Temel Karamollaoğlu, partisinin genel merkezinde bugün düzenlediği haftalık basın toplantısında konuştu. Merkezi Hekim Randevu Sistemi’ndeki …
Temel Karamollaoğlu, partisinin genel merkezinde bugün düzenlediği haftalık basın toplantısında konuştu. Merkezi Hekim Randevu Sistemi’ndeki randevu aralıklarının 5 dakikaya düşürülmesine tepki gösteren Karamollağlu, “Mesele hastanın yüzüne bakmak değil, hastayı tedavi edebilecek tedbirleri almak, teşhislerde bulunmak” dedi. Karamollaoğlu şunları söyledi:
“GÜNDE 90 HASTA”
“Bir doktor, bir saatte 12 hastaya bakmak mecburiyetinde, günde 90 küsur hastaya bakmak mecburiyetinde. Bu mantıklı bir iş değil. Bir doktorun bunun altından kalkabilme ihtimali kesinlikle yok. Dünyada böyle bir şey yok, olmaz, yanlış olur. Bu baskı neticesinde, zaten tabiri caizse burnundan soluyan sağlıkçılar sağlık sisteminden çıkmaya, yurt dışına gidebilmek için çare aramaya başlıyorlar. Bizim doktorlarımız, sağlık çalışanlarımız hem becerikli başarılı hem fedakar hem de hakikaten örnek olabilecek çalışmayı gösterebilen insanlar.
“SAĞLIK ÇALIŞANLARIMIZLA İLGİLENİN”
İktidar, bir sektöre baktığında onun bütün problemlerini çözme yerine noktasal problemi çözmeye gittiğinde tabiri caizse çuvallıyor. Tam da onunla karşı karşıya. Mesele hastanın yüzüne bakmak değil, hastayı tedavi edebilecek tedbirleri almak, teşhislerde bulunmak. Bunu anlamakta acizler. Onun için bizim sağlık sistemimiz, önümüzdeki yıllarda çok ciddi problemlerle karşı karşıya kalacak endişesini yaşıyoruz. Bugün yine ikinci bir pandemi patlaması meydana geldi bundan dolayı da bütün hastanelerimiz dolu ve doktorlarımız çalışıyor. Ama bunun karşılığını alabildiklerini söylememiz mümkün değil. Lütfen sağlık çalışanlarımızla biraz daha ilgilenin.
“İKTİDAR KENDİSİNİ ALACAKLIYMIŞ ZANNEDİYOR”
Devlet sadece imtihan yaparak bir öğrencinin hangi okulda okuması gerektiğine karar verecek bir sistem kurmakla mükellef değil. İmkanı olmayan öğrencilerin bir okulda okuyabilmesi için bütün şartları hazırlamakla mükellef. Devlet bu. 210 üniversite var memleketimizde, 8 milyonun üstünde de öğrenci var. Bir öğrenci, öğretim dönemi başladı, gittiği yerde, üniversitesinin bulunduğu şehirde geçinebilecek, kalabilecek bir yere sahip mi, bunu konuşmak mecburiyetinde kalıyoruz. Barınak bulamıyor. Bir ara bir kampanya düzenlendi. Devlet birçok ilde yurtlar inşa etti. Hakikaten geçmişe baktığımız zaman müthiş bir artış meydana geldi. Bu artış meydana geldi de öğrenci adedindeki artış ondan çok daha fazla oldu. Maalesef iktidar, adeta bu artan ücretlerden, artan sayılardan, yapılan inşaatlardan dolayı kendisini vatandaştan, öğrenciden alacaklıymış zannediyor. Onun için de öğrencilere hitap ederken ‘gözünüze dizinize’ dursun demekten çekinmiyor.
“BABANIZIN CEBİNDEN Mİ HARCIYORSUNUZ”
Sayın Erdoğan’ın ‘Biz geldiğimizde bir öğrencinin aldığı burs 45 lirayken bugün 650 liraya çıktı’ demesinin hiçbir mantığı yok. Çünkü enflasyon bunun üzerinde bir burs gerektiriyor. Hele de bunun karşılığında ‘elinize dizinize dursun’ derseniz, o beddua döner sizi çarpar. Babanızın cebinden mi harcıyorsunuz? Milletin verdiği vergilerle biriken parayı siz muhtaç olan, ihtiyaç sahibi olan kesimlere aktarıyorsunuz. Onu, siz kendi bonkörlüğünüz diye göremezsiniz ki. Birazcık saraylardan, lüks inşaatlardan -saray dediğim zaman sadece Cumhurbaşkanlığı saraylarını kastetmiyorum, adalet bile saray yaptırıyor- buradan biraz imtina etseniz, bakın diğer problemler çözülüyor mu, çözülmüyor mu?
“ALLAH’TAN KORKUN”
İtibardan israf olmazmış. Sen itibar kazanmak için israf yapacaksın ama öğrenci barınacak ev bulamayacak, sokakta kalacak. Parklarda bankların üstünde oturacak, orada gecelemeye çalışacak. Bunu da sen haksız bir protesto olarak görüp polisi göndereceksin. Birazcık da Allah’tan korkun. Siz inançlı insanlarsınız, inancın temelinde Allah korkusu yatar. Eğer Allah’tan korkmuyorsanız o zaman dönün kendinizi bir defa daha gözden geçirin.”
“BU İŞ MEŞRUİYET, HUKUK İÇİNDE ELE ALINIR”
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve eski HDP Genel Başkanı Sezai Temelli’nin Kürt sorunu açıklamalarına ilişkin sorulan bir soruya Karamollaoğlu, şu yanıtı verdi:
“Bu iş meşruiyet, hukuk içinde ele alınır. HDP şu anda TBMM’de temsil edilen bir partidir. ‘Bunları biz dikkate almıyoruz, kâle almıyoruz’ demek mümkün değildir. Onlar da TBMM’de oldukları için bugünkü hukuk sistemi içinde mücadelelerini sürdürmek mecburiyetindedirler. Onların da bu gerçeği görme mecburiyeti var. Ama biz, bu gibi konularda, özellikle seçime giderken bugünkü şartları da dikkate alıp bunu bir polemik konusu yapmamalıyız. Bazıları ‘meşru değildir’ diyor. Peki siz, meşru olmayan bir siyasi partinin TBMM’yi yöneten başkan vekili orada otururken ondan nasıl söz istiyorsunuz? Hangi vasıfla? Bu mantığı doğru koymak icap eder.”