Hasanköy Mahallesi’nde 30 Temmuz’da bir evde Dedeoğulları ailesinden 7 kişinin silahla öldürülmesine ilişkin davanın, Konya 4. Ağır Ceza …
Hasanköy Mahallesi’nde 30 Temmuz’da bir evde Dedeoğulları ailesinden 7 kişinin silahla öldürülmesine ilişkin davanın, Konya 4. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından görülen ilk duruşmasında, tutuklu katil zanlısı Mehmet Altun ile başka bir dava nedeniyle cezaevinde bulunan tutuksuz sanıklar Lütfi Keleş ve Ali Keleş (Veli Keleş’in oğlu), Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla katıldı.
Tutuksuz sanıklardan Ali Çalık, Ali Keleş, Ramazan Çalık, Veli Keleş ve Yahya Çalık ise duruşma salonunda hazır bulundu.
Adliye Konferans Salonu’nda görülen duruşma nedeniyle Konya Adliyesi ve çevresinde polis ekipleri tarafından geniş güvenlik önlemleri alındı. Davayı takip etmek isteyen çok sayıda yurttaş da adliyeye geldi.
Ankara, Diyarbakır, Şanlıurfa, Van, Muş, Batman, Mardin, Şırnak ve Yalova baroları, Türkiye Barolar Birliği ile İnsan Hakları Derneği Konya Şubesi temsilcileri de duruşmayı izledi.
”SÜRTÜŞMELER SÜREKLİ DEVAM ETTİ”
İlk kez hakim karşısına çıkan katil zanlısı Altun, savunmasında, Dedeoğulları ailesini çocukluğundan beri tanıdığını, Dedeoğulları ailesi ile ablasının ailesi arasında yaklaşık 20 yıldır husumet olduğunu öne sürdü.
Ablası Ayşe Keleş ile aynı evde yaşamadığını ama sık sık gidip geldiğini belirten Altun, “20 yıl kadar önce, ablamla bağ bahçeyle uğraştığımız sırada ablamı yanlarına çağırdılar. Ablam yanlarından ağlayarak döndü. O gün ‘hava sıcak’ diye atletle çalışıyordum. Bu durumdan rahatsız olmuşlar. Hatırladığım ilk tartışma konusu buydu. Bundan sonra da sürtüşmeler sürekli devam etti. Gidip bu aileyle konuşmak, aradaki anlaşmazlıklara bir son vermek istiyordum ama ailem gidip konuşmamı istememişti. Eniştem, ‘İşleri güçleri yok. Akşama kadar oturuyor, birine sataşsak diye düşünüyorlar. Boşver.’ demişti” ifadelerini kullandı.
”AMACIM KONUŞMAKTI”
İki aile arasında 12 Mayıs’ta yaşanan kavgada yer almadığını kaydeden Altun, aileler arasındaki gerginlikle ilgili, “Ailemde ve diğer ailelerde ırkçılık gibi bir şey söz konusu bile değildir. Zaten son olaydan ailemin, Keleş ailesinin ve Çalık ailesinin haberi yoktur. Aradaki husumeti konuşmak istiyordum. Amacım konuşmaktı, öldürmek değildi” beyanında bulundu.
Olaydan önce 3 aydır işsiz olduğunu ve problemleri nedeniyle kafasını toplamak için Ankara, Bursa, İstanbul ve Eskişehir’e gittiğini, buralarda bazı otellerde kaldığını anlatan Altun, şöyle devam etti:
“Dedeoğulları ailesiyle görüşmeye, olaydan 2 gün önce karar verdim. 12 Mayıs’taki kavgadan sonra sürekli tehdit ediliyorduk. Ben de gidip ne olduğunu öğrenmek istedim. Oraya gideceğimi kimseye söylemedim. Giderken, kendimi korumak amacıyla yanıma silah aldım. Benzini de neden yanıma aldım bilmiyorum ama olur da kötü bir durum olursa diye aldım. Aracı da onlarla konuşmaya gitmek için olaydan 2 gün önce kiralamıştım. Sonra giderken, kendimi belediye görevlisi olarak tanıtmak için elime bir dosya aldım. Yüzümde maske vardı. Ev sakinlerinden birinin evde olmadığını öğrenince o da gelsin öyle konuşuruz diye düşünüp evden çıktım ve arabayla biraz dolaşıp tekrar geldim. Beni hala tanımamışlardı. Maskemi çıkarınca tanıdılar. Silahımı çıkarıp sadece konuşmaya geldiğimi söyledim ama üzerime doğru geldiler.”
