milisler tarafından vurulması ve 20’den fazla kişinin ölmesi ile sonuçlanan bir dizi olayın ardından Nisan 1975’te iç savaşın başladığı yerdi.
Takip eden 15 yıl boyunca Ayn el Remmaneh, büyük ölçüde Şii Müslümanların yaşadığı komşu Şiyah mahallesi ile karşı karşıya kalan ve değişen bir iç savaşın ön saflarındaydı.
Şiyah’tan bir Şii protestocu grubu, 14 Ekim’de “Şii, Şii, Şii!” sloganlarıyla Ayn el Remmaneh’e saldırdı ve çatışmaları tetikledi.
Bunun ardından yaşanan çatışmalarda öldürülenlerin yedisi Şii idi. Bunların arasında İran destekli Hizbullah’tan ve müttefik Emel hareketinden kişiler de bulunuyordu.
Olay, Hizbullah liderliğindeki Şii ittifakı ile Hristiyan Lübnan Kuvvetleri (LF) Partisi arasında şiddetli bir karşılıklı suçlama ve inkâr sarmalını tetikledi.
Hizbullah lideri Hasan Nasrallah, LF’yi bir iç savaşı alevlendirmek amacıyla keskin nişancıları ateş açmaları için çatılara konuşlandırmakla suçladı.
Bu savaşın içine çekilmeyeceklerini söyleyen Nasrallah, rakiplerini alt edebileceğini ima edercesine, 100 bin savaşçısının olduğu konusunda uyardı.
LF lideri Samir Geagea, partisinin milis gücünün olmadığını ve savaş istemediğini söyledi. Hizbullah’ı, geçen yıl Ağustos ayında Beyrut limanında meydana gelen büyük patlamadaki rolünü, soruşturma yargıcının görevden alınması için, ki bu Şiilerin protesto gösterileri düzenlemesine yol açmıştı, baskı uygulayarak örtbas etmeye çalışmakla suçladı.
Dış güçler
1975’te çok az gözlemci, geniş çaplı bir iç savaşın patlak vermek üzere olduğunu tahmin ediyordu. Ve bu gerçekleştiğinde, çok azımız bunun 15 yıl boyunca farklı şekillerde devam edeceğini ve bugün hâlâ orada olan fay hatlarını yaratacağını tahmin edebildi.
Dolayısıyla iyi niyet beyanları ve hatta güç dengelerinin objektif değerlendirmeleri, bunun bir daha olmayacağı anlamını taşımıyor.
Siyasi çıkmaz çok derin olduğunda, yanlış hesaplamalar yapılabilir. Kan döküldüğünde, özellikle mezhep düşmanlığı durumunda, çatışma kendi başına kontrol edilemeyecek duruma gelebilir.
Siyasi çatışma ve kutuplaşma zaten var. Ayn el Remmaneh çatışmaları sırasında, yakın bölgelerdeki Sünniler ve Doğu Beyrut’un Eşrefiye bölgesindeki Hristiyanlar, başka bir “7 Mayıs”tan korkarak tetikteydiler – 2008’de Hizbullah savaşçılarının Sünni ve Dürzi muhalifleri sıkıştırmak için Batı Beyrut’u işgal ettiği gün.
Üst düzey bir Sünni askeri kaynak, Sünnilerin Hizbullah’a karşı şiddetli bir kin beslediğini belirterek, “Çatışma Hristiyanlar yerine Sünnilerle çıkmış olsaydı, sorun bir saat içinde ülkenin her yerine yayılırdı” dedi ve ekledi:
“İnsanların buralarına kadar geldi ve Hizbullah ile bir çatışma, bardağı taşıran son damla olurdu.”
Deneyimli bir politikacı, “Hemen yarın sabah bir iç savaşın başlayacağını zannetmiyorum, zaman alacak ama zaman içerisinde patlama noktasına gelinecek” dedi.
“Daha fazla olay olacak… 1975’te böyle başladı. Nasıl durdurabilirsin?”
1975’te çatışmayı yönlendiren jeopolitik bir lokomotif vardı ve şimdi de bir tane var.
O dönemde, sağcı Hıristiyan gruplar (daha sonra LF’ye dönüşecek) Filistin Kurtuluş Örgütü’nün (FKÖ) gücünü ve kurduğu devlet içindeki devleti yok etmeye giriştiler.
Bunu kendi başlarına yapamıyorlardı, bu yüzden yardım için önce Suriye’yi (1976) ve ardından İsrail’i savaşa çektiler; Yaser Arafat’ı ve FKÖ’yü dışarı iten 1982 İsrail işgaliyle doruğa ulaştılar.
