CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı dövize endeksli mevduat hesabı uygulamasına ilişkin …
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı dövize endeksli mevduat hesabı uygulamasına ilişkin, “Faize kur garantisi verilir mi yahu? Yani döviz garantisi veriyorsun. E hani Türk lirası? Diyor ki ‘Eğer dolar daha fazla yükselirse meraklanma, ben farkı ödeyeceğim’ diyor. Kimin cebinden ödeyeceksin? Kendi cebinde mi ödeyeceksin? Hayır. Fakirin fukaranın cebinden ödeyeceksin. Böyle bir rezaleti Türkiye Cumhuriyeti tarihi görmemişti” dedi.
Kılıçdaroğlu, bir dizi ziyaret ve açılışlara katılmak üzere Adana’ya geldi. Kılıçdaroğlu, daha sonra Adana’nın yerel Tv’si olan Koza TV’de ‘Geniş Açı Özel’ programına katılarak gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.
Kılıçdaroğlu, “Birileri vurgun yaptı. Doları 18 liraya kadar çıkardılar, sonra birileri gitti milyon dolarlarını Türk Lirası’na çevirdi. Hükümet bu kararı aldı, dolar düştü 13 liraya dünyanın parasıyla gitti 13 liradan dolarını satın aldı. Kim yaptı bunu? Yönetenler yaptı. Bununla ilgili Meclis’e bir araştırma önergesi vereceğiz” dedi.
Ekonomik gelişmeleri, erken seçim tartışmalarını ve iktidarın politikalarını değerlendiren Kılıçdaroğlu, özetle şunları söyledi:
“Kendisi bilir. Biz, erken seçimi, vatandaş daha fazla mağdur olmasın diye istiyoruz. Çünkü, gecikilen her günün topluma maliyeti, insana maliyeti, gençlere maliyeti, kadınlara maliyeti, ailelere maliyeti artıyor. Pahalılık var, zam var, zulüm var. İnsanlar perişan vaziyette. Böyle bir durumda ne yapılır? Sağlıklı işleyen bir demokraside halkın hakemliğine başvurursun. Kendisine güveniyorsa -ki o söylediğine göre kendisine güveniyor- o zaman sandığı koyar, oyu alır ve döner bana der ki ‘Bak Bay Kemal, ben sana demedim mi tekrar kazanacağım diye. Sandığı koydum ve kazandım. Sen de sesini kes’. Ben şimdi halkın sesini dillendiriyorum. Halkın sorunlarını dillendiriyorum. Halkın sorunu var, dertleri var, perişan vaziyette. Kara kış geldi; elektrik faturasını ödeyemeyen var, doğalgaz faturasını ödeyemeyen var, eğitim masraflarını karşılayamayan var. Dolayısıyla böyle bir tablo var. Biz, kendisine iyilik yapıyoruz aslında. Erken seçim kararı alır veya almazlar. Kendileri bilirler. Almazlarsa bu bizim lehimize. Almazlarsa bu perişanlık devam edecek yani, millet daha fazla görecek perişanlığı.
“ERDOĞAN’I ARTIK CİDDİYE ALMAK DOĞRU DEĞİL”
Bunun dışında Erdoğan’ı artık ciddiye almak doğru değil. Erdoğan, ülkeyi yönetemiyor. Yönetme gücü de yok. Yönetme kapasitesi yok. Yönetme bilgisi yok. Yönetme birikimi de yok. Bizi dinleyen vatandaşlar diyebilirler ki ‘19 yıl yönetti’. 19 yıl satarak yönetti. Cumhuriyet’in bütün kurumlarını tek tek PETKİM’den tutun, kağıt fabrikalarına kadar, bankalara kadar her şeyi sattı. Satarak memleketi götürdü. Bugünlere getirdi. Şimdi satacak bir şey yok. Şimdi BOTAŞ’ı satıyorlar. Tank Palet’i Katarlılara sattılar. Türkiye Varlık Fonu kurdular. Varlık Fonu içindeki firmaları satmayı planlıyorlar. Satarak yönetiyor. Bu şuna benziyor. Paranız yok, yeteri kadar geliriniz yok. Evde buz dolabını sattınız, çamaşır makinasını sattınız, televizyonu sattınız bir süre idare ettiniz. E sonra ne olacak? Nereye kadar götürecekler bunu? Götüremiyorlar. Kendisine iyilik yapıyoruz. Getirirsiniz sandığı, memleket nasıl yönetilir gösterelim. Huzur nasıl sağlanır gösterelim. Kamplaşma nasıl önlenir gösterelim. Bu memlekette barış nasıl olur gösterelim. Güçlendirilmiş parlamenter sistem nedir gösterelim. Milletin iradesi nedir, iradeye saygı nasıl olur gösterelim. Yolsuzluklarla nasıl mücadele edilir gösterelim. Devlet nasıl saydam olur gösterelim. Bir ülkenin sorunlarını çözmek için nasıl adımlar atılır gösterelim. Bunların hepsini yapabiliriz. Yapıyoruz da zaten.
