Neden Müslim Sarı? Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nü bitirdi. Aynı üniversitenin Kamu Yönetimi ve …
Neden Müslim Sarı? Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nü bitirdi. Aynı üniversitenin Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi bölümünde yüksek lisans eğitimi aldı. 1999 yılında TC Merkez Bankası’nda uzman olarak görev yaptı. Eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ve Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu ile partinin ekonomik politikaları üzerine çalıştı. 2011’de İstanbul milletvekili seçildi… TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görev aldı. 2017’de İş Bankası Yönetim Kurulu üyeliği yaptı, ancak 2019’da CHP Parti Meclisi’ne girince bankadaki görevinden istifa etti. Halen PM üyesi olan Sarı, Türkiye’nin ikinci yüzyılına odaklanacak ve aralarında Ahmet Türk’ten Uluç Gürkan’a, ilahiyatçılardan büyükelçilere geniş bir danışma kuruluna sahip yeni bir vakfın başkanı olunca, bize de Türkiye siyaseti için nasıl bir yol haritası belirlediklerini sormak kaldı.
İkinci Yüzyıl Enstitüsü Vakfı (İYEV), adını CHP liderinin “İkinci Yüzyıla Çağrı” beyannamesinden mi alıyor?
İkinci yüzyıl bir üst kavram. Biz dünyadaki bu büyük değişimlerin tam da cumhuriyetin yüzüncü yılına denk düştüğü noktada yüzüncü yıl kavramını rakamsal bir mesele olmaktan çıkararak cumhuriyetin ikinci yüzyılına yeni bir bakış açısı getirmek ve bir yol haritası sunma iddiasıyla oluşmuş bir vakıfız. Dünyada birkaç paradigma değişikliği var. Bunlardan biri Covid sonrası dünyanın yeniden kuruluşu. Dünya birkaç aşamadan geçecek. Sağlık sorunlarının ardından ekonomik sorunlar devam edecek. Bunun yarattığı yaygın yoksulluk ve işsizlik büyük sosyal sorunlara neden olacak. Peşinden de siyasal sorunlar gelecek. İnsanlar müsebbip arayacaklar. Önümüzdeki dönem dünyada yeni bir iktidar arayışı güçlenecek. İkincisi, öyle teknolojik gelişmeler olacak ki dünyayı tanıyamayacağız. Aynı Endüstri devrimi gibi. Üçüncüsü, dünya çok kutuplu bir dünyaya doğru gidiyor. Türkiye gibi Asya ile Avrupa’nın birbirine en yaklaştığı yerde duran bir ülke için önemli bir dış jeopolitik alan açılıyor. Dördüncüsü, Türkiye’nin özgürlük arayışı içinde olan yeni kuşakları… Bu kesimin istekleri ve talepleri hem önümüzdeki dönem Türkiye siyasetini şekillendirecek hem de bu yeni dünyaya Türkiye’nin adapte olabilmesini kolaylaştıracak. Ve bunların hemen hepsinin aslında kapanmakta olan bir döneme ve cumhuriyetin yeni yüzyılına denk düşüyor olması da son derece önemli. Bu noktada kapanan parantezin yerine hangi parantezi açacağımız önem kazanıyor.
Hangi parantezi açacaksınız?
Aynı ruhla bir daha cumhuriyet parantezi.
İkinci Yüzyıl Enstitüsü Vakfı, CHP’nin düşünce kuruluşu mu?
Hayır, CHP ile bir organik bağı yok, burası partiler üstü bir düşünce kuruluşu, çünkü cumhuriyet kavramı bir partiyi aşkın bir kavram.
Murat Karayalçın, Hikmet Çetin gibi CHP’nin ağabeyleri söz konusu olunca böyle düşündüm.
Danışma kurulumuz bu ayın sonunda kesinleşecek. Ancak burada sadece CHP’liler değil, HDP’de siyaset yapanlar, merkez sağ, liberal, muhafazakârlar da var, siyasetin içinde olmayıp saygınlığı olan kişiler de…
İsimleri de birazdan soracağım. “CHP’nin düşünce kuruluşu mu” derken aklımda AKP’ye yakınlığıyla bilinen ve bünyesinden Fahrettin Altun, İbrahim Kalın gibi bürokratları çıkaran SETA geçiyordu… Bu oluşumun bugünün iktidarına önemli ölçüde insan kaynağı sağladığını düşünerek “Acaba İYEV’in gelecek dönemdeki hedefi aynı mı” diye sormak isterim…
Normal koşullarda düşünce kuruluşları daha homojen bir fikrin etrafında kurulur. Avrupa’ya gittiğinizde her partinin, hatta bazı ülkelerde kanatlarının bile düşünce kuruluşları var. Bu gayet normal. Dolayısıyla bunun böyle olması beklenebilir, ancak İYEV biraz heterojen. Türkiye’nin geçiş dönemini, yol haritasını herkesin oturup konuşması gerekiyor. Biz bunun için bir zemin inşa etme iddiasındayız. Yeni bir toplum sözleşmesi oluşturma iddiasında, cumhuriyetin ikinci yüzyılı için fikri olan herkese kapılarını açan partiler üstü bir kuruluş.
