Bazıları korku filmlerine bayılır, kimisi bakmaya bile tahammül edemez. Birçok kişi de korkutucu sahnelerden ya da kanlı sahnelerden gözlerini …
Bazıları korku filmlerine bayılır, kimisi bakmaya bile tahammül edemez. Birçok kişi de korkutucu sahnelerden ya da kanlı sahnelerden gözlerini kaçırır, korku filmlerine burun kıvırır ancak pandemi dönemiyle birlikte korku sinemasına ilgi artıyor ve adeta korku türünde yeni bir diriliş yaşanıyor. Farklı platformlarda peş peşe korku dizileri, filmleri ve hikâyeleri kadar kısıtlamalar kalkıp da sinema izleme fırsatı başlar başlamaz vizyona ardı ardına korku filmleri düşüyor. Bu tablo ünlü korku romanı yazarı Stephen King’in meşhur lafını hatırlatıyor: “Gerçek olanlarıyla başa çıkmak için korku hikâyeleri uyduruyoruz.”
Bilimsel araştırmalar korku filmi izleyenlerin kalp atışlarının, kan basıncının ve solunumlarının hızlandığını ortaya koyuyor. Üstelik film bittikten sonra da bu fizyolojik uyarılma sürüyor ve sadece bizler farkında olmuyoruz, ancak sırf bu nedenle yaşanılan pozitif duygular daha yoğun hissediliyor. Geriye film sırasında yaşanılan korku ve gerilim hislerinden çok, sadece iyi vakit geçirdiğiniz hissi kalıyor. Bu hazzın farkına varan ve adrenalin seven herkes tekrar tekrar korku filmi izlemek isteyebiliyor. Bir açıdan pandemi sırasında bizi heyecanlandırabilecek etkinlikler, hazlar kısıtlanıyor. Oysa ki sıkı bir korku filmi bu hazzı tüm bedene yayıyor.
Ne var ki, herhangi bir korku filmiyle bir şekilde olumsuz bir deneyiminiz olursa diyelim bir korku filmini izledikten hemen sonra sevgilinizle kavga ettiniz, ya da yolda bir kaza atlattınız, yine filmin sürdürdüğü fizyolojik uyarılma yüzünden olumsuz duygularınızı daha da yoğun yaşayacağınızdan ileride bir başka filmi seyretmekten kaçınabiliyorsunuz. Velhasıl hâlâ bir korku filmine şans vermeyecekler de var tabii. Öte yandan araştırmalar korkularının, duygularının üstüne giden kişilerin korku filmlerini daha çok sevdiğini tespit ediyor. Duygularından ya da korkularından kaçanlar korku filmlerini pek sevmiyor. Tüm bunlarla birlikte pandemi sürecinin ilk zamanlarında yapılan araştırmalar özellikle korku filmi izleyicilerinin pandemi süreciyle daha iyi başa çıktığını söylüyor. Çünkü adeta bir distopya gibi yaşadığımız ilk süreç, virüsün yaydığı gerilim, kitleler halinde ölümler ve bilemediğimiz dehşet korku sineması izleyicisine yabancı gelmiyor.
Elbette bireysel farklı eğilimler ve mizaç da önemli. Psikoloji literatürüne göre yaklaşık 10 kişiden biri adrenalinden hoşlanıyor. Bu anlamda yüksek olasılıkla korku filmlerinden zevk alanlar ayrıca çocukluklarında lunaparkta gondola binmekten de keyif alanlar. Ne var ki uzun bir süredir yaşadığımız pandemi sürecinde hem adrenalin azaldığından hem de korona gerilimiyle başa çıkmak için bir korku kurgusuyla gerçek dehşeti unutmak iyi geliyor. Korku izleyicisi bu süreçte 70’lerin, 80’lerin ve 90’ların ikonik korku karakterleriyle de yeniden buluşmaya hazırlanıyor. İzleyicinin dört gözle beklediği ve korku simgesi haline gelmiş katil bebek Chucky bir televizyon dizisiyle, “Halloween” filmlerinin soğukkanlı seri katili Michael Myers “Halloween Kills” devam filmiyle, yeni yılın ilk aylarında ise “Scream” filmi beşincisiyle geri dönüyor.
Korku sinemasının ikonlaşan katil oyuncak bebeği Chucky, sonbaharda sekiz bölümlük bir televizyon dizisi ile korku evrenine geri dönüyor. Uzun zamandır beklenen dizinin fragmanları yayımlanmaya başladı. Ne var ki Chucky’nin yaratıcısı Don Mancini’nin dizi dışında sinema için de yeni fikirleri var.
1988 yılının efsanevi filmi “Çocuk Oyunu” ile oyuncak bebek Chucky’nin kızıl saçlı, mavi gözlü masum bir oyuncaktan, hain sırıtışlarıyla ve yaratıcı cinayet aletleriyle tüyler ürpertici bir katile dönüştüğü hikâyeyi bilmeyen yoktur. Özellikle o yıllarda henüz çocuk olanlarla birlikte kimi korku sineması fanatikleri, Tom Holland ‘ın filmiyle bir korku filmi simgesine dönüşen Chucky’e masum bir çocuğun yaramazlığı esnasında bile hâlâ gönderme yaparlar. Bu arada sevgili Berna Laçin de çok tatlı Chucky taklidi yapar ki duyduk duymadık demeyin.
Bir ruh tarafından ele geçirilmiş katil oyuncak bebek fikrini, peşi sıra onlarca oyuncak bebek filmi takip etse de korku türü içinde Chucky’nin yeri başkadır. Tam yedi filmi bulunan Chucky, sonunda uzun zamandır beklenen sekiz bölümlük televizyon dizisi ile ekranlara dönüyor. Fragmanları nihayet her yerde. Chucky, 12 Ekim’de Amerikan televizyon kanalı SYFY ekranında hayranlarıyla buluşuyor. Neyse ki dijital platformlarda ne istersek bulabileceğimiz bir dönem yaşarken kısa bir süre sonra ya Netflix ya da başka bir platforma da ulaşacağından emin olabilirsiniz.
Televizyon dizisi için efsaneyi ekrana taşıyan isim, Chucky serisinin babası, orijinal ilk filminde senaryoya da ortak olan, ünlü serinin yaratıcısı Don Mancini. Mancini, 2017 yapımı “Cult Of Chucky” de dahil olmak üzere, serinin devam filmlerinin birçoğunda yönetmen koltuğuna da oturmuştu.
Yeni hikâyede ana karakter Jake Webber (Zachary Arthur), annesinin ölümünden sonra zorbalıklara uğrayan 14 yaşında eşcinsel bir çocuk. Oyuncak bebeklerin parçalarını bir araya getirip yaratıcı işler çıkaran genç bir sanatçı olarak garaj satışında Chucky’i buluyor ve kasabada cinayetler başlıyor. Chucky’nin yaratıcısı Mancini, eğer televizyon dizisi ilgi görürse ve izleyicide yeni bir heyecan yaratırsa sinema için yeni bir film de planlıyor.