“BİZ KAYSERİ’Yİ YÖNETİRSEK ÇOK DAHA FARKLI BİR KAYSERİ ÇIKACAK ORTAYA”
“NİYE KADROMUZ OLMASIN?”
Yaklaşık bin küsur engelli ailesi gelmişti. Onların sorunlarını nasıl çözeceğimizi, aile destekleri sigortasının ne olduğunu, bu sigortanın neden bugüne kadar çıkarılmadığını, biz bu sigortayı çıkardığımız zaman her eve bereketin, huzurun nasıl geleceğini, sağ elin verdiğini sol elin nasıl görmeyeceğini, dolayısıyla inançlarımıza, insan onuruna yakışır bir uygulamayı nasıl yapacağımızı da anlattık. Bu bölüm biraz belediye başkanları toplantısının gölgesinde kaldı ama onun dışında Kayseri’de ciddi bir Ağrılılar, Karslılar var, Ardahanlılar var, Erzurumlular var. Onlarla da özel bir, onların talepleri üzerine onlarla da bir toplantı yaptık. Yaşadıkları sorunları anlattılar. Pek çok sorun var. Ben sanayi odası başkanlığını da ziyaret ettim. Ticaret odası başkanlığını da ziyaret ettim. Yönetim kuruluyla oturup konuştuk. Güzel sohbetlerimiz oldu. Aslında hepsi yaşanan sorunların farkında. Şöyle bir endişeleri var. Acaba CHP’nin yeterli kadroları var mı? Bu sorunları aşmak için. Onlara kadrolarımızı anlattım. Tabii bunlar çok fazla görünür olmadığı için vatandaşın kafasında şöyle bir soru; ‘Tamam, CHP’ye oy verelim de geldikleri zaman yeterli kadroları var mı?’ Var tabii niye kadromuz olmasın?
“BÜTÜN ENGELLEMELERE RAĞMEN HİÇBİR ŞİKAYET YAPMADAN ENGELLERİ AŞIP VATANDAŞA HİZMET GÖTÜRÜYORLAR”
“PANDEMİ SÜRECİNDE HÜKÜMETİN YAPAMADIĞINI YAPTIK”
“HALKA DOĞRULARI SÖYLEYEREK, KARARLI, AZİMLİ, ADIMLARLA MESAFE ALIYORUZ”
Dolayısıyla her evde şöyle veya böyle ne sorun varsa sorunun giderilmesine yönelik çabanız olacak ve o çabayı harcayacaksınız’… Şunu da söyledik tabii; ‘Yapılacak olan yardımları vatandaşın onurunu zedeleyecek şekilde, çok görülür yapmayacaksınız. O kişinin yoksulluğunu teşhir edemezsiniz’. Yani sağ elin verdiğini sol el görmeyecek. Bizim İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız süt dağıtma sözü vermişti. Aylardır süt dağıtıyordu. Erdoğan dedi ki ‘Hani süt dağıtma sözü vermiştiniz, niye yapmıyorsunuz? Oysa aylardır yapıyorduk. Ama onların yaptığı gibi yapmıyorduk. Onların yoksulluklarını teşhir etmiyorduk. Aynı zamanda yatırım da yapıyoruz biz. Aynı zamanda bir şey daha yapıyoruz. Geçmiş belediyelerin yüklemiş olduğu borçları da ödüyoruz. Yani borçlanma yetkisi vermiyorlar. Hem yatırım yapılıyor hem sosyal belediyecilik yapılıyor hem de borçlar ödeniyor. Dolayısıyla üçlü kıskaç içinde şikayet etmeden, halka doğruları söyleyerek, kararlı, azimli, adımlarla mesafe alıyoruz. Şunu da yapıyoruz, onu da ifade edeyim: Belediye başkanlarımızın performansını genel merkez olarak da ölçüyoruz. Yani kabulü var mı? Oylarda düşme var mı? Hiçbir belediye başkanlığımızda böyle bir sorun yok. Kabul var, halkla kucaklaşma var. Dolayısıyla herhangi bir sorun yok. Tabii şikayet gelir mi? Elbette gelir. Diyelim ki Adana, koca Adana, metropolde herkese aynı anda ulaşamazsınız ama, iki gün gecikme olur, üç gün gecikme olur. Şikayet geldiği zaman bazen genel merkeze gelir bazen doğrudan belediyeye gelir, biz süratli bir şekilde ona müdahale ederiz.