AHMET TÜRK DE BURADA ULUÇ GÜRKAN DA BÜYÜKELÇİLER VE İLAHİYATÇILAR DA
Danışma Kurulu’nda Ahmet Türk’ten Ayhan Bilgen’e, Uluç Gürkan’dan Ayfer Yılmaz’a, Bekir Ağırdır’a pek çok isim var…
Sadece CHP, HDP, İYİ Parti gibi partilerde siyaset yapmış Hikmet Çetin, Murat Karayalçın, Ayhan Bilgen, Ahmet Türk, Ayfer Yılmaz, Uluç Gürkan gibi isimler değil, Abdülbaki Erdoğmuş, Hayri Kırbaşoğlu, İlhami Güler gibi ilahiyatçılar, AKP’de kurucu üyelik ve genel başkan yardımcılığı yapmış kişiler, İstanbul Sözleşmesi Uzman Grubu Başkanı Feride Acar, Sencer Ayata, Rıza Türmen, Bekir Ağırdır gibi pek çok saygın isim de yer alıyor.
“O varsa ben yokum” diyen oldu mu?
Hayır, olmadı; herkesi birbirinden haberdar ettik. Dünya değişiyor, yeni paradigmalar var ve yeni bir siyaset hattı inşa etmek gerekiyor. Cumhuriyete yeni bir yol sunmak lazım. Bu düşünceyle bir süreç başladı. CHP kurultayında Kemal Bey’in “Cumhuriyetin İkinci Yüzyılı” başlığını kullanması bize ilham verdi. Bir yıl boyunca dünyanın bütün düşünce kuruluşlarıyla konuştuk, doğru modelin peşinden koştuk. Siyaset polemiklere odaklandı İpek Hanım, derinliğini kaybetti. İşadamları “Biz önümüzü göremiyoruz, Türkiye hikâyesini kaybetti” derken, yabancı düşünce kuruluşları şu fikri ortaya koydu: “Dünya yeniden kuruluyor, Türkiye’de referans verebileceğimiz, progresif bir düşünce kuruluşu yok.” Türkiye’de düşünce ikliminin çok iğdiş olduğunu dile getirenler oldu. Yeni bir vizyon, yeni bir solukla, ayrıca yeni nesle ulaşmaya çalışan bir referans noktası inşa etmek gerektiğini anladık.
Kamu Kaynağı Da Yok, Küresel Kaynak Da Tamamen Yerli Ve Milliyiz
Vakıf ekonomik kaynağını nereden sağlıyor?
Vakıfta kamu kaynağı da yok, küresel kaynak da… Tabiri yerindeyse tamamen yerli ve milli. Küresel kaynaklara, küresel işbirliklerine kapalı olduğumuz için değil. İmece usulü ile cumhuriyetin yeni yüzyılı konusundaki çalışmaya katkı vereceğine inanan ve işadamlarından oluşan bir donör havuzumuz var.
Faaliyet alanlarınızı konuşalım: “Yeni bir hukuk düzeni tasarımı oluşturmak vakfımızın temel çalışma alanlarından biri” diyorsunuz. Yeni bir hukuk düzeni tasarımı nasıl oluşturulur, lütfen açar mısınız?
Bunu ilk söylediğiniz zaman akla yeni bir anayasa geliyor. Türkiye’nin yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğu çok açık. Bunu iktidar da söylüyor, muhalefet de söylüyor. Herkes kendi hazırlıklarını yapıyor. 2022 yılı anayasa tartışmaları yılı olacak. Muhalefet partileri güçlendirilmiş parlamenter sistem üzerinden, iktidar partisi de kendi sistemini realize etmek üzerinden bir çalışma yürütecek. Biz Türkiye’nin gerçekten ihtiyacı olan anayasa düzeninin ne olduğuna ilişkin çalışmalar yapmak istiyoruz. Şu anda Türkiye’de işlemeyen bir hukuk sistemi olduğuna inanıyorum. Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu hukuk tasarımını bilimsel olarak tartışmak ve hem siyasetin hem toplumun önüne bir yol haritası sunmak istiyoruz.
