Koronavirüs enfeksiyonu, vücudu kalp damar hastalıkları ve kanser gibi kompleks kronik hastalıklardan koruyan ve hücre zarında bulunan “LRP1 …
Koronavirüs enfeksiyonu, vücudu kalp damar hastalıkları ve kanser gibi kompleks kronik hastalıklardan koruyan ve hücre zarında bulunan “LRP1” adlı savunma proteini düzeylerinin düşmesine ve vücudun geçici bir süre için de olsa toksik etkilere karşı savunmasız kalmasına neden oluyor. İstanbul’un önde gelen pandemi merkezlerinden Göztepe Süleyman Yalçın Şehir Hastanesi’nde takip edilen 180 hasta üzerinde yapılan araştırma, koronavirüs enfeksiyonu geçirenlerin, ileride kalp damar hastalıkları ve kansere yatkınlığının artıp artmadığına da ışık tutacak. Sağlık Bakanlığı ve etik kurul onayı ile koronavirüsün kan yağları, kalp ve metabolizma üzerinde etkilerini inceleyen araştırma, dünyanın en büyük kalp kongresi olan Amerikan Kalp Derneği’nin (American Heart Association) Kongresi’nde, düzenleme komitesi tarafından Paul Dudley White International Scholar Ödülü’ne layık görüldü.
Çalışmayı yürüten ekipten Medeniyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Dahili Tıp Bilimleri Bölümü Kardiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Göztepe Süleyman Yalçın Şehir Hastanesi Kardiyoloji Kliniği hekimi Prof. Dr. Mehmet Ağırbaşlı, “Hastanemize başvuran 180 hastanın metabolik verilerini izledik. Kovid-19’a yakalanan kişilerde savunma proteini düzeyi çok kısa bir süre içinde ‘şalterler kapanırcasına’ çok düşük düzeylere iniyor. Koruyucu protein disfonksiyonu, kalp hastalıkları ve kanserde hastalık oluşumunda etkisi büyük. Kovid’e yakalanan kişilerin ileride kanser ve kalp hastalıklarına yatkınlığı artacak mı, bu çok önemli bir soru” dedi.
VİRÜS, ÇOK KISA BİR SÜRE İÇİNDE VÜCUDU SAVUNMASIZ BIRAKIYOR
Prof. Dr. Ağırbaşlı, “Vücudun metabolik stres anlarında kullandığı belli savunma mekanizmaları var. Bunlar da belli koruyucu proteinler içeriyor. Bu koruyucu proteinleri hastanemizde acile başvuran, servislerde veya yoğun bakımda yatan hastalarda araştırdık. Gördüğümüz şey çok şaşırtıcıydı çünkü Kovid-19, hastalığa yakalanan kişilerde çok kısa bir zaman içinde koruyucu protein düzeylerini düşürerek vücudu savunmasız bırakıyor. Hastalık zemininde gelişen inflamasyon ve sitokin fırtınası, pek çok toksik olabilecek molekülü tabiri caizse başı boş bırakıyor. Hastalık ilerledikçe vücut, savunma mekanizmalarını yeniden oluşturmaya çalışıyor fakat normale dönmüyor” şeklinde konuştu.
“AĞIR HASTALARDA PROTEİN DÜZEYLERİ TAMAMEN NORMALE DÖNMÜYOR”
Koruyucu protein disfonksiyonunun daha önceden de bilinen bir şey olduğunu ve kronik hastalıklarda, özellikle iki büyük hastalık grubunda (kalp damar hastalıkları ile kanser oluşumunda) oluşumunda kilit rolde olduğunu da vurgulayan Prof. Dr. Ağırbaşlı, şu bilgileri verdi:
“Koruyucu protein disfonksiyonunun bu hastalıkların oluşumunda etkili olduğunu biliyoruz. Ama Kovid-19’da şimdiye kadar bu etkiyi gözlemlememiştik. İleride bu hastalarda tekrar aynı riske maruz kalabilecekleri bir sekel kalıyor mu; dünyada milyonlarca insanı etkilemiş bir hastalıktan bahsediyoruz, bu insanlar Kovid’den iyileşseler bile ileride kronik hastalıklara yakalanma riski, özellikle iki büyük hastalık grubu olan kalp damar hastalıkları ve kansere yakalanma riski, diğer popülasyonlara göre daha mı yüksek olacak? Bunların hepsini ileriki çalışmalar ortaya koyacak. Koruyucu protein disfonksiyonunu Kovid-19’dan önce de biliyorduk. İnflamasyon olduğu zaman, bu durum hızlı bir şekilde gelişebiliyor. Ama Kovid-19’da enteresan bir şekilde, acile başvuru yapan bütün hastalarda bu durumu gözledik. Dolayısıyla bu, Kovid-19’un bir özelliği olabilir. Çünkü çok çabuk bir şekilde vücudun sistemlerini değiştirebiliyor. Tabii ki sonra vücut bu metabolik stresi anladığı zaman savunma mekanizması olarak koruyucu proteinleri tekrar devreye sokabilir ama bizim gördüğümüz kadarıyla, yoğun bakımdaki hastalarda bu protein düzeyleri tamamen normale dönmüyordu.”
