
İzmir'de Zeytinlik Katliamı! Santral Kararlara Rağmen Çalışıyor Mu?
İzmir'in Aliağa ve Foça ilçelerinde bulunan İzdemir Termik Santrali-II, yargı kararlarına rağmen faaliyetlerine devam ediyor. Santral için verilen "ÇED olumlu" kararları mahkeme tarafından iptal edilmesine rağmen, bu kararların uygulanmaması büyük tepkilere yol açıyor. Anayasa Mahkemesi'nin de 2023'te "özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine" hükmettiği santral, ruhsatsız çalıştığı gerekçesiyle İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından mühürlenmişti. Ancak, 6 Mart'ta verilen yeni bir "ÇED olumlu" kararıyla Nisan ayında yeniden faaliyete geçti. Çevre ve hukuk örgütleri, bu karara karşı yeni bir dava açtı.
ÇED Süreçlerinde Usulsüzlük İddiası
Termik santrale karşı açılan davanın avukatlarından İpek Sarıca, ÇED kararlarında adil bir değerlendirmenin yapılmadığını savunuyor. Sarıca, santralin 2009/7 sayılı genelge üzerinden yeniden "ÇED olumlu" kararı aldığını belirterek, "Bu genelgede, eğer bir durdurma kararı varsa, önlem faaliyetleri için çalışmalarına devam edebilirsin, önlemlerini alabilirsin deniyor. Ayrıca ÇED'in iptaline gerekçe gösterilen nedenler genele bir etki etmiyorsa yeniden ÇED başvurusu yapılabilinir" dedi. AYM'nin ilk iptal kararında zeytinlik alanlarına verilen zararları gerekçe gösterdiğini hatırlatan Sarıca, şirketin bu sefer "Tesisten çıkan külleri zeytinlik alanda toplamıyorum, o külleri satıyorum" dediğini aktardı. Bu kararın iptali için başvurduklarını da sözlerine ekledi.
Sarıca, termik santralde yeni bir keşif ve bilirkişi gözlemi yapılacağını, ancak bunun için istenen 282 bin TL'lik ücretin karşılanmasının imkansız olduğunu vurguladı. Çevre davalarında ücretlerin yüksek olmasının, insanların haklarından vazgeçmesini amaçladığını savunan Sarıca, bilirkişi raporlarındaki yüksek ücretler nedeniyle birçok insanın davalarından vazgeçtiğini ifade etti. Santralin bir süre ruhsatsız çalıştığını ve belediyenin bunu fark ederek tesisi mühürlediğini belirten Sarıca, "Bu termik santral 10 senedir nasıl çalıştı sorusuna da kimse cevap veremiyor. İlk ÇED raporundan sonra bir sene içerisinde geçici faaliyet belgesiyle çalışabiliyorlar. 'Tesis hep bu belge ile çalıştı' diyorlar. Demek ki ortada bir denetimsizlik var" şeklinde konuştu.
Hava Kirliliği ve Gelecek Kaygısı
Termik santralin havayı kirlettiğini ve "geleceği çaldığını" söyleyen İpek Sarıca, Aliağa'daki kirliliğin İzmir Körfezi'ne kadar geldiğini belirtti. Santrale karşı 60'dan fazla yurttaşın şikayetçi olduğunu ve mücadelenin devam edeceğini vurgulayan Sarıca, çevre hakkının yaşam hakkı kadar önemli olduğunu, ancak bu hakkı arayamadıklarını dile getirdi. Sarıca, "Sağlıklı bir çevrede yaşamadığımız zaman sağlıklı bir yaşamımız da olmuyor. Örneğin İskenderun'da çocuklar sürekli bronşit hastasıydı. Sonrasında fark ettim ki orada bulunan demir-çelik fabrikalarından dolayı çocuklar hastalanıyormuş" dedi.
Çevre Davalarında Bilirkişi Ücretleri Neden Yüksek?
Çevre davalarında bilirkişi ücretlerinin yüksek olması, bu tür davaların açılmasını ve takip edilmesini zorlaştıran önemli bir faktördür. Yüksek maliyetler, özellikle maddi durumu iyi olmayan vatandaşların ve çevre örgütlerinin dava açmaktan çekinmesine neden olmaktadır. Bu durum, çevre suçlarının cezasız kalmasına ve çevrenin daha fazla zarar görmesine yol açabilmektedir. Bilirkişi ücretlerinin yüksek olmasının çeşitli nedenleri bulunmaktadır:
- Bilirkişilerin uzmanlık alanları ve deneyimleri
- Davanın karmaşıklığı ve incelenmesi gereken delil miktarı
- Bilirkişilerin harcadığı zaman ve emek
- Bilirkişi raporlarının hazırlanması için gerekli olan teknik ekipman ve laboratuvar analizleri
Bu nedenlerden dolayı, çevre davalarında bilirkişi ücretleri genellikle diğer dava türlerine göre daha yüksek olmaktadır. Bu durumun önüne geçmek için, çevre davalarında bilirkişi ücretlerinin düşürülmesi veya devlet tarafından karşılanması gibi çözümler üretilmesi gerekmektedir.
Sonuç
İzmir'deki İzdemir Termik Santrali-II'nin faaliyetleri, çevre ve insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri nedeniyle büyük bir tartışma konusu olmaya devam ediyor. Mahkeme kararlarına rağmen santralin faaliyetlerine devam etmesi, hukuk devletine olan güveni sarsarken, çevre örgütleri ve vatandaşlar mücadelelerini sürdürmeye kararlı. Zeytinliklerin ve yaşam alanlarının korunması için yetkililerin acil önlemler alması ve yargı kararlarını uygulaması büyük önem taşıyor. Çevre hakkı, yaşam hakkı kadar değerli olduğu unutulmamalı ve gelecek nesillere sağlıklı bir çevre bırakmak için hep birlikte hareket etmeliyiz.