TÜRKİYE’NİN ŞU ANDA EN ÖNEMLİ SORUNU KURUMSAL KAPASİTE SORUNUDUR
Demokratikleşme ve toplumsal barışa nasıl öncü olacaksınız? 20 yılda Türkiye demokratikleşme ve barış anlamında hangi noktaya geldi?
Türkiye’nin en büyük problemi kutuplaşma. Ve bu kutuplaşma ortamında sorunlarımızı rasyonel bir şekilde tartışamıyoruz. İnsanlar hep bir kutbun tarafı olarak meselelere bakıyor. Biz ise bilimsel noktadan bakmak ve tartışmak istiyoruz. Yeter ki konuşabilelim. Tek bir partinin, tek bir siyasal düşüncenin yaklaşımı yerine, herkesin farklı farklı yaklaşımlarla bir araya gelebildiği bir masa kuralım. Çalışmalarımıza iktidarı da davet edeceğiz. Ürettiğimiz raporları, yol haritalarını iktidara da ulaştıracağız. Son kertede siyasete bir vizyon ve derinlik kazandırmak niyetindeyiz. İktidar partisinin üretilen, sunulan şeyin Türkiye’nin faydasına mı diye bakmasını, kendi politikalarını revize etmesini isteriz.
Muhalefet nasıl bakmalı?
Burada gerçekten sağlam, rasyonel bir yol haritası oluşturulmuş. İktidara geldiğimizde oturalım, bu yol haritasının ne kadarını kendi siyasetimizle içselleştireceğiz, bunları konuşalım demesini isteriz.
Yurttaşın toplumsal barışın yeniden sağlanması yolunda güçlü bir talebi var mı?
Kesinlikle var. Bugün yaşadığımız ekonomik sorunların tamamı ekonomik mi? Değil. Aslında bir modelin sorunu. Hukuk sistemi, ötekileştirmenin yarattığı sorun, dünyadan kopmanın sorunu. Bunları yurttaşlar, hayat pahalılığı, ekonomik sorun, adaletsizlik olarak yaşıyor ama hepsinin temelinde barış içinde yaşayan bir toplum oluşturamamak yatıyor. Açık ya da örtülü bir biçimde aslında herkesin toplumsal barışa ihtiyaç duyduğuna ve talep ettiğine inanıyorum. Türkiye bir yol ayrımına doğru gidiyor. Mevcut yapının, Türkiye’nin sorunlarını, potansiyelini görmeyen, anlamayan, dünyadan kopuk bu anlayışın, Türkiye’yi aslında bir yere götüremediğine ilişkin bir konsensüs, bir mutabakat yavaş yavaş oluşmaya başlıyor. Bu nasıl bir mutabakat olacak, cumhuriyetin yeni yüzyılı nasıl olmalı; işte biz bu noktada önerilerle geleceğiz.
Kürt sorunu da başat çalışma alanlarından biri olacak mı?
Başat çalışma alanı değil, toplumsal barış kapsamında değerlendiriyoruz. Neticede toplumsal barışı etkileyen tek mesele Kürt meselesi değil. Alevilik ve azınlıklar da var. Hepsini bir bütün olarak değerlendiriyoruz.
İktidarın 20 yılda oluşturduğu bir kitle var ve diplomaside, bürokraside kadrolaşması söz konusu. Kendini artık iktidarın yanında görmeyen seçmenin muhalefet safına geçmesi kolay mı, “Kendime yer bulabilir miyim” kaygısı nasıl aşılır?
Mutabakatla aşılır. Yapmak istediğimiz tam da bu. Bakın, 20 yıldır devam eden bir iktidar var, bugün bu 20 yıllık iktidarın yarattığı tahribatlar var. Türkiye’de şu an en önemli problemlerden biri kurumsal kapasite sorunu. Ben Merkez Bankası’nda çalıştım ve 2001 ve 2008 krizini yönettik ama o zaman bu krizleri yönetecek kurumsal kapasite vardı. Ekonomi bürokrasisi açısından bakalım mesela, BDDK kuruldu, Hazine vardı, Sermaye Piyasası Kurulu vardı, Devlet Planlama Teşkilatı; yani bir kurumsal kapasite vardı Türkiye’de. Şimdi gelmiş olduğumuz noktada böyle bir kapasite yok. Bizim vakıf olarak amacımız, sadece tahribatları gidermek değil. Onun da ötesine geçmek istiyoruz. Yani Türkiye’de bir dönem kapanırken, bir parantez kapanırken, sadece bu parantezin yarattığı tahribatları gidermeye kendini sıkıştırmadan, cumhuriyetin yeni yüzyılı parantezini açarak, yeni konsensüsle bu büyük değişimlere bakarak bir yol haritası yaratmak. Sadece güçlendirmek değil, yeniden yapılandırmak aslında.