“LRP MOLEKÜLÜ NEREDEYSE YOK OLUYOR”
Prof. Dr. Mehmet Ağırbaşlı şöyle devam etti:
“Vücudun kendisinin ürettiği, pıhtılaşmaya karşı koruyucu olan proteinler var yine. Bunların da Kovid-19’da aşağı gittiğini görüyoruz diğer çalışmalardan. Biz, kendi çalışmamızda ise LRP1 diye bir moleküle baktık. Bunun ateroskleroz (damar sertliği), inflamasyon ve pek çok hastalıkta koruyucu olduğunu biliyoruz. Kovid geçiren hastalarda bu molekülün hemen hemen yok denecek kadar azaldığını gördük. Dünyada baktığınızda, neredeyse yarım milyar insan bu hastalığa yakalandı ve iyileşti. Bu kadar çok insanı etkileyen bir hastalık eğer (kalp, kanser gibi) kronik hastalık risklerini artırırsa bu ileride, sağlık sistemlerinin de baş edemeyeceği düzeyde bir yük getirecektir. Hastalığın nasıl oluştuğunu anlarsınız, tedavi de geliştirebilirsiniz. Örneğin iyi kolesterol olarak bildiğimiz molekülün içerisinde olan en önemli protein Apo A’nın, sentetik formları var. Bunlar zaten Kovid pandemisinden önce sepsis dahil pek çok hastalıkta kullanılıyordu. Bizim çalışmamızda baktığımız protein olan LRP’nin ise miyokard infarktüs (kalp krizi) ve diğer hastalıklarda koruyucu rolünün olduğu daha evvelden bilindiği için de bunların sentetik analogları üretilmeye çalışılıp, insanlarda Faz-2 deneylerine geçilmişti.”
“HASTALIĞIN BİLİNMEZİ BU KADAR ÇOKKEN KORUNMAK ZORUNDASINIZ”
Koronavirüsün etkilemediği neredeyse hiçbir sistem olmadığını vurgulayan Ağırbaşlı, hastalık bunca risk yaratıyorken aşının çok nadir görülen yan etkilerinin polemik konusu edilmesine de değinerek sözlerini şöyle noktaladı:
“Özellikle kardiyovasküler sistem, solunum sistemi ve hemen tüm sistemleri etkiliyor. Bu hastalığın uzun etkileri hakkında hiçbir şey bilmiyoruz. Hastalığa karşı elimizdeki en iyi koz şu anda önlemek ya da hastalığa hiç yakalanmamak. Aşıların ise şu anki etkinlikleri son derece güçlü olmakla birlikte yan etkileri çok çok nadir. Aslına bakarsınız tıpta kullandığımız bütün tedavilere bakın, hepsinin yan etki riski olduğunu görürsünüz. Ama biz, fayda ve zararı gözetmek zorundayız. Eğer korunmaya çalıştığınız hastalık çok tehlikeli bir hastalıksa, bazı yan etkileri kabul eder, o hastalığa karşı önlem alırsınız. Aşılar da bu gruba giriyor, kullandığımız bütün tedaviler de bu gruba giriyor”
AĞIR GEÇİRENLERDE BU MOLEKÜLLE İLGİLİ GENETİK YATKINLIK OLABİLİR
180 koronavirüs hastasının incelendiği çalışmada, LRP1 protein düzeylerinin erken dönemde üçte bire düştüğünü, ilerleyen dönemde savunma mekanizmalarıyla toparlamaya başladığını ama normale dönemediğini gösterildi. LRP1 ise kalp damar hastalıkları, diyabet, kanser gibi diğer kronik hastalıklarla çok ilişkili bir protein. Koronavirüsün, bu hastalıklardan vücudu koruyan sistemin en önemli enzimlerinden olan ACE2’yi etkisiz hale getirdiği, diğer koruyucu protein seviyelerinin azalmasının da bu olayla ilişkili olduğu düşünülüyor. Türk bilim insanlarının yaptığı bu çalışma ayrıca Kovid-19’u ağır geçiren hastalarda da bu sistemlere ait genetik değişimlerin yatkınlık oluşturabildiğini vurguluyor.