“EMEKLİLERİN DURUMU PERİŞAN”
Bizim belediyelerde 4 bin 500 lira olacak asgari ücret. Emeklilerin durumu perişan. Emeklilere iki maaş ikramiye veriliyor ama ikramiyede ciddi bir artış yapılmadı. Hala sabit tutuluyor. Ufak tefek artışlar oldu ama bunlar da emeklilerin ihtiyaçlarını karşılamaktan bir hayli uzak. Buna benzer pek çok şey var. Biz, taşeron işçilere de kadro verilmiyordu, önce bu taşeron işçileri örgütledik, dernek kurdurduk sonra bunların sözcülüğünü üstlendik. Bunlarla toplantılar yaptık. Kadro verilmesi için baskı kurduk. Onlara da kadro verdiler. Tabii biz emeklilere en az asgari ücret düzeyinde iki maaş ikramiye verilmesini istedik. Elin oğluna dünyanın parasını ödüyorsun da sıra emekliye gelince mi para yok? Asgari ücretliye de komik rakamlar veriyorlardı, bizim baskılarımız üzerine şimdi 4 bin 250 lira yaptılar. O bile düşük. Yıl başında 384 dolardı, şimdi 270 küsur dolara düştü. Bütün bunlara rağmen para var, imkan var. Bütün mesele şu, parayı yerinde ve doğru kullanacaksınız, savurganlık yapmayacaksınız. Bunu yaptığınız zaman herkes kazanır. Bunun aslında dünyada bilinen formülü şudur; bir aylık alıyorsan, enflasyon varsa enflasyon artı büyümeden pay… Bu yapılabilir mi? E dünya böyle yapıyor. Demokrasisi gelişmiş ülkelerin tamamında bu kural var. Enflasyon almış başını gidiyor, enflasyonun yarısını veriyorsun. Böyle olunca kişi, arzu ettiği geliri elde edemiyor. Hem diyeceksiniz ki ‘Ekonomi şaha kalktı’; emekliye, işçiye memura gelince diyeceksiniz ki ‘Size veremiyorum, ekonominin durumu kötü’. E şaha kalktık diyen sensin. O zaman vereceksin.
“BUNLARIN HİÇBİRİSİ MİLLİYETÇİ DE DEĞİL, ÜLKÜCÜ DE DEĞİL”
“FAİZE KUR GARANTİSİ VERİLİR Mİ YAHU? KENDİ CEBİNDEN Mİ ÖDEYECEKSİN”
Hepimiz, bu ülkenin fakiri fukarası ona çalıştı. Allah aşkına, faize kur garantisi verilir mi yahu? Yani döviz garantisi veriyorsun. E hani Türk lirası? Diyor ki ‘Eğer dolar daha fazla yükselirse meraklanma, ben farkı ödeyeceğim’ diyor. Kimin cebinden ödeyeceksin? Kendi cebinde mi ödeyeceksin? Hayır. Fakirin fukaranın cebinden ödeyeceksin. Böyle bir rezaleti Türkiye Cumhuriyeti tarihi görmemişti. Çözemiyorlar. Sorunu çözemiyorsun, sorun yaşayanları dinlemiyorsun, her şeye tek başına karar veriyorsun. Bu devlet böyle gitmez kardeşim. Getir sandığı, hakeme başvuralım yahu. Hakeme başvurmaktan korkuyor. Öyle bir noktaya geldi ki hakemden de korkuyor. Hakem millettir. Milletin ferasetine güveneceksin. Millet bizi ana muhalefet yaptı diye biz millete kızdık mı? Hayır. Takdiridir yapar. Ama şimdi millet diyor ki ‘Sizi iktidar yapacağız’ diyor. ‘Siz Türkiye’yi daha iyi yöneteceksiniz’ diyor. Korkusu da ondan zaten. ‘CHP gelirse ne olur? CHP gelirse ne olur?’ Huzur gelir, barış gelir her şey gelir memlekete. Çünkü CHP her şeyin hesabını verir. Biz böyle yetiştik. Bizim insanımız üretmeli, alın teri dökmeli, biz ona destek vermeliyiz. Yahu Adana en önemli kentlerden birisidir. Çiftçi ekemiyor artık. Gübre fiyatlarına bak. Hadi ben doğruyu söylemiyorum, e git çiftçiyle konuş. Enerji ne oldu bir bak bakalım. Bu zammı kim yaptı, bir bak bakalım. Şimdi kalkmış başka bir şey söylüyorsun. Demokrasiyi savunuyoruz. Onun için sandıktan korkmamamız lazım.
“BİRİLERİ VURGUN YAPTI”
“ÇİFTÇİYE SORUN FAİZİ DÜŞTÜ MÜ? ESNAFA SORUN”
“İLK YAPILACAK İŞ STRATEJİK PLANLAMA TEŞKİLATI’NI KURMAKTIR”