İDEOLOJİK ANGANJMANLARA SIKIŞMAYACAK, ORTAK AKILLA HAREKET EDECEĞİZ
Yeniden yapılandırma önerisinde kıstasınız ne olur?
Mesela Merkez Bankası’nı ele alalım: Merkez Bankası bu kadrolarla kalsın, politikasının sağını solunu değiştirelim, faizi indirmeyelim, artıralım. Bitiyor mu iş? Hayır. Dünyanın genel eğilimleri içinde, para politikası ile ilgili temel yaklaşımla banka işini yeniden ele almak gerekiyor. Önümüzdeki dönem Türkiye, yeniden yapılandırma dönemi yaşamalı. Bunun rehberi bilim, dünyadaki genel eğilimler olacak. İdeolojik anganjmanlara sıkışmadan ortak akılla bakacağız, herkesi konuşturacağız, herkesi bir araya getireceğiz, bir mutabakat oluşturacağız.
Vakıf başkanı olarak söyler misiniz, Türkiye uzlaşmazsa ne olur?
Türkiye uzlaşmazsa savrulur. Bir uzlaşma gerçekleştiremezsek, bu geçişi yönetemezsek savruluruz. Sanayi devrimini ıskalamak kadar önemli bu. Gündelik tartışmaların içine gömülüp ufku bir kere daha mı kaçıralım? Bu, hepimizin sorunu, AKP’lisinin de CHP’lisinin de. Türkiye’nin önünde potansiyel bir bölgesel güç olma ihtimali var, böyle düşünün. Öyle bir ülke ki Müslüman ama laik, Ortadoğu’da ama Batı ittifakının içinde. Etrafındaki ülkelerle karşılaştırsanız, iktidarlar hâlâ demokrasi ile değişiyor. Yaş ortalaması 32.7. Demografik fırsat penceresi 2030 ortalarına kadar açık. Kötü yönetsel faktörlere rağmen, dirhem yeraltı zenginliği kullanmadan 800 milyar dolar milli gelir yöneten bir müteşebbis var. İnanılmaz bir tarihsel birikim söz konusu. Türkiye bölgesel güç olabilir. Potansiyelini kinetiğe çevirmek lazım. Bunun için bir yol haritasına ihtiyaç var.
GENÇLERİN TALEBİ ÖZGÜRLÜK
Yeni nesle ulaşmayı hedeflediğinizi söylediniz, danışma kurulunuzdaki isimlerin hemen hepsi çok kıymetli, işinin ehli kişiler, ancak pek genç isim göremedim. Neden?
Danışma kurulumuz bir çeşit akil adamlar. Tecrübeli, cumhuriyetin birikimlerini yansıtan, siyasetin, akademinin, diplomasinin her kademesinde yer almış kişiler. Onların tecrübelerinden yararlanacağız, ancak bir de bilim kurulumuz, onun da altı çalışma alanı var. Ekonomik ve Sosyal Politikalar, Dış Politika ve Güvenlik, Yeni Hukuk Düzeni, Demokratikleşme ve Toplumsal Barış, Eğitim ve Bilim-Teknoloji Politikaları, Küresel Isınma, Kuraklık ve Bağlı Sorunlar… Bu alanları koordine edecek ve bilimsel çalışmaları yürütecek olan bilim kurulumuz, altında da çalışma grupları yer alıyor ve orada genç akademisyenler var. Üniversite öğrencilerine de araştırma bursları sağlayacağız ve çalışmalarımızın içine katacağız.
Gençlerle görüşüyorsunuz, onların talepleri ve tercihlerini nasıl okuyorsunuz?
Bence en önemli talepleri özgürlük. Dünyaya eklemli olmak, bir dünya vatandaşı olmak. Teknolojinin verdiği olanakları mümkün olduğu kadar kullanabiliyor olmak. Daha seküler ve daha hoşgörülü bir yaşam biçimi. Daha dünya vatandaşı olmaya dönük bir algıları var. İYEV Başkanı Müslim Sarı – İpek Özbey