Fethullahçıların yayın organı Zaman gazetesi yazarı Mümzater Türköne, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra FETÖ’nün medya ayağına yapılan operasyon …
Fethullahçıların yayın organı Zaman gazetesi yazarı Mümzater Türköne, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra FETÖ’nün medya ayağına yapılan operasyon kapsamında 2016’da tutuklandı.
FETÖ borsasından ihraç edilen savcı İsmet Bozkurt tarafından hakkında iddianame hazırlanan Türköne, 2018 yılında 10 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı.
Tutukluluğunun üçüncü yılında sağlık sorunları nüksetti FETÖ’den hükümlü Türköne’nin. Bunun üzerine Türköne’nin kızı, babasının iki kalp damarının tıkalı olduğunu, ameliyat olması gerektiğini ve sağlık koşullarının ölümcül nitelikte olduğunu söyledi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de Türköne için bir açıklama yaptı. Bahçeli, 12 Eylül sonrası açılan MHP davasında tutuklanan ve o dönem destekçisi olduğu Türköne için “adil yargılama” talep etti. Bahçeli, “Ülkücü şehidimizin ağabeyi Mümtaz’er Türköne’nin davası tekraren ve titizlikle değerlendirilmelidir” dedi. Bahçeli’nin bu çıkışından aylar sonra ise Mümtazer Türköne tahliye edildi. Ardından Türköne’nin tedavisine başlandı.
CEZAEVİNDE HAFIZASINI KAYBEDİYOR
Doktorları ve ailesi tarafından sağlık sorunları olduğu söylenen ve terörden yargılanıp ceza alan bir hükümlü daha vardı. O hükümlü, HDP Eş Genel Başkan Yardımcılığı görevinde bulunduğu dönemde, 29 Aralık 2016 tarihinde tutuklanan Aysel Tuğluk’tu.
5 yıldır Kocaeli Kandıra F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan ve hukukçu kökenli olan Aysel Tuğluk, hapiste kaldığı sürede ciddi hafıza kaybı yaşadı. Demans tanısı konulan Tuğluk’un bu hastalıkla tek başına yaşamasının ise imkansız olduğu söylendi. Demans hastasının sık sık hasteneye gitmesi ve yalnız yaşamaması gerektiği ifade edildi.
ANNESİNİN CENAZESİ SALDIRI SONRASI MEZARDAN ÇIKARILMIŞTI
Tuğluk’un bu hastalığa yakalanmasına sebep olarak ise 2017’de annesinin cenazesine saldırı gösterildi. Saldırganların “Terörist cenazesi gömdürmeyiz!” demesinin ardından Tuğluk’un annesinin saldırıya uğrayan cenazesi defnedildiği mezardan çıkarıldı ve Tunceli’ye gömüldü.
Aysel Tuğluk’un tüm bu yaşananlar üzerine sağlık sorunlarını arttı, Halk TV’den İsmail Saymaz’a konuşan Tuğluk’un ağabeyi Alaattin Tuğluk da cenazeye saldırının ardından demans tanısı konulduğunu anlattı.
Artık tek başına yaşaması mümkün görülmeyen Tuğluk hakkında çıkarılan sağlık raporları ise adil yargılanmadığına yönelik eleştirileri gündeme getirdi.
DEMANS TANISI KONULDU: YIKIM YAŞADI
Tuğluk, tutukluluğunun 5’inci yılında yaşadığı travmalar üzerine zaman kavramını yitirmişti, ayın kaçı olduğu, hangi yılda olunduğunu unutmuştu. Kocaeli Üniversitesi (KOÜ) Araştırma ve Uygulama Hastanesi’nin 1 Nisan 2021 tarihli nöropsikolojik testi raporunda, Tuğluk’un bilişsel sorunları olduğuna dikkat çekildi ve alzheimer teşhisiyle ilaç tedavisine başlandı.
