Hayatının ilk 19 yılını Diyarbakır’da geçiren fotoğraf sanatçısı Dilan Bozyel ile, tesadüf bu ya, Diyarbakır’a yaptığım bir gezi sırasında …
Hayatının ilk 19 yılını Diyarbakır’da geçiren fotoğraf sanatçısı Dilan Bozyel ile, tesadüf bu ya, Diyarbakır’a yaptığım bir gezi sırasında tanıştım. Onu biliyordum elbette; Paris – Beyrut hattında çektiği fotoğraflarından oluşan sergisini gezmiş, fotoğraflarıyla birçok mecrada karşılaşmıştım. Onunla Diyarbakır’daki tanışıklığım ise hem çok kıymetli bir dost kazandırdı bana hem de Diyarbakır hakkında sayısız yeni şey öğretti. O gün bugündür ne zaman bir araya gelsek (ki seyrek sayılır bu fırsatlar) daldan dala atlayan keyifli sohbetler edip güzel dostluğumuzun yoluna çakıl taşları bırakıyoruz.
Şimdi onunla bir anda resmi anlamda bir söyleşi yapma fikri beni biraz gerse de (ne soracağım, hangi birini?) bu fırsatı geri tepemezdim doğrusu. Son zamanlarda Kalben için çektiği kliplerle ve ORGANICS by Red Bull için yaptığı atölye çalışmalarıyla sıkça gündeme gelen fotoğraf sanatçısı, foto muhabir, yazar ve yönetmen Dilan Bozyel ile eksik ama hoş bir sohbete buyurmak isterseniz, hadi başlayalım.
Fotoğraf çekmek bir iş, bir meslek mi senin için, yoksa keyif aldığın, kendini ifade ettiğin bir araç mı? Nasıl tanımlarsın fotoğrafla olan ilişkini?
On altı yıldır fotoğraf çekiyorum. Sadece karnımı doyurmak için değil; kendimi ifade edebilmek, kendimi tanımak için, ışığın peşinde hayatta olduğumu anlayabilmek için. Benim hem mesleğim hem hobim hem de iletişim dilim fotoğraf. Uyandığım andan, uyuyana dek her anı fotoğraf olarak görüyorum ben 🙂
‘DÜNYAYA KATLANMAK İÇİN SANAT BİR HEDİYE’
Kendimi sanatın herhangi bir disipliniyle oyalamazsam böyle hoyrat bir dünyada yaşayamazdım. Büyülü, beylik, abartılı entelektüel laflar ediyor gibi gelmesin ama sanat, biz insanlara bu dünyaya katlanabilmemiz için gönderilmiş bir hediye. Sürekli kendimi geliştirmek, başarmaya çalışmak (yani kendimi aşma çabam), hayatın her anını daha değerli algılamak ve hiç durmamak! Bu tempoyu sevmekten öte alışkanlık, alışkanlıktan öte bu tempoyla yorulmak, yoğrulmak; hayatta olduğumu bu şekilde hissetmeye bayılıyorum.
Yıllar evvel avangart stilde bir kısa film çekmeye çalışmıştım, “Sen de beni seviyorsun Sebastian” isimli. Uçan Süpürge Film Festivali kapsamında Ankara, Kızılırmak Sinemasında ilk gösteriminin sonunda tüm salonun alkışladığını görünce çok şaşırmıştım. Hiçbir kural bilmeden, neredeyse kendi kendime, eski sürüm akıllı bir telefon ile çekip; bir anda kendimi orada alkışlara gülümserken bulmuştum. Yıllar sonra tecrübelerimi, bilgi birikimlerimi de dahil ederek Kalben’ e çektiğim üç video klip daha çok alkış toplayınca ise çok şaşırmadım; hem şahane bir rockstar, muazzam şarkıları, kusursuza yakın bir prodüksiyon ekibi sayesinde daha yönetmen hissettim kendimi.
Yaz dönemine dek bir sergi planım yok, Kafa Dergisi’ nde yedi yıldır yazdığım fotoğraf hikayelerini derleyip bir kitap haline getirmeyi planlıyorum kendime ayırabileceğim ilk vakitte. Daha sonrasında, umarım gelecek sezon içinde, doğru bir galeriyle anlaşırsam ya da bağımsız olarak, önceki işlerime göre daha cesur ve daha politik bir sergi hayalim var. Umarım gerçekleştirebilirim. Serginin ilk adımları atıldığı anda seni de haberdar edeceğim çünkü fikrine güvendiğim dostlarımdan yorum almam gerekecek 🙂
Fotoğrafçı olarak kendine kerteriz aldığın, sana ilham veren ustaların kimler, Türkiye’den ve dünyadan…?
Aklıma gelenler şöyle; Yönetmen Metin Erksan, Fotoğrafçı Diane Arbus, elbette Ara Güler, Şair Arthur Rimbaud, Şarkıcı Barış Manço, Bach, Shakespeare, Montaigne, Modigliani.
‘TAM BİR İLHAM ARSIZIYIM’
Neler seni besler, nelerden ilham alırsın?
Tam bir ilham arsızıyım ben! Savaştan, barıştan, yabani bir çiçekten, rüzgardan, dağlardan, herkes ve her şeyden; bazen hiç belli etmeden sadece sessizce izleyerek, bazen dahil olarak kasırgaya. Hevesimi, tutkumu ve heyecanımı taze tutmam gerek bu hayatta. Şu an bu cevapları Erzincan, Kemah’ da karlı, yüksek bir dağ yamacındaki bir otel odasından yazıyorum; görmek istediğimiz sürece ilham çevremizde, her yerde.
Sosyal medya ne ifade ediyor senin için?
Müzik dergilerinin sayfalarından mektup arkadaşları bularak sosyalleşirken (bunu z kuşağı bilmez), bir anda klavye daha sonra telefon ile sosyalleşmeye şahit olan bir neslin çocuğu olarak; sosyal medyanın avantajlarına odaklanmaya çalışıyorum. Mesleki olarak iyi bir iletişim ve sergi/vitrin alanı, sosyalleşmek için de dozunda olduğu sürece iyi bir iletişim aracı, dünyayı takip edebilmek için de yararlı platformlara sahip. Ve fakat, ben hala mektuplaşıyor, kitapçılar ve kütüphanelerde saatlerce zaman geçiriyor, arkadaşlarımla cafe, pastane, bar ve lokantalarda randevulaşarak buluşuyorum. Abartılı cevaplar verdim gibi olmuş olabilir ama kendime göre doğru dozları ayarladığım sürece hiçbir şeye karşı değilim.
Günün Video Haberi