Şimdi LF devlet içinde başka bir devletle karşı karşıya ki bu, bu sefer Hizbullah tarafından yönetiliyor. İç savaşa son veren 1989’daki Taif Anlaşması’ndan sonra, “Lübnan’ın İsrail’e karşı savunucusu” rolünden dolayı silahları elinde tutmasına izin verilen tek gruptu.
O zamandan beri, Lübnan ordusundan çok daha güçlü olduğu düşünülen gelişmiş ve gizli bir askeri kapasitenin yanı sıra büyük bir sosyal hizmetler, hastaneler ve diğer yapılardan oluşan bir ağ inşa etti.
FKÖ ile arasındaki fark, Hizbullah’ın Lübnanlı olması. Fakat İran’la olan ilişkisi -genelde İran’ın vekili olarak görülüyor- olası herhangi bir çatışmaya güçlü bir jeopolitik boyut kazandırıyor.
Siyasi bir kaynak, “İranlılar ve Amerikalılar Lübnan’da, Irak’ta ve Yemen’de birbirleriyle savaşıyorlar” dedi ve şöyle devam etti:
“Büyük resmi görmelisin.”
Hizbullah’ın İran’la derinden bağları söz konusuyken, LF lideri Samir Geagea’nın İran’ın bölgesel rakibi Suudi Arabistan’dan önemli miktarda fon aldığına dair belgelenmemiş olsa da yaygın bir inanç var.
Savaşın maliyeti
Büyük bir çatışmayı engelleyen faktörlerden biri, Hassan Nasrallah’ın Samir Geagea’ya 100 bin savaşçıyı bir araya getirebileceğini gerekmese de hatırlatmasıyla altı çizilen bariz güç dengesizliği.
Hizbullah’ın savaşarak birkaç gün içinde ülkenin her köşesine girebileceğini herkes biliyor.
Ancak bu, hareketi sadece Samir Geagea’nın LF’siyle değil, aynı zamanda Sünnilerle ve belki de Dürzilerle karşı karşıya bırakacak, sonu gelmez bir iç savaşa sokmak olacak.
Hristiyan bölgelerini işgal etmek, Hizbullah’ın Samir Geagea’nın Hristiyan rakipleri, Cumhurbaşkanı Mişel Avn’ın Özgür Yurtsever Hareketi ve güçlü damadı Gebran Bassil ile olan ittifakını yok edecek ve onu tehlikeli bir şekilde açıkta bırakacaktır.
Hizbullah’ın Ağustos 2020’deki liman patlaması soruşturmasına karşı çıkması nedeniyle, ki kurbanların çoğu Hristiyandı, bu ittifak zaten zor durumda.
Ayn el Remmaneh çatışmaları, birçok Hristiyan kaynağa göre, şimdiden Samir Geagea’nın Hristiyan cemaatindeki ve hatta bazı Sünnilerin nezdindeki konumunu güçlendirdi.
Ancak mezhepsel gerilimleri artırarak, zihinsel ve fiziksel sınırları güçlendirerek, 27 Mart’ta yapılacak erken genel seçimler öncesinde her iki taraftaki liderlere hizmet ettikleri ve destekçileri bir araya getirdikleri görüldü.
Çoğunlukla siyasi sınıfın açgözlülüğü ve yolsuzluğuna atfedilen Lübnan’ın ekonomik çöküşü, Hizbullah da dahil liderlerin kamuoyunda itibarsızlaşmasına neden oldu.
İç savaşı yaşamış bir Hristiyan, “Lübnan’da Hizbullah’ın ortadan kaldırılmasını içeren bir çözüm, geniş çaplı bir savaş dışında yok, ki bunu da Lübnanlılar garanti edemez” dedi.
“Hizbullah orada ve onunla yaşamak zorundayız. En iyi yol Lübnan ordusunu tam olarak güçlendirmek ve parlamentoda Hizbullah’a karşı muhalefeti güçlendirmek. Siyasi bir uzlaşmaya uyum sağlamaları gerekiyor.”
Bunu gerçekleştirmek çok zor. Bu olurken, Lübnanlıların umabileceği en iyi şey, gelecekte olası olayların kontrol altına alınması ve yaşam koşullarının kırılgan yeni hükümet tarafından belki biraz olsun iyileştirilmesidir.
En kötüsünü aklıma bile getirmek istemiyorum.