Gerçekten inanarak mı yaptı bilinmez ama ülkesi Güney Afrika’daki rezil ırk ayrımcısı rejimin yıkılıp siyah bağımsızlıkçıların önünü açan adımlar …
Gerçekten inanarak mı yaptı bilinmez ama ülkesi Güney Afrika’daki rezil ırk ayrımcısı rejimin yıkılıp siyah bağımsızlıkçıların önünü açan adımlar atmasında dönemin şartlarının da rolü vardı elbette. “Mevcut koşullar”ın elinden tutup tarihte hiç de hak etmediği yere oturttuğu çok az devlet adamından biriydi bu. Tuhaftır, “barışçı” sanılmak gibi bir şansı da oldu.
Dün 85 yaşında yaşamını yitiren “Güney Afrika’nın son beyaz Devlet Başkanı” FW de Klerk işte o “koşulların” zorlamasıyla 2 Şubat 1990’da, başta Afrika Ulusal Kongresi (ANC), Pan-Afrikanist Kongresi (PAC) ile Güney Afrika Komünist Partisi (SACP) olmak üzere sürgündeki siyah kurtuluş hareketlerinin yasağını kaldırmakla beyaz azınlığın azgın rejiminin sonunu getirecek süreci başlatmıştı. Öncelikle yerine geçtiği önceki başkan PW Botha’nın Devlet Güvenlik Konseyi’nin esas olarak ordu ile polisten oluşan yapısında değişikliklere gitmişti. Sadece bu değil, ölüm cezasını kaldırmış, o sıralar sürmekte olan olağanüstü hali sona erdirmiş, siyasi mahkumların serbest bırakılması kararını vermişti. Bu kararların üstünden dokuz gün geçmişti ki, efsanevi siyah lider Nelson Mandela 27 yıllık esaretten kurtulmuştu.
Dediğim gibi ırkçılığa karşı olduğundan mı yaptı bunları bilemem ama o dönem böyle yapmaktan başka çaresi yoktu. Kurtuluş için silahlı mücadeleyi savunan ANC’nin artık müzakere yolunu seçtiğini ilan etmesi Güney Afrika beyaz rejiminin baskılarını sürdürmek için en önemli gerekçesini elinden almıştı her şeyden önce. Baskılar sürdürülemez durumdaydı artık. İlk kez 1985’te siyah kentlerde gittikçe büyüyen isyanı engellemek için getirilen Olağanüstü Hal’in rejime de zarar verdiğini fark etmesi de bu adımları atmasında etkili olmuştu. Bir diğer neden de 1983’te kurulan son derece etkin ANC’nin bayrağı altında birleşen Birleşik Demokratik Cephe’nin gücüydü.
İki uluslararası gelişme De Klerk’in girişimlerinde etkili oldu. De Klerk 9 Kasım 1989’da Berlin Duvarı’nın yıkılması ile başlayan sosyalist ülkelerin çözülme süreci, nihayet Sovyetler Birliği’nin yıkılmasıyla Sovyet sosyalizminin ANC üzerindeki etkisini yitirdiğini gördü. Bu ANC’nin müzakerelere uygun, uzlaşmalara daha açık hale gelmesine yol açmıştı. İkinci olay ANC’nin büyük destekçisi Namibya’nın bağımsızlığıydı. Özgür Namibya, özgür bir Güney Afrika’nın habercisiydi. ANC’ye taviz verdi, taviz aldı. Ama ırkçı rejimin sürmesi olanaksızlaşmıştı.
Koşulların “iyi adam” yaptığı bir adamdı işte. Hepsi bu.