Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminden sonra ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) kapsamında çıkarılan Kanun …
Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminden sonra ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) kapsamında çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile 125 bin 678 kişi kamu görevinden çıkarıldı.
Kamu görevinden çıkarılanlar için itiraz mercii olarak, 23 Ocak 2017’de OHAL Komisyonu kuruldu. 22 Mayıs 2017’de göreve başlayan komisyon, kurulduğundan bu yana, 120 bin 703 başvuruyla ilgili yanıt verdi. Bu başvurulardan 16 bin 60’ı kabul edildi, 104 bin 643’ü başvuruda ise ret yanıtı verildi.
OHAL Komisyonu’nun kabul ettiği 16 bin 60 başvurudan, Ekim 2021’de bakanlık kaynaklarının Independent Türkçe’den Can Bursalı’ya yaptığı açıklamaya göre 2 bin 1’i İçişleri Bakanlığı’na bağlı Emniyet Genel Müdürlüğü kadrosundan ihraç edilenlere ait.
YÖNETMELİK DEĞİŞTİ, İADE EDİLENLER ARAŞTIRMA MERKEZLERİNE
İçişleri Bakanlığı’na bağlı Emniyet Genel Müdürlüğü’nden ihraç edildikten sonra başvurusu kabul edilenler, 1 yılı bulan bekleyişin ardından göreve başlatılıyor. Ancak başlatıldıkları görev, Emniyet Genel Müdürlüğü kadrolarında değil, İçişleri Bakanlığı Araştırma Merkezi kadrolarında…
Mayıs 2019’dan önce başvurusu kabul edilen Emniyet Genel Müdürlüğü personeli, eski kadrosunda görev alabiliyordu. 2019 yılının mayıs ayında çıkarılan İçişleri Bakanlığı Araştırma Merkezi Yönetmeliği’nden sonra, başvurusu kabul edilenler İçişleri Bakanlığı Araştırma Merkezi’nde işbaşı yaptırılıyor.
BAKANA TAKDİR YETKİSİ
Bu yöntem, yalnızca İçişleri Bakanlığı personeli için geçerli değil. Dışişleri Bakanlığı ile Milli Savunma Bakanlığı’na bağlı Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarından, iadesi gerçekleşenler de ilgili bakanlıklar bünyesinde kurulan araştırma merkezlerinden görevlendirilebiliyor.
Bu konuyla ilgili Olağanüstü Hal İnceleme Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 10. maddesinde, iadesi yapılanların eski kadro, rütbe veya unvanıyla görevine dönüş yapabilmesi, bakanın takdirine bırakılıyor.
ESKİ GÖREVİNE İADE EDİLMEYİNCE DAVA AÇTI
İhraç edilip OHAL Komisyonu tarafından iade edilen Emniyet Genel Müdürlüğü personellerinden biri de T.H.
Hakkındaki FETÖ davasında kesinleşmiş beraat kararından sonra OHAL Komisyonu tarafından başvurusu kabul edilen T.H., İçişleri Bakanlığı Araştırma Merkezi’nde görevlendirildi. T.H. eski kadrosunun yer aldığı Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinden göreve başlamak için yargı yoluna başvurarak Ankara 17. İdare Mahkemesi’ne dava açtı. T.H.’nin açtığı davada İçişleri Bakanlığı savunma dilekçesi gönderdi.
BAKANLIK AVUKATI: ADLİ YARGIYLA İDARENİN DEĞERLENDİRMESİ FARKLI
Bakanlık avukatlarından Gamze Koç Torpuş’un 11 Ocak’ta mahkemeye sunduğu savunma dilekçesinde, adli yargı merciilerince yapılan değerlendirmelerin terör örgütü üyeliği ve mensubiyeti derecesiyle yapıldığını, bakanlığın değerlendirmesinin ise örgüt üyeliği ve mensubiyetinin yanı sıra iltisak ve irtibatı da gözetilerek oluşturulduğu belirtildi.
