Netflix’te yayına girdiği kasım ayı başından beri büyük ilgiyle karşılanan ve en çok izlenen dizi olan Kulüp’ün ikinci ve son bölümü ocak’tan …
Netflix’te yayına girdiği kasım ayı başından beri büyük ilgiyle karşılanan ve en çok izlenen dizi olan Kulüp’ün ikinci ve son bölümü ocak’tan sonra yayına girecek. Bu dizinin önemini Yahudi kökenli sinema eleştirmeni, SİYAD üyesi Viktor Apalaçi, Behçet Üstün’e verdiği bir video röportajda anlattı. Viktor Apalaçi, diziyi, Türk Yahudilerinin yakın tarihine objektif yaklaşan ilk yapım olduğu için çok önemli buluyor. Bundan önce Türk gayri müslimlerinin yaşamını özel olarak işleyen bir film yapılmadığını vurguluyor. Gerçekten de Yeşilçam filmlerindeki gayrımüslimler hep aşağılanan, kötü yanları vurgulanan tipler olmuştu. Kulüp’te ise 1950’lerin hayatı mercek altına alınırken onların yaşadıkları haksızlık ve zulüm de dile getiriliyor. Viktor Bey konuyu şöyle aktarıyor:
“Projenin sahibi Banu Denizer, ailesi, anneannesi Matilda Asero ve annesi Raşel’in 1940’lardan 50’lerin sonuna kadar olan dönemde yaşadıklarını anlatmış. Senaryo ekibi de bunu çok doğru yansıtmış. O dönemin acıları kendi ailemin yaşadıklarıyla da örtüşüyor. Dedem Alber, Balkan Savaşı’ndan dönemediği için babam ve kardeşleri yetimhanede büyümüş. Babam ben bir yaşındayken kendisinden istenen Varlık Vergisi’ni ödeyecek parası olmadığı için Aşkale’ye gönderildi. Geri dönebildi ama bize yaşadıklarını hiç anlatmadı, yaşadığı eziyeti vefatından sonra beni büyüten ağabeyimden öğrendim. Çocukluğum Beyoğlu, Şişhane ve Kuledibi’nde geçti. Yazları Büyükada’ya giderdik. 1955’te 6-7 Eylül faciasında Kartal ve Maltepe’den motorlarla gelen yağmacıların elinden “Burada Müslümanlar yaşıyor” yalanıyla kurtulduk! Oysa komşularımızla hiçbir sorunumuz yoktu. Zaten o dönemi Maksim Gazinosu’nda yaşayan Sacit Aslan da Kulüp dizisinde bahsi geçen Matilda ile Raşel’i tanıdığını, çalışanların dini ve etnik kökeniyle kimsenin ilgilenmediğini anlatıyor. “Aşkale’den dönüp parasız kalanların büyük bölümü yeni kurulan İsrail’e göç etti. Ama orada da sıfırdan bir hayat kurmak hiç kolay değildi” diye devam ediyor.
Viktor Apalaçi, Kulüp’ü, sadece objektif olduğu için değil, sinematografik olarak da çok başarılı bulmuş. Kostüm, dekor ve müziklerin dönem atmosferini çok iyi yansıttığını, oyunculukların üzerine laf söylenemeyeceğini vurguladıktan sonra “İlla eleştiri istiyorsanız antika arabalar çok ağır geçiyor” diyor.
Yazar Zeynep Göğüş ise dizide tarihlerin tutmamasından şikâyetçi. “Matilda’nın babası Aşkale’de öldüyse tarih en erken 1942 olabilir, Raşel 17 yaşında bu sefer 1959’a geliyoruz, oysa dizi 1955’te geçiyor” diye hesap yapıyor! O kadar kusur olur, bu bir belgesel değil, dizi deyip gelecek bölümü merakla bekliyoruz. Çünkü ikinci yarıda aksiyonun çok daha fazla olacağı kesin. Çekimler bitmiş. Gösterilmesi için herkesin ilk bölümü izlemesi ve heyecanın artması bekleniyor!