Trabzon'un Akçaabat ilçesinde yaşayan Karadenizli göçerlerin Erzurum'un İspir yaylalarına doğru geleneksel göç yolculuğu başladı. Hayvanlarını otlaklarda beslemek ve yaz aylarını yaylada geçirmek amacıyla yapılan bu yolculuk, asırlardır süregelen bir kültürel mirasın parçası.
Yayla Göçünün Önemi ve Zorlukları
Karadeniz bölgesinde yaylacılık, sadece bir geçim kaynağı değil, aynı zamanda bir yaşam biçimi. Göçerler, hayvanları için en uygun otlakları bulmak ve onlara iyi bakmak için her yıl bu zorlu yolculuğa katlanıyorlar. Bu yolculuk sırasında karşılaşılan zorluklar ise saymakla bitmiyor:
- Engebeli araziler: Karadeniz'in dağlık ve engebeli arazisi, göç yolculuğunu oldukça zorlu hale getiriyor.
- Hava koşulları: Ani hava değişimleri, göçerler için büyük bir risk oluşturuyor.
- Yaban hayvanları: Kurt, ayı gibi yaban hayvanları, hayvan sürüleri için tehlike oluşturabiliyor.
Ancak tüm bu zorluklara rağmen, göçerler yaylaya ulaşma ve hayvanlarını bereketli otlaklarda besleme umuduyla yollarına devam ediyorlar.
Göçerlerin Yaşam Tarzı ve Gelenekleri
Göçerler, yılın büyük bir bölümünü yaylalarda geçiriyorlar. Bu süre zarfında hayvancılıkla uğraşıyor, süt ve süt ürünleri üretiyorlar. Yayla yaşamı, göçerler için sadece bir geçim kaynağı değil, aynı zamanda bir kültür ve geleneklerin yaşatıldığı bir ortam. Yaylalarda kurulan çadırlar, yakılan ateşler ve söylenen türküler, bu yaşam tarzının vazgeçilmez parçaları.
Göçerler, yüzyıllardır süregelen bu geleneklerini gelecek nesillere aktarmak için çaba gösteriyorlar. Çocuklar, küçük yaşlardan itibaren hayvanlarla ilgilenmeyi, yayla yaşamının zorluklarına adapte olmayı öğreniyorlar. Böylece, yaylacılık geleneği gelecek nesiller tarafından da yaşatılmaya devam ediyor.
Karadeniz'deki yayla göçü, sadece bir coğrafi hareketlilik değil, aynı zamanda bir kültürel mirasın ve yaşam biçiminin ifadesidir. Göçerlerin bu zorlu ve anlamlı yolculuğu, doğayla iç içe bir yaşamın ve asırlardır süregelen geleneklerin bir göstergesi olarak önemini koruyor.