“İRTİBAT VE İLTİSAK YÖNÜ DE DİKKATE ALINMALI”
Bakanlık avukatı Torpuş ayrıca, T.H.’nin lehine olan adli karar içeriklerinde irtibat ve iltisak yönünün de dikkate alınması gerektiğine vurgu yaptı ve savunma dilekçesinden şu ifadelere yer verdi:
“OHAL Komisyonu tarafından davacı hakkında her ne kadar ‘kamu görevine iadesi’ şeklinde karar verilmiş ise de iade işlemi tesis edilirken kişinin atanacağı göreve uygun olup olmadığı hususunda araştırma yapılarak mülahaza edilmesi ve sonuçlarına göre atama işleminin gerçekleştirilmesi hususunda Bakan’ın takdir yetkisi bulunmaktadır. Bu takdir yetkisi, devlet ve kamu güvenliğinin sağlanması hususunun ehemmiyeti sebebiyle silahlı görev yapan teşkilatlara atanma hususunda özellikle ve bilinçli olarak düzenlenmiştir.”
AVUKAT DAĞ: MAHKEME KARARLARI İDARİ MAKAMLARI DA BAĞLAR
T.H.’nin eski kadrosuna dönmek için açtığı davada, bakanlık avukatının yaptığı savunmada kesinleşmiş yargı kararı ve OHAL Komisyonu kararına karşılık, bakanlığın takdir yetkisine vurgu yapan savunması, davacının avukatı Güray Dağ tarafından tepkiyle karşılandı.
Anayasanın 138. maddesine atıf yapan Dağ, “Mahkeme kararları, tüm kişi ve kurumları ve dolayısıyla idari makamları da bağlar. İdari makamlar da dahil olmak üzere tüm kişi ve kurumlar, mahkeme kararlarına uymak zorundadır. Anayasadaki bu amir hükmü desteklemek üzere İdari Yargılama Usul Kanunu’nun (İYUK) 28. maddesinde, idarenin yargı kararlarına en geç 30 gün içinde uygulamak zorunda olduğu, uygulamayan görevlilerin cezai açıdan da şahsen sorumlu olacakları belirtiliyor” dedi.
“İÇİŞLERİ BAKANLIĞI MAHKEME KARARINI DA OHAL KOMİSYONU KARARINI DA YOK SAYIYOR”
Dağ, müvekkili T.H.’nin açtığı davada, İçişleri Bakanlığı’nın hem kesinleşmiş beraat kararını hem de OHAL Komisyonu’nun göreve iade kararını tanımadığını ve bu kararları yok saydığını belirtti.
“İçişleri Bakanlığı, dosyaya sunduğu savunma dilekçesinde, Anayasa’nın 138. ve İYUK’un 28. maddesine rağmen, büyük bir rahatlıkla Ağır Ceza Mahkemesi’nde müvekkil hakkında verilen beraat kararının kendilerini bağlamadığını belirtiyor” diyen Dağ, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bakanlığa göre Ağır Ceza Mahkemesi’nin olaya yalnızca örgüt üyeliği açısından baktığını ve hukuki bir değerlendirme yaparak beraat kararı verdiğini, oysa idare olarak kendilerinin olaya mahkemeler kadar dar bakmadığını, kendileri açısından, yasadışı örgütle bağlantılı veya iltisakli olmanın göreve kabul etmemek için yeterli olduğu, idarenin sahip olduğu takdir yetkisi de dikkate alındığında ceza mahkemesinde beraat etmiş birini idarenin göreve iade etmeyebileceği ifade edilmiştir.”
“BAKANLIĞIN YAKLAŞIMI MASUMİYET KARİNESİNİ YERLE BİR EDİYOR”
Bakanlığın savunmasının bir hukuk devletinde kabul edilmesinin mümkün olmadığını ileri süren Dağ, “Bu yaklaşım evrensel bir hukuk ilkesi olan ve anayasamızda da güvence altına alınmış olan masumiyet karinesini de tümüyle yerle bir etmektedir. Masumiyet karinesi, suçluluğu hakkında mahkemece verilmiş kesin bir mahkumiyet hükmü bulunmadığı sürece kimsenin suçlu kabul edilemeyeceğini ifade eder. Somut olayda müvekkil hakkında verilmiş ve kesinleşmiş bir mahkumiyet kararı bulunmamakta. Aksine kesinleşmiş bir beraat kararı bulunmaktadır. Buna rağmen İçişleri Bakanlığı, müvekkilin masumiyetine inanmamakta, suçlu olduğunu düşünmektedir” değerlendirmesini yaptı.