18 Haziran’da yine KOÜ’deki psikiyatri notunda da Tuğluk’un bilişsel yıkım yaşadığı belirtilip demansiyel süreçte olduğu ifade edildi. Yine KOÜ’de 7 Temmuz’daki raporda, Tuğluk’taki belirtilerin demans ile uyumlu olduğuna vurgu yapıldı. 12 Temmuz’da ise KOÜ Adli Tıp Anabilim Dalı tarafından Tuğluk’un ilerleyen demans hastalığı nedeniyle ihtiyaçlarını tek başına gideremeyeceği belirtilerek ceza infazının ertelenmesi gerektiği ifade edildi.
SAVCININ RED KARARI VERDİĞİ GÜN ÇIKAR RAPOR
Raporlar üzerine Tuğluk’un avukatları infazın ertelenmesi için başvuruda bulundu.
Ancak tüm bu raporlara rağmen 3 Eylül’de Adli Tıp Kurumu Başkanlığı tarafından Tuğluk’un kendisini kötü göstermeye çalıştığı söylendi ve cezaevi şartlarında hayatını yalnız idame ettirebileceği belirtildi.
Tam da bu raporun çıktığı gün, Kocaeli Cumhuriyet Başsavcısılığı infazın ertelenmesi kararını söz konusu rapora dayandırarak reddetti.
SON DURUMU HAKKINDA AVUKATINDAN AÇIKLAMA
Konuyla ilgili konuştuğum İnsan Hakları Derneği (İHD) eski Genel Başkanı ve TuğluK’un avuaktı Reyhan Yalçındağ, iki raporlardaki çelişkiye dikkat çekti. “Her iki rapor arasındaki ciddi çelişkilerin kaldırılması için Türkiye İnsan Hakları Vakfı’ndan alternatif rapor almıştık” diyen Yalçındağ, “Bilimsel mütalaa şeklinde tekrar kocaeli savcılığına başvurduk ve ATK üst kurula itiraz ettik. Maalesef halen İstanbul ATK Üst Kurul’a tekrar muayeneye götürülmedi. Sadece salı günü Seka devlet hastanesine muayeneye götürüldü, henüz o raporun içeriğine ulaşamadık” dedi.
Tuğluk’un sağlık durumu hakkında ise “Hastalığının ağırlaşması, yanındaki arkadaşlarının , avukatların ve ailesinin ciddi gözlemleri sebebiyle başvurularımıza acilen yanıt verilmesini beklemekteyiz” dedi ve şöyle devam etti:
“Çünkü kendisini aylarca muayene eden ve tıbbi tetkikleri yapan Kocaeli Tıp Fak. Adli Tıp Kurulu kendisinin acilen tahliye edilmesi gerektiğini, nitekim cezaevinde tek başına kalamayacak durumda olduğunu, hastalığının cezaevinde tedavisi mümkün olmayan hastalık olduğunu belirtmesine rağmen henüz tahliye taleplerimiz kabul görmedi. Hukuki girişimlerimiz sürmektedir.”
Geçmişe dönüp, “Hukukçu olarak bu kadar hukukun ayaklar altına alınmasından hicap duyuyorum” diyen Aysel Tuğluk hakkındaki gerekçeli karar incelendiğinde ise dikkat çeken bir cümle vardı.
Gerekçeli kararda Tuğluk’un, “sanığın örgüt içerisinde iş bölüşümü yaptığı, örgütün üyeleri üzerinde sevk ve idarede bulunduğu, örgütsel faaliyetlerin organizasyonunda, icrasında, harekete geçiren, engelleyen veya durduran olarak rol oynadığı, ve bu faaliyetleri denetleyebilme yetkisinin bulunduğu tespit edilememekle birlikte sanığın örgütsel faaliyetlerini örgüt yöneticilerinden gelen emirler doğrultusunda gerçekleştirdiği” için cezalandırılacağı söyleniyordu.
Yıllar içerisinde ise hafızasını kaybediyordu Tuğluk, tüm bunlar yaşanırken ise akıllara terörden hüküm giyen, Bahçeli’nin açıklamasının ardından tahliye edilen ve sağlık sorunları olan Mümtazer Türköne geliyordu.
Peki Bahçeli, Türköne için “Adil ve hakkaniyetli yargılama” sözlerini Tuğluk için de söyleyip tahliyesini talep edebilir miydi?