Orhan Kurtul-du’nun kurgu/rejisini yaptığı ve anlatıcılığını üstlendiği gösteri, sonuna kadar büyük heyecanla tüylerimiz diken diken, zaman zaman …
Orhan Kurtul-du’nun kurgu/rejisini yaptığı ve anlatıcılığını üstlendiği gösteri, sonuna kadar büyük heyecanla tüylerimiz diken diken, zaman zaman mutlu eden, zaman zaman şaşırtan 10 Kasım etkinliğiydi. Gazi Mustafa Kemal Atatürk… Bu ülkenin kurucu önderi, lideri. 20. yüzyılın dünyaya gelmiş en büyük siyaset insanı. Onun sonsuzluğa uğurlandığı 10 Kasım’da 83 yıldır anmalar düzenlenir. 20 yıllık AKP iktidarının bütün çabası, adını kurumlardan, meydanlardan silmek, unutturmaktı ama kötü yönetimin ülkeye getirdiği yoksulluk ve adaletsizlik Ata’yı unutturmak bir yana ona duyulan sevgi ve özlemi artırdı. Bu ortamda bir devlet kurumunda sanatçıların içlerinden geldiği gibi özlem ve duygularını dile getirmesi ne acı ki gerçekten mucize gibiydi! Burada bir teşekkürü de bu sanat ortamını yaratan Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’a yapalım o zaman.
ARYA VE TÜRKÜLER
Siyaseti bırakıp sanata bakalım: Orhan Kurtuldu ve Duygu Urhan’ın, Atatürk’ün yaşamı ve devrimlerini anlattığı program, Ecesu Sertesen’in klarnetiyle başladı. İlk Aşk tablosunda dansçı Melike Manav, Ata’nın ilk aşkını canlandırdı. Aydın Karlıbel’in piyanosu eşliğinde solistler Esra Abacıoğlu Akcan, Murat Güney, Jaklin Çarkçı, Gökhan Ürben, Bülent Külekçi, Serkan Bodur’un söylediği, çoğunun düzenlemesini Serdar Yalçın’ın yaptığı türküler ve aryalarla eşleşti. Carmen’den Vissi d’Arte’ye popüler aryaların yanında Manastır, Yemen, Çanakkale ve Drama türküsü, Efem, Bozlak, Kasımpatları gibi türkülere eşlik etmemek için zor tuttuk kendimizi. Ama 10. Yıl Marşı’nda artık kendimizi tutamadık, bütün salon ayağa kalkarak alkışlarla eşlik etti, Atatürk Marşı’na da! Bu eserlerin Adnan Saygun, M. Sun, Karlıbel, C. Reşit Rey, Puccini, Bizet gibi bestecilerini de anmalıyım. Ne var bunda mucize diyecek olanlara da programın başındaki “Yaşa Mustafa Kemal Paşa Yaşa!” diye başlayan ve muhalefetin marşı haline gelen, okullarda bile kimi müdürlerin yasakladığı İzmir Marşı’nı duyunca yaşadığım şaşkınlığı da anlatmalıyım. Öyle bir koşullandık ki ben 10 Kasım’da da olsa, bir devlet kurumunda “İzmir’in dağlarında” diye başlayan marşı duyunca inanamadım! Otoriter rejimlerde baskı önce korku getirir, siner insanlar. Sonra o korku cesarete, tepkiye dönüşür. Korkmuyoruz. Düşüncelerimizi, duygularımızı yasalar çerçevesinde dile getiriyoruz. “Mavi Gözlü Mucize” de korkmamış, en kötü koşullarda bile umudunu ve inancını hiç yitirmemişti! O, cesareti bütün bir ulusa aşılayarak düşmanı yendi, Cumhuriyeti kurdu, 10 yılda fabrikalar kurduk, büyük işler başardık. Sata sata bitiremiyorlar!