Sudan, uzun yıllardır darbeler ve iç savaşlarla anılan bir ülke olarak, son iki yıldır kanlı bir iç savaşla mücadele ediyor. Ülkenin 2021 sonrası yaşadığı bu en vahim dönemde, ekonomi çökmüş durumda ve savaşan taraflar finansmanlarını altın madenlerinden sağlıyor. Ancak altın, sadece çatışmaların finansörü değil, aynı zamanda iç savaşın temel nedeni haline gelmiş durumda.
Altın Rekabeti: Savaşın Kaynağı
Altın madenlerinin kontrolü, Sudan Silahlı Kuvvetleri (SAF) ile Hızlı Destek Güçleri (RSF) arasındaki düşmanlığın ana kaynağı. Savaş ağaları, savaş suçluları, casuslar, yolsuz bürokratlar, kaçakçılar ve aracı ülkeler, bu değerli madenin peşinde koşarken, şiddet ağı uzak coğrafyalara kadar uzanıyor. Çad, Mısır, Güney Sudan ve Eritre gibi ülkeler de bu sistemden faydalanıyor.
Savaş ekonomisinin çarkları, motosikletler, kamyonlar ve uçaklarla kaçırılan altınla dönüyor. 300 bin personeliyle SAF ve 70 bin milisiyle RSF, savaşı sürdürmelerini sağlayan endüstriyel altın madenlerine sahip. Her iki tarafın da dış sponsorları bulunsa da, bu madenler tarafları tek başına finanse etmeye yetecek güce sahip. Elde edilen gelir, Çin ve İran'dan İHA-SİHA alımı için gerekli fonu sağlıyor.
Altının Tarihi Önemi ve Günümüzdeki Etkisi
Altın, Sudan için yeni bir şey değil. Firavunlar zamanında bile Sudan altını değerliydi. M.Ö. 1323'te ölen Firavun Tutankamon'un mezarı, Kuzey Sudan'dan getirilen altınla doldurulmuştu. Ancak 2011'de Hristiyan güneyin ülkeden ayrılmasıyla birlikte petrol kuyularının üçte ikisinin kaybedilmesi, altının önemini daha da artırdı. Yılda kaç ton altın çıkarılıp ihraç edildiği ve ne kadar kazanıldığı kesin olmamakla birlikte, en az 2 milyar dolardan söz ediliyor. Bazı tahminlere göre, 2021'de 233 ton altına karşılık 13 milyar dolar kazanıldı. 2024'te ise bu rakamların ötesine geçilmiş durumda.
Zengin yataklarda yapılan üretim savaş öncesi seviyeleri katbekat artmış olsa da, bu durum ülkeye fayda sağlamadı. Halk, altının ülkelerini kalkındıracağını düşünürken, tam tersi oldu ve altın çöküşün nedeni haline geldi. Savaşın başlamasına ve durdurulmasının önündeki en büyük engel haline geldi. Savaşan askeri güçlerin demokrasiye razı gelip ülke yönetimini sivil bir hükümete bırakmaya yanaşmamalarının temel sebebi de bu.
Altın Uğruna Kaybedilen Hayatlar ve Gelecek Tehlikesi
Korkunç çatışmalar, Sudan ekonomisini darmadağın etti, sağlık sistemini mahvetti ve başkent Hartum'u enkaza çevirdi. Başkent artık "dev bir suç mahalline benziyor." Savaşta on binlerce sivil hayatını kaybederken, milyonlarcası evinden oldu. Bu acımasız savaş, on yıllardır dünyadaki en kötü kıtlıklardan birini tetikledi ve yaklaşık 30 milyon insanı açlıkla karşı karşıya bıraktı.
Halk açlıkla mücadele ederken, altına hücum tüm hızıyla devam ediyor. Krizin ortasında Sudan altınının küresel piyasalardaki fiyatı rekorlar kırıyor. Bu durum, bazı gözlemcilerin "bir ulusu zehirleyen altın laneti"nden söz etmesine neden oluyor. Gönüllü bir yardım görevlisi olan Dua Tarık ise "Ülkemiz altınla lanetlendi. Altın, silahlı gruplar yarattı ve bazı insanları zengin etti" diyor.
Yerinden yurdundan edilmiş insanlar hayatta kalabilmek için altın arayışına yöneliyor. Zehirli kimyasallar kullanan bu küçük ölçekli madenciliğin halk sağlığı ve çevre için yıkıcı maliyeti de son derece yüksek. 45 milyonluk ülkede çocuklar da dahil olmak üzere yaklaşık 2 milyon kişi bu madenlerde çalışıyor. Altını diğer madenlerden ayrıştırmak için kullanılan civa, buharlaşarak işçiler tarafından solunuyor. Ayrıca tarım arazilerini ifsat edip yeraltı su rezervlerine sızarak zehirliyor. 2022'deki sellerle birlikte zehir Nil Nehri'ne de ulaşmış durumda.
Sudan'daki altın madenleri, sadece ülkenin değil, aynı zamanda bölgenin de geleceğini tehdit ediyor. Bu değerli maden uğruna kaybedilen hayatlar, bozulan ekonomi ve çevresel felaketler, Sudan'ı karanlık bir geleceğe sürüklüyor. Uluslararası toplumun bu duruma müdahale etmesi ve Sudan'a yardım etmesi gerekiyor. Aksi takdirde, altın laneti Sudan'ı yok etmeye devam edecek.