Antalya İlim ve Kültür Derneği’ne ait (Alim Derneği) öğrenci yurdunun yemekhanesinde aşçı olarak çalışan İhsan Güney (38), Akdeniz Üniversitesi …
Antalya İlim ve Kültür Derneği’ne ait (Alim Derneği) öğrenci yurdunun yemekhanesinde aşçı olarak çalışan İhsan Güney (38), Akdeniz Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği bölümü öğrencisi Mehmet Sami Tuğrul’un başını satırla kesip öldürmüştü. İhbar üzerine yurda gelen polis İhsan Güney’i gözaltına almıştı. Güney, çıkarıldığı sulh ceza hakimliği tarafından tutuklanmıştı.
Konuyla ilgili mahkeme, “gizlilik kararı” ve “yayın yasağı” getirmişti. Türkiye’nin gündemine oturan olay sonrası, cemaat ve tarikat yurtlarına çok sert tepkiler geldi ve yurttaşlar buraların kamulaştırılması yönünde çağrı yaptı.
Eğitim-Sen Genel Başkanı Nejla Kurul ile gazetemiz yazarı Şahin Aybek, yaşanan cinayet sonrası gündeme gelen tarikat ve cemaat sorununu Cumhuriyet.com.tr’ye değerlendirdi.
“O YURTLARDA NE YAŞANIYOR BİLMİYORUZ”
Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen) Genel Başkanı Nejla Kurul, cemaat yurtlarının öğrenciler için büyük tehlike oluşturduğunu kaydederek, “Antalya’da Alim Derneği yurdunda yaşanan dehşet verici olayda bir üniversite öğrencisi hunharca katledildi. Aladağ’da çocuklar yanmıştı. Ensar Vakfı’nda çocuklar istismar edilmiş, taciz edilmişlerdi. Toplumsal ve kamusal anlamda denetlenmeyen, farklı toplumsal öznelerde etkili bir ekip çalışması ile yönetilmeyen merdiven altı yurtlarda, cemaatlerin açtığı yine denetlenmeyen özel okullarda nelerin yaşandığını bilmiyoruz. Üniversite öğrencisi Mehmet Sami Toğrul Akdeniz Üniversitesi’ne geldiğinde, üniversitenin bir yurdu veya Kredi ve Yurtlar Kurumunun kamusal, bilimsel ve laik bir barınma ortamı ile üniversite yurdu ile karşılaşmış olsaydı bugün yaşıyor olacaktı” dedi.
“TBMM’DE SORUNU ÇÖZECEK BÜTÇE GÖRÜŞÜLMELİ”
Üniversite öğrencilerinin vakıflara ve derneklere mahkûm edilmemesi gerektiğini belirten Kurul, “Bu yurtlara giriş nedeni öğrencilerin yoksulluğu ve çaresizliği. Üniversite öğrencisi Mehmet Sami Toğrul Akdeniz Üniversitesi’ne geldiğinde, üniversitenin bir yurdu ve/veya Kredi ve Yurtlar Kurumunun kamusal, bilimsel ve laik bir barınma ortamı ile üniversite yurdu ile karşılaşmış olsaydı bugün yaşıyor olacaktı. Üniversitesini okurken öğrencilerimiz böylesi dinci vakıf ve derneklere mahkûm edilmemeli. Üniversite yönetimleri ve Kredi Yurtlar Kurumu kamusal, bilimsel ve laik nitelikleriyle anılan kamusal hizmet alanı, müştereğimiz olan yurtları öğrencileri için hazırlamalı, öğrencilerimizin barınma hakkı karşılanmalı. TBMM’de bütçe görüşülürken barınma sorunu çözecek bir bütçe mutlaka ayrılmalı” ifadelerini kullandı.
“HİÇBİR ÇOCUK TARİKAT VE CEMAATLERE EMANET EDİLEMEZ”
Bu ülke gençlerinin yurt sorununu çözecek kadar büyüktür diyen gazetemizin eğitimci köşe yazarı Şahin Aybek, “Bu üzücü olayın konuşulması gereken pedagojik, siyasi ve de sosyal pek çok boyutu bulunmaktadır. Ama bu olay bir sonuçtur. Olayın nedeni gençlerimizin anayasaya aykırı bir şekilde bu tarikatların kucağına itilmesidir. Bunlar bilimdışı ve gericileşmeye dayalı eğitim politikalarının sonucudur. Zorunlu eğitim yaşındaki milyonlarca çocuğun cemaat ve tarikatların elinde ne işi var? Cemaat ve tarikatların elinde ne olur ki, diyorlardı. İşte bu olur…” diye konuştu.