“BENİ YÖNLENDİREN KİMSE OLMADI”
Altun’un ifadesi sürdüğü sırada, Dedeoğulları ailesinin yakınlarından birinin “Daha ne yapacaktın” şeklindeki çıkışı üzerine salonda kısa süreli gerginlik yaşandı.
İfadesine devam eden Altun, şunları kaydetti:
“Olay günü ateş etmek istemedim ama onlar bana saldırınca ben de o an hedef gözetmeden ateş ettim. Ya ben onları öldürecektim ya da onlar beni öldürecekti. Orada en fazla 15-20 dakika kalmışımdır. Daha sonra aracıma gidiyordum ki evdeki kameralar aklıma geldi. Delilleri yok etmek için yanımdaki benzinle evi yakmaya karar verdim. Benzin bidonunu evin içine attım. Konuşmak için oraya gittiğimden hiç kimsenin haberi yoktu. Beni yönlendiren kimse olmadı. ‘Azmettirmek’ diyorlar. Ben böyle bir kelimenin anlamını bile bilmiyordum bugüne kadar.”
Katılan avukatı, sanık Altun’a telefonuna olaydan hemen sonra ve yaklaşık 13 gün önce neden sıfırlama işlemi yaptığını sordu. Altun, bunun herhangi bir sebebinin bulunmadığını iddia etti.
Altun’a, katılan avukatı, olaydan önce farklı illerde lüks otellerde konakladığının tespit edildiğini belirterek, bu konaklamaları kimin ödediğini sordu. Altun, bütün konaklama masraflarını kendisinin karşıladığını savundu.
12 Mayıs’taki olay nedeniyle tutuklu bulunan sanık Ali Keleş (Veli Keleş’in oğlu) ise olaydan haberdar olmadığını, bu konuda Mehmet Altun ile herhangi bir irtibatının bulunmadığını öne sürdü.
Yine 12 Mayıs’taki olay nedeniyle tutuklu olan Lütfi Keleş de suçlamaları reddetti, olaydan haberdar olmadığı iddiasını dile getirdi.
İki aile arasında anlaşmazlıkları gidermeye çalıştığını savunan Keleş, “Haberim olsaydı böyle bir şeye izin vermezdim. Mehmet Altun, eşimin kardeşi olduğu için evimize ara sıra gelirdi. Aileden kimsenin azmettirdiğini düşünmüyorum. Böyle bir şey olamaz” ifadelerine yer verdi.
NE OLMUŞTU?
Merkez Meram ilçesi Hasanköy Mahallesi’nde 30 Temmuz’da bir evde 7 kişinin ölü bulunduğu ihbarı üzerine adrese yönlendirilen sağlık ekipleri 7 kişinin de yaşamını yitirdiğini belirlemişti. Cinayet zanlısı Mehmet Altun 4 Ağustos’ta yakalanmıştı.
İddianamede, Altun hakkında öldürme olayına ilişkin “canavarca hisle tasarlayarak 7 kişiyi kasten öldürme” suçlamasıyla 7 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talep edilmişti.
Ayrıca Altun’un “nitelikli olarak konut dokunulmazlığını ihlal” suçundan 1 yıldan 3 yıla kadar, “Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkındaki Kanun’a muhalefet” suçundan 1 yıldan 3 yıla kadar ve “yakarak mala zarar verme” suçundan da 8 yıla kadar hapisle cezalandırılması istenmişti.
Soruşturma kapsamında diğer sanıklar Yahya Çalık, İbrahim Keleş, Ramazan Çalık, Ali Çalık, Lütfi Keleş, Ali Keleş (Lütfi Keleş’in oğlu), Veli Keleş, Ali Keleş (Veli Keleş’in oğlu), Ayşe Keleş ve Ali Keleş (Harun Keleş’in oğlu) hakkında ise “canavarca hisle tasarlayarak 7 kişiyi kasten öldürmeye azmettirme” suçundan 7’şer kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası, “yakarak mala zarar vermeye azmettirme” suçundan da 8’er yıla kadar hapisle cezalandırılmaları talebinde bulunulmuştu.