AKP Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş’un “Nasıl usulünü yerine getirerek imzalanmışsa, usulünü yerine getirerek sözleşmeden çıkılır” sözleriyle …
AKP Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş’un “Nasıl usulünü yerine getirerek imzalanmışsa, usulünü yerine getirerek sözleşmeden çıkılır” sözleriyle tartışmaya açılan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Halk isterse kaldırın” sözleriyle hedef haline gelen İstanbul Sözleşmesi’nin en önemli destekçilerinden biri de Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Sümeyye Erdoğan Bayraktar olan Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM).
KADEM sözleşmeyle ilgili pek çok çalışma yaptı. Bu çalışmalarının başında 2015’te düzenlenen “Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesinde İstanbul Sözleşmesi Çalıştayı” geldi. Çalıştay sonunda sonuç bildirisi yayımlayan dernek, sözleşmeyle ilgili “İstanbul Sözleşmesi’nin hukuki boyutunun yanı sıra, şiddeti sona erdirme, ayrımcılığı sonlandırma ve toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlama konusunda sosyal boyutu bulunmaktadır.
Bu noktada Türkiye, sözleşmedeki önleme, koruma, soruşturma dışında Türk toplumunun temel hassasiyetlerini de göz önüne alarak politika üretme yükümlülüğünü de yerine getirmelidir” çağrısında bulundu.
Bildiride sözleşme için bütçe verilmesi gerektiği de belirtilerek “İstanbul Sözleşmesi’nin birçok hükmünün başlıca 6284 sayılı kanun ve iç hukuktaki sair düzenlemelerde karşılığı bulunmasına karşın, hayati öneme sahip olan kanunun uygulanması için yeterli bütçe tahsisi yapılmalıdır.
Ayrıca ve yeterli şekilde bütçelendirilmelidir, bu devletin Anayasa’da yer alan devletin sosyal ve iktisadi ödevinin de gereğidir” denildi.
SÖZLEŞMEYİ DESTEKLEYEN ÖNERİLER
Bunun yanı sıra sözleşmeyle ilgili GREVIO (Kadınlara Karşı Şiddet ve Ev İçi Şiddete Karşı Uzman Eylem Grubu) Komite Başkanı’nın konuk olduğu seminerler düzenleyen dernek, 2017’de de “Türkiye’nin GREVIO’ya Sunacağı Dönemsel Anket Cevabı İçin STK Gölge Raporu” çalışmasını hazırladı. Raporda, “Türkiye için kuşkusuz en önemli adım, Nisan 2011’de İstanbul’da Avrupa Konseyi’nce kabul edilen Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’ne ev sahipliği yapmış olması ve bu sözleşmeyi ilk imzalayan ülke olmasıdır. Türkiye, İstanbul Sözleşmesi olarak da literatüre giren ve şiddetin tanımını genişleten sözleşmeyi, Mayıs 2011 tarihinde imzalamıştır” denildi. Raporda sözleşmenin daha iyi uygulanabilmesi için “İstanbul Sözleşmesi’ne taraf olmaktan kaynaklanan yükümlülükler gereği cinsel suçlara ilişkin önleyici ve mağdurlara yönelik koruyucu düzenlemeler yapılması, yeterli sayıda ‘Cinsel Şiddet Kriz Merkezleri’ kurulması” önerileri yer aldı.
‘KAFAYI CİNSİYETE TAKMIŞLAR’
Türkiye Düşünce Platformu tarafından hazırlanıp Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a sunulan İstanbul Sözleşmesi raporunda “Cinsiyet algısı silinmek isteniyor, cinsel sapmayı meşrulaştırıyor. Din, kültür, örf, töre, namus, edep kavramları değersizleştiriliyor” denildi. Raporun detaylarını yazan Murat Yetkin, 13 sayfalık raporda 38 kez ‘cinsiyet’ kelimesinin geçtiğini belirterek “Kafayı cinsiyete takmışlar” yorumunu yaptı. Yetkin, “Raporun yazarları, ‘kadınların daha maskülen, erkeklerin ise daha feminen bir davranış şekline kaydığını’ gözlemliyormuş. Sözleşme toplumu ‘cinsiyetsizleştirmeyi’ amaçlıyor, cinsiyet algısı tamamen silinmek isteniyormuş. ‘Töre cinayeti, namus cinayeti gibi kavramsallaştırmalar da’ toplumu ayakta tutan değerlerin itibarını azaltmaya’ yönelikmiş. Sözleşme, ‘her türlü cinsel sapma hareketini, cinsel yönelim kavramı ile meşrulaştırıyor ve ahlaki ve toplumsal yaptırımlardan muaf” kılıyormuş.” Yetkin raporun Erdoğan’a hakaret anlamına geldiğini dile getirdi. Yetkin raporun imzacılarını da şöyle kaleme aldı: “Düşünce Platformunun Onursal Başkanı Hayrettin Karaman. Kadınların erkekle eşit şahitlik yeteneğini sorgulamaktan boşanan kadının nafaka almasını caiz bulmamaya dek yol açtığı çok tartışma bulunuyor.” Yetkin yazısında “Sadece belli tarikat ve cemaatler değil İslamcı entelijensiya da Erdoğan üzerinde baskı kuruyor” ifadesini kullandı.
DURDURULAMAYAN CİNAYET MECLİS’TE
KABURGA KIRAN DAYAK İDDİASI
Eski başbakanlardan Tansu Çiller’in oğlu Mert Çiller, iki çocuğunun annesi Zeynep Çiller’i dövdüğü iddiasıyla mahkemelik oldu. Kaburgaları kırılıncaya kadar dayak yediğini iddia eden Zeynep Çiller, Mert Çiller’e boşanma davası açarak çocuklarının velayetini istedi. Sözcü’nün haberine göre Aile Mahkemesi, Mert Çiller hakkında evden uzaklaştırma ve Zeynep Çiller’e yaklaşmama cezası verdi. Dava dilekçesinde Tansu Çiller hakkında da avukatı ile birlikte aile konutuna gelerek polislerin işlem yapmasını engellemeye çalışma suçlaması yöneltildi.
TECAVÜZE UĞRADI, EŞİ ÖLDÜRDÜ
Muş’ta eşinin kardeşi tarafından tecavüze uğrayan 6 çocuk annesi Fatma A. (32), 12 Temmuz’da eşi Kazım A. (38) tarafından başından vurularak öldürüldü. Katil zanlısı eş tutuklandı. Kadına tecavüz etmekle suçlanan kayınbirader Sinan A. ise serbest bırakıldı. Kadının avukat ağabeyi Mir Bedirhan Ayaz, “Tecavüzcü adli kontrol kararıyla serbest bırakıldı. Aynı gün, Sinan A. serbest kaldıktan sonra Kazım A., ‘Eşim, kardeşime iftira atmaktadır. Bu işi temizlememiz gerekiyor’ diyerek kardeşimi öldürdü. Mahkeme kardeşimin beyanını esas almadı, tecavüzcünün katilin beyanı esas